Sınıf mücadelesinin önemli kesitlerinden TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ

Toplu iş sözleşmesi (TİS) sürecinin yaşandığı günlerindeyiz. Bir yandan özel sektörde kilit öneme sahip metal işkolunda 150 bin işçiyi kapsayan TİS süreci devam ediyor, diğer yandan 6 milyon kamu emekçisi ve kamu emeklisini kapsayan “toplu pazarlık” oyununda sona gelinmiş bulunuyor.

Kamu emekçilerinin toplu pazarlık süreci hükümetle yürütüldüğü için, kısmen haber konusu oldu, fakat metal işçilerinin TİS dönemi yeterince dikkat çekmedi. Oysa sanayinin kilit sektörü, ağır sanayi kapsamına giren bir işkoludur metal. Fakat metal işçilerinin bile önemli bir kesimi TİS sürecinden bihaber…

Elbette bunun en önemli nedeni, varolan sendikaların TİS süreçlerine bırakalım tüm işçileri, kendi üyelerini bile katmaması, TİS taslaklarının üyelerin dışında hazırlanması, görüşmelerin kapalı kapılar ardında yapılmasıdır. Oysa TİS süreçleri mücadeleyi yükseltme zemini oluşturur. İşçiler kendilerini doğrudan ilgilendiren bu süreçte daha duyarlı olurlar. Ama mafyatik faşist Türk Metal, ya da işbirlikçi yandaş Özçelik-İş sendikaları değil sadece, Birleşik Metal-İş bile, bu süreci üyeleri için bir eğitim aracı haline getirmiyor.

Üstelik Birleşik Metal’in bağlı olduğu DİSK, tam da bu süreçte Meral Akşener gibi faşist bir partinin genel başkanıyla görüşebiliyor, Cumhurbaşkanı yardımcısının “Orta Vadeli Program” (OVP) için çağrısına icabet ediyor, bu tür toplantıların süreklileştirilmesini isteyebiliyor. Tabanın katılımıyla bir TİS dosyası hazırlayıp bu doğrultuda işçi toplantıları yaparak TİS’i gündemleştirmek yerine, devlet kurumlarına veya faşist parti liderlerine dosya sunmayı tercih ediyor.

 

TİS nedir, nasıl ele alınmalıdır?

TİS iki sınıfın karşılıklı irade savaşıdır. Bu savaşın sonucunda varılan bir anlaşmadır. İşçi sınıfı adına TİS sürecini yürüten sendikalar, üyesi işçilerin taleplerini taslak haline getirip, patron tarafıyla görüşmeler yürütürler. Anlaşmaya varılırsa TİS imzalanır, işçilerin talepleri yazılı güvence altına alınır. Anlaşmaya varılmazsa, Türkiye’deki toplu iş sözleşmesi kanununa göre “arabulucu” süreci başlar; orada da çözülmezse, işçiler grev hakkını kullanırlar. Fakat grevi boşa düşürmek için, yine kanunen patronlara lokavt hakkı da verilmiştir.

TİS ekonomik, sosyal, idari olmak üzere genellikle üç başlık altında yürütülür. Ekonomik bölümü, ücretler kısmını ilgilendirirken; idari bölümü, çalışma koşullarını kapsar. Sosyal kısmı, ise sosyal ve siyasi hakları içine alır.

TİS süreçleri dünyanın her yerinde benzerlikler taşısa da, her ülkenin durumuna göre farklılıklar arz eder. Özellikle işçi sınıfının örgütlülük ve bilinç düzeyi, mücadele geleneği belirleyici olur.

Ülkemizde uzun yıllardır TİS süreçlerinde en çok ücretler konuşuluyor. Sanki TİS sadece ücretlerden ibaretmiş gibi! Oysa bu bir yanılgıdır. Tabi ki, işçi sınıfının patronlarla ilk kavgası, ücretler üzerinden olmuştur. Diğer yandan son yıllarda ücretler çok düşük olduğundan, ön plana geçmesi anlaşılır bir durumdur.

Fakat TİS -ücretler de dahil olmak üzere- çalışma koşullarını, sosyal-siyasal hakları kapsayan bir bütündür. Örneğin çalışma koşulları çok kötüyse, uzun saatler çalışılıyor veya meslek hastalıkları, iş cinayetleri artıyorsa, ücret artışının ne anlamı olur ki?

İşçilerin çoğunun TİS’i ücret artışından ibaret görmesi, sarı-işbirlikçi olan sendika yöneticilerinin işine gelir. En fazla “ücret sendikacılığı” yaparlar. Son yıllarda onu bile yapmıyorlar, fakat sendikacılığı “ücret sendikacılığı” ile sınırlamak, işbirlikçi sendikacılığın temel özelliğidir.

İşbirlikçi sendikalar, işçilerin bilinçlerini bulandırırken, burjuvazi ve onun devleti de TİS hakkına saldırmaya devam ediyor. Bazı patronlar TİS hakkının içini boşatmak için “protokol sözleşmesi” dayatıyorlar. İşkolu-işyeri barajını aşamayan bazı sendikacılar da “protokol”, “takım sözleşmesi” yaparak TİS’in önemini zayıflatıyorlar.

