6 Şubat’taki depremin hemen ardından Hatay’da ilk refleksi gösteren devrimci kurumlar çalışmalarına devam ediyor. Kaldıraç, TKP, TİP, TÖP, HDP-HDK bileşenleri, Halkevleri, TTB ve TMMOB, Defne ve Antakya’da kurdukları çadırlarla, yaşam merkezleriyle depremzedelerin barınma, beslenme, giyim ve sağlık hizmetlerini karşılamaya çalışıyor. Proleter Devrimci Duruş, Partizan, BDSP, Mücadele Birliği, Halkın Gücü Komiteleri (Halk Cephesi), İnşaat İşçileri Sendikası, Umut-Sen, KESK ise hem merkezde hem diğer yerlerde faaliyetlerine devam ediyor.
Devletin ve AFAD-Kızılay gibi kurumlarının ortada olmadığı koşullarda il dışından ve başka ülkelerden gelen yardım malzemelerini en düzenli şekilde dağıtan kurumların bu çalışması, Hatay halkının taktirini topladı. “Bize devletten önce, terörist olarak gösterdikleri kurumlar ulaştı” diyorlar. Devlet ise kendi yokluğunun bariz bir şekilde ortaya çıkmış olmasından duyduğu öfkeyle saldırmaya başladı. Gelen yardım tırlarına el koymaktan, yaşam merkezlerinin yönetimini zorla almaya, sokak ortasında işkenceden karakolda katletmeye kadar birçok yöntem devrede. ÇHD’li avukatlar, depremin dışında bir de yapılan saldırılarla uğraşmak zorunda kalıyorlar. Son olarak Altınözü karakolunda Ahmet Güreşçi’yi katlettikleri iddiasıyla 3 jandarma açığa alındı. Sokak ortasında linç edilenlerin ve bir kenara atılanların sayısı belli değil.
Türkiye’nin her tarafından birçok polis ve asker Hatay’a getirildi. Şehir merkezinde polis-asker sayısında bariz artış var. Ellerinde uzun namlulu silahlarla caddelerde-sokaklarda geziyorlar. Devrimci ve ilerici kurumların çalışmalarından rahatsız olduklarını da tavırlarıyla gösteriyorlar. Kaldıraç’tan ve TÖP’ten çalışanlara polis tacizi; Halk Gücü Komiteleri’nden bir kişinin polis gözaltısı ve akrabalarına GBT yapılıp dövülmesinin ardından Fox Tv’ye demeç vermesi ve arabayla çarpılarak yaralanması ilk akla gelenlerden. Maraş ve Osmaniye’de HDP ve TKP’nin yardım merkezlerine yapılan polis baskınları, devletin daha sert müdahale etmeye hazırlandığını gösteriyor. Saldırılara karşı durmak hayati önemde. Halkın devlete bu kadar tepki duyduğu bir süreçte güçlendirecek olan da aslında bu.
Biz Proleter Devrimci Duruş olarak, deprem olduğu andan itibaren Hatay’dayız. Hatay’daki yoldaşlarımız da arama-kurtarma faaliyetleri dahil her türlü ihtiyaca koşturup koordinasyon oluşturmak için çabaladılar. Kentteki diğer devrimci-demokrat kurumlarla bilgi alışverişini sürekli hala getirdiler ve Hatay’daki hayatın yeniden kurulması için yoğun çaba harcadılar, toplantılar örgütlediler. Keza mahallelerde yaşam merkezleri organize ederek insanların kentten gidişini durdurmanın ve geriye gelmelerini sağlayabilmenin olanaklarını zorluyoruz. 17 Şubat günü Proleter Devrimci Duruş olarak Kaldıraç’ın Defne Akdeniz evindeki Deprem Koordinasyon merkezinde çalışmalara katıldık.
Aynı gün, Antakya’da deprem için çalışma yürütmekte olan tüm devrimci-demokrat kurumların emek ve meslek örgütlerinin katılımıyla bir koordinasyon kurulması kararı alındı.
Bu süreçte devrimci ve ilerici kurumlar güzel bir çalışma ve dayanışma örneği gösterdi. İlk günlerde yaşanan kimi koordinasyon eksikliklerine rağmen deprem anının her aşamasında yer aldılar. Keza gönüllüler, madenciler canla-başla çalıştı. Buna karşın onlar saatlerce çalışıp enkazdan canlı birini çıkardığında, AFAD ekipleri gelip “bize vereceksiniz, sizin işiniz bitti” diyerek kameralar karşısında şov yapıyorlar. Buna karşı tepkiler de arttı. 17 Şubat’ta Samandağ’da enkazdan canlı çıkartan maden işçilerinin elinden almaya çalışan AFAD’cıları geri püskürttüler, olması gereken tavrı gösterdiler.
Devletin hiçbir şeyi gasp etmesine izin vermeyelim, direnelim. Halk zaten gerçekleri görüyor ve çok öfkeliler. Devrimci-demokrat kurumlar halkla birleşip, onları sürece kattıklarında, toparlanmak ve yeniden yaşamı inşa etmek daha hızlı olacaktır.