Hayvancılık nasıl çökertiliyor: Karantina uygulaması

Mart başında görülen Şap hastalığına istinaden ülke genelinde 28 Nisan tarihine kadar geçerli olacak şekilde karantina ilan edildi!

Şap hastalığı yaklaşık 10 yıllık periyodlarla ortaya çıkan salgın bir hastalıktır. Hastalık hızla yayılır ve hayvanların ayak ve ağızlarında yaralar açılmasına yol açar. Hayvanlar yürüyemez, beslenemez; ciddi bir tedavi uygulanmaz ise toplu ölümlere yol açabilir.

Normal koşullarda Tarım Orman Bakanlığı’nın bu hastalıklara ilişkin düzenli tarama-aşılama faaliyetlerinin olması gerekirken, maliyetinden ve yeterli personel olmaması bahane edilerek aşı yapılmamakta, tüm risk üreticiye bırakılmaktadır. Karantina en son uygulanabilecek tedbirdir. Karantina aşamasına gelmeden önce, sadece şap değil, şarbon, brusella, çiçek vb. hastalıklara karşı düzenli aşıların yapılması gerekir. Hayvan nakillerinde sıkı denetimler yapılmalı, sevk edilen hayvanların aşılarının yapılmış ve sağlıklı olduklarının denetlenmesiyle olası hastalıkların başka bölgelere yayılmasına karşı tedbirler alınmalıdır. Hayvancılık yapılan yerleşimlerin giriş ve çıkışlarında sterilizasyon havuzları kurarak büyük oranda hastalıkların yayılması engellenebilir.

Gerçekten de on yıl kadar önce bu hastalık tüm ülkede olduğu gibi bölgemizde de görülmüştü ve pek çok büyük ve küçükbaş hayvan telef olmuştu. Yine tedavisi için çok ciddi paralar harcanmıştı. Bu periyodun yaklaşması durumu var iken aşı hazırlığı yapılmadı, ancak hastalık kendini gösterince karantinaya başvuruldu.

Karantinanın bölge ayrımı göstermeden; hastalığın başgösterdiği yer ve çevresinden başlayarak uygulanmaması oldukça dikkat çekicidir. Bu akla ilk etapta “ya hastalığın yaygınlığı açıklanandan fazla, ya da ithal et meselesi var…” düşüncesini getirmektedir.

Öncelikle söylemek gerekir ki, karantinanın bu biçimde uygulanması, nerede ise hastalığı aratmayacak şekilde hayvancılığa zarar verir. Karantina batıda kapalı sistem endüstriyel hayvancılığa has işletme bazlı uygulanmaktadır. Öyle ki, hayvanların meraya salınması tamamen yasaklanmaktadır. Oysa geleneksel hayvancılık yapılan yerlerde özellikle küçükbaş hayvanlar meraya mart-nisan aylarında çıkmak zorundadırlar. Bunun iki ana sebebi var: Birincisi, hayvanlar ot girdisi azalsın diye meraya erken bırakılır; ikincisi, sıcaklık ve buna bağlı olarak koku, sinek gibi faktörlerden dolayı hayvanları dışarı çıkarmak gerekir. Bölge-rakım gibi değişkenlere göre tarihler değişse bile üç aşağı-beş yukarı bu böyledir. Büyükbaş içinse bu tarih bölgemizde mayıs başlarıdır. Üretici ot-yem bittiği sırada ve tam meraya çıkma beklentisindeyken, hem de hava sıcaklıkları beklenenden yüksek seyretmekteyken böyle bir uygulamayla karşı karşıya kalmıştır.

Devlet mutlaka karantina uygulamak istiyorsa, öncelikle ot-yem desteği yapmalıdır. Ama tek başına bu da yetmez; beraberinde her işletmeye bir de klima taktırmalıdır!!! Diğer türlü mera ağırlıklı hayvancılıkta bu tarz bir karantina uygulanması, yukarıda sözünü ettiğimiz gibi hastalıktan daha çok zarar verir.

Karantina köy bazlı uygulanabilir! Köyde otlak alanları sürü sahiplerince paylaşılarak otlatma yapılabilir. Köy giriş-çıkışları kontrol altına alınabilir. Ama hepsinden önce, düzenli aşılama yapılmalıdır.

Bölgemizde yanlış karantina uygulamasının cenderesinden kurtulabilmek açısından öncelikle Damızlık Keçi ve Koyun Yetiştiricileri Birliği Ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği’ni aradık ve toplantı talep ettik. DKKYB (Damızlık Keçi ve Koyun Yetiştiricileri Birliği) çağrımıza olumlu yanıt verdi ve 3 Nisan Pazartesi günü Şavşat’ta yaklaşık 40 kişilik bir katılımla toplantı yaptık. Birlik başkanı Azem Demirci, hastalığın seyrini, konuya istinaden İl Mera Komisyonu, valilik ve bakanlıkla yaptıkları görüşmeleri anlattı. Üreticiler sırasıyla söz alarak hayvancılığın sıkıntılarının yanı sıra karantinanın kendilerini nasıl bir çıkmaza soktuğunu anlattılar. Gelen öneriler genel olarak heyetler oluşturup yetkili kurumlara gitmek yönündeydi. Biz karantinanın uygulamadaki yanlışlarına değindikten sonra, bunun devletin ve mevcut yönetimin hayvancılıkla ilgili politikalarına dayandığını, bir bütün olarak buna karşı çıkmak gerektiğini söyledik. Birçok bilim insanı deprem tehlikesine işaret ederken devletin imar affı çıkarmaktan başka birşey yapmadığını, kafaların asıl olarak rant elde etmeye çalıştığını, hayvancılıkla ilgili sorunlara da ithal et kafasıyla yaklaştıklarını belirttik. Bu uygulamaya karşı tek yolun, diğer ilçelerdeki üretici arkadaşlarla da toplantılar yaparak hayvanları hep birlikte meraya çıkararak karantina kararını tanımamak olduğunu, ceza yazacaklarsa tüm üreticiye yazmayı göze almak zorunda kalacaklarını vurguladık. Bunun üzerine bütün üyeler “yarından tezi yok hayvanları dışarı salacağız” dediler.

Diğer ilçelerdeki arkadaşlara da fikrimizi bildirdik. Yaptıkları toplantılarda bu fikri dile getirdiler. Ertesi gün hayvanlarımızı fiilen dışarı çıkardık.

Şavşat PDD

Bunlara da bakabilirsiniz

Sezai Ekinci: Kendini aşmanın simgesi (30 Ekim 1992)

Ne çok devrimci Adressiz Sorgular’dan tanıdı onu. Ne çok TİKB’li büyüdü elinde. Doksan günü geçen …

Sağlıktaki çeteleşmeye karşı Kadıköy’de eylem

Yenidoğan Çetesi’nin SGK’dan para almak için bebekleri öldürmesinin ortaya çıkmasının ardından  protesto eylemleri devam ediyor. …

Trabzon’da doğayı koruma mücadelesi için miting

Trabzon’da madenlere, HES’lere ve her türden doğa talanına karşı yaşam alanlarını korumak isteyen kitle, coşkulu …