İster doğrudan protokol sözleşmesi olsun, isterse yetki kılıcını aşmak yerine protokol, takım sözleşmesi yapılsın, TİS’in protokol ve takım sözleşmesiyle yer değiştirmesi işçileri böldüğü gibi, TİS hakkının da içinin boşaltılması, yok sayılması anlamına gelir.

 

Nasıl bir süreçte TİS’e giriyoruz?

Burjuvazinin yoğun bir şekilde saldırılarını arttığı bir süreçten geçiyoruz. Yaşanan ekonomik krizin faturasını işçi ve emekçilere yüklemeye çalışıyorlar. Temel ihtiyaç ürünlerine her gün zam gelirken, ücretlere yapılan kısmi zamlar kısa sürede eriyor. Bir ailede bir kişinin çalışması kiraya dahi yetmiyor. Ancak üç kişi çalışırsa,“açlık sınırı”nda yaşayabiliyor.

Her yerde işçilere uzun ve ağır çalışma koşuları dayatılıyor. Taşeron sisteminin girmediği işyeri yok gibi. Kayıt-dışı çalıştırma yaygınlaşıyor. Göçmen işçiler asgari ücretin yarı fiyatına çalıştırılıyor. Sendikalarda örgütlenen işçiler hemen işten atılıyor. Türkiye işçi sınıfı, tarihinin en düşük sendikalı dönemini yaşıyor. TİS süreçlerinde uzlaşma olmayınca, greve giden işçilerin grev hakkı keyfi bir şekilde yasaklanıyor, greve gitmeyen işçilerin kaderi “Yüksek Hakem Kurulu”na bırakılıyor.

Bütün bu saldırılara ve kötü koşullara rağmen işçi ve emekçilerin eylemleri durmuyor. Son dönemde artan hayat pahalılığı ve eriyen ücretler karşısında “ek ücret” talepli eylemler yükselmeye başladı. Sendikalı olsun olmasın, hemen her işkolunda ek ücret eylemleri yaşandı, yaşanıyor. Ayrıca sendikalar bu denli gerilemişken bile, işçi sınıfı sendikalarda örgütlenmekten vazgeçmiyor.

Seçimlerin yaratığı hayal kırıklığına rağmen,işçilerin eylemleri yükseltmesi ve eylemleriyle verilmeyen ücretlerini alması önemli bir gelişmedir. Keza hak gasplarına karşı direndikleri, sendikalaştıkları için işten atılmalara tepkisiz kalmaması, direnişe geçmesi, umut vericidir.

 

TİS’te neler olmalı?

En başta“insanca çalışma koşulları ve insanca bir yaşam”, TİS’in öncelikleri arasında olmalıdır.

Çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve sosyal yaşamın örülmesi için, uzun çalışma saatleri, zorunlu mesailer kaldırılmalıdır mutlaka. Tatil yapma, dinlenme, sosyal-sanatsal aktivitelerde bulunma, işçilerin en doğal hakkıdır; dahası yaşamın gereğidir. Fakat ekonomik sıkıntılardan dolayı işçiler tatil yapamıyor, kültürel faaliyetlerde bulunamıyor. Tatil, eğitim sağlık, sosyal-kültürel faaliyetler, barınma ödenekleri TİS’te yer almalıdır.

Ne var ki, toplu sözleşme yapılan işyerlerinde bu haklar ya hiç yok, ya da kısmen yer alıyor. Bazı patronlar, bu sosyal hakları ücretin içinde göstererek hem hakları gaspediyorlar, hem de ücreti yüksek vermiş gibi davranıyorlar. Sosyal hakların ücret içerisinde verilmesine karşı çıkılmalı; ücret ayrı, sosyal haklar ayrı hesaplanmalıdır.

Ayrıca ücret artışları,“enflasyon oranında artış” maskaralığından artık kurtarılmalıdır. Neredeyse bütün TİS’ler, “ücretler ikinci dönem enflasyon oranında artacak” şeklinde bağıtlanıyor. Üstelik “enflasyon oranında artış” TÜİK’in rakamları baz alınarak yapılıyor. Oysa çarşı-pazarın enflasyonu ile TÜİK enflasyonu arasında uçurum olduğunu herkes biliyor. Sonuçta “enflasyon oranında artış” patronlara kazandırıyor, işçiye kaybettiriyor.

TİS kapsamındaki fabrika ve işyerlerinin çoğunda ana firmaya bağlı taşeron şirketlerde çalışanlar da bulunmaktadır. Taşeron çalışanlar TİS kapsamına alınmalı, TİS haklarından yararlanmalıdır. Keza taşeron çalıştırmanın yasaklanması, sözleşmenin maddeleri içinde olmalıdır.

Devletin gücünü kendi çıkarları için kullanan patronlar, TİS kurallarına uymuyor, sözleşmeyi ihlal ediyorlar. Sözleşmeyi güvence altına alacak maddelere ihtiyaç vardır. Sözleşmeyi ihlal eden patronlara cezai yaptırımlar, sözleşme maddelerinin içinde olmalıdır mutlaka. Patronların sözleşme ihlaline veya bir hak gaspına karşı 1980 öncesi işçi sınıfının mücadelesi sonucu anayasal hak olan“hak grevi”de sözleşmeye girmelidir.

Özcesi; TİS mücadelesini ücret pazarlığından, yüzdelik oranlardan çıkarmak gerekir. Elbette içinde bulunduğumuz koşullarda ücret artışı hayati bir önem taşımaktadır. Fakat ücretlerin birkaç ay içinde erimesine olanak tanımayacak maddeler olmalıdır. Daha önemlisi, yaşam koşullarının düzelmesinin özgürlüklerin genişlemesiyle olacağı bilinciyle, işçilerin hak ve özgürlüklerini genişleten TİS’ler imzalanmalıdır.

 

Tabanda birleşik mücadele kazandırır

Kazanmanın yolu, taban komiteleri oluşturarak birleşik mücadeleyi yükseltmekten geçer.

Esasında süreç başlamadan TİS komiteleri oluşturulmalıydı. Oysa -Birleşik Metal’in sınırlı oluşumları dışında- bu komiteler mevcut değil. Geç de olsa her fabrika ve işyerinde TİS komiteleri kurulabilir. Yanı sıra bu komiteler, fabrikalar arası koordinasyon sağlayacak biçimler bulmalıdır.

Diğer yandan TİS konulu toplantılar ve eylemler içe dönük olmayı aşmalı, üç sendikanın üyelerini kapsayacak şekilde yapılmalıdır. Birleşik Metal-İş’in her TİS döneminde arabulucu aşamasına denk gelen fabrika içi “uyarı eylemleri” yeterli değildir. “Uyarı eylemleri” bugünden başlamalı ve diğer sendikaların üyelerini de içine çekmelidir.

Bugünden yapılacak toplantılar, paneller, uyarı eylemleri, TİS sürecini kamuoyunun gündemine taşır. Bu etkinlikler, grev yasağı düşüncesinde olan AKP-MHP yönetiminde caydırıcı bir rol oynayabilir. Bütün bunlara rağmen talepler kabul edilmez ve grev kaçınılmaz olursa, grev yasağı tanınmamalı, fiili grev devreye sokulmalıdır. Taleplerin kazanılması ve grev yasağının kaldırılması, ancak ve ancak fiili ve militan grevlerle mümkün olacaktır.

Metal işçileri kendi deneyimlerinden de biliyor ki, inisiyatifi işbirlikçi sendikacılara bıraktıklarında, TİS’ler satılıyor, kaybeden işçiler oluyor. Dolayısıyla sürecin her aşamasında varsa TİS komiteleri, yoksa öncü işçiler inisiyatifi ele almalıdır. Aksi taktirde yine bir gece yarısı TİS satılmış veya çok geri bir anlaşmayla sonuçlanmış olabilir.

Elbette sınıf mücadelesi TİS’le sınırlı değildir. Fakat TİS süreci, bu mücadelenin önemli bir kesitidir ve onu layıkıyla yürütmek gerekir. TİS’i kazanmak, işçi ve emekçilerin sadece maddi koşullarını değil, morallerini de yükseltecektir.

Metalde sendikalar taleplerini açıkladı.

Metal işkolunda 2023-2025 dönemini kapsayan grup toplu iş sözleşmesine dönük yetkili işçi sendikaları taleplerini açıkladılar.

Birleşik Metal-iş sendikası tarafından yapılan açıklamaya göre, en düşük ücret alan metal işçisinin saat ücretinin 65 liraya çıkarılması isteniyor. Her kıdem yılı için de saat ücretine 2,50 lira, ayrıca tüm işçilerin saat ücretine seyyanen 77 lira ücret zammı talep ettikleri belirtiliyor. Bu kalemlerden oluşan ücret zammının oransal olarak ilk 6 aylık dönem için yüzde 140,5, sonraki 6 aylar için enflasyon artı 8 puan istediklerini bildirdiler.

Türk Metal-iş sendikası ise, ilk 6 ay için toplamda yüzde 119,05’e varan zam talep ediyor. Diğer 6 aylık dönemler için enflasyon oranına artı 5 puan artış isteniyor.

Öz Çelik-iş sendikası bugüne dek TİS dönemlerinde hiçbir zaman taleplerini açıklamadı. Türk Metal sendikasının imzaladığı TİS’i kabul edip imzayı attı. Yine aynısını yapacak görünüyor.

Patronlar sendikası MESS ise suskunluğunu koruyor.[/box]

Bunlara da bakabilirsiniz

Kürtlere saldırılar küresel boyutta

Artan saldırılara karşı tek seçenek birleşmektir. Kürtler neden küresel ve bölgesel bir saldırı altında yaşıyor. …

“Faili meçhul” cinayetlerin belgesi bulundu

1990’lı yıllarda Kürt işadamlarına yönelik arka arkaya cinayetler işlenmiş ve bunlar “faili meçhul” olarak gösterilmişti. …

Gazi Mahallesi’nde tacizci Aziz Gıda önünde eylem

Gazