TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, Öcalan hakkındaki konuşması gerekçe gösterilerek tutuklandı.
Yanardağ, TELE1’de yaptığı bir konuşmada “Abdullah Öcalan’a uygulanan tecritin hukukta hiçbir yeri yoktur. Kaldırılması lazım” demiş, AKP’nin son dönemde attığı adımların yeni bir “çözüm süreci”nin habercisi olduğunu belirtmişti. Bu sözler gerekçe gösterilerek, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Merdan Yanardağ hakkında “suçu ve suçluyu övme” ile “terör örgütü propagandası yapmak” suçlarından soruşturma başlattı. 26 Haziran günü canlı yayın sırasında gözaltına alınarak Vatan Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen Yanardağ, 27 Haziran günü çıkarıldığı mahkemede tutuklandı.
Aynı gün, Urfa-Siverek’te bir başka gazeteci, yaptığı haber yüzünden gözaltına alındı. 74 yaşında bir sapık, küçük yaştaki bir kız çocuğunu kucağına alarak taciz etmiş, bu görüntüler internette hızla yayılmıştı. Gazeteci Mehmet Yetim, bu olayı haberleştirdi. Muhalif kimliği ile bilinen Mehmet Yetim, 15 Haziran günü, yine Urfa’da Menzil cemaatine yakın olduğu belirtilen tarikat yurdunda intihar ettiği söylenen 12 yaşındaki Abdülbaki Dadak’ın haberini de yapmış, bu haber büyük tepki yaratmıştı.
Bu gözaltı ve tutuklamalar, AKP’nin yeni döneminin ilk icraatlarıdır ve bundan sonra artacak olan baskıların habercisidir. Mehmet Yetim, dinci-gerici yaşam tarzının küçük çocukları nasıl tahrip ettiğini, hatta ölüme sürüklediğini gösteren bir gazetecidir. Merdan Yanardağ ise, seçimlerde yapılan hileleri en fazla teşhir eden, AKP’nin seçimleri bu şekilde kazandığını söyleyen, muhalefeti de gerekli tavrı göstermediği için eleştiren bir televizyon kanalının genel yayın yönetmenidir. Öcalan’a dönük tecriti teşhir etmiş olması ve AKP’nin Kürt hareketine dönük planlarını ifade etmesi, tutuklanmanın bahanesi yapılmıştır. Her iki gazeteci de, AKP’nin çizmeye çalıştığı sahte dünyayı teşhir ettikleri, yaşananları cesurca ortaya koydukları, bunlara karşı tepki gösterdikleri için gözaltına alındılar, tutuklandılar.
Onların şahsında tüm muhaliflere gözdağı verilmek isteniyor. Seçimlerin ardından moral bozukluğu yaşayan kitlelerin iyice sinmesi, yapılan haksızlıklara ses çıkaramaz hale gelmesi isteniyor. Böylece yeni saldırılarının önünü düzlemeye çalışıyor, istediği her şeyleri sorunsuz yapabilmeyi hedefliyor.
Bu ülke hiçbir zaman AKP yönetimi için dikensiz gül bahçesi olmadı. Bundan sonra olma ihtimali hiç yoktur. Bu yönetim meşru değildir. Son yapılan seçimler de meşruiyet sorununu çözmemiş, aksine derinleştirmiştir. Daha önce yaptığı gibi baskı, tehdit, gözdağı ile ayakta durmaya çalışacaktır. Ama bugün işi eskisinden daha zordur. Bu düzenin seçimle değişmeyeceğini gören geniş kesimleri, artık burjuva muhalefeti de durduramayacaktır. Hem AKP yönetimini hem burjuva muhalefetini zor günler beklemektedir. Tutarlı demokrat aydınların dik duruşları, işçi ve emekçilerin grev ve direnişleriyle birleştiğinde, iktidarı-muhalefetiyle oluşturdukları bu çember kırılacaktır.
Tutuklu gazeteciler derhal serbest bırakılsın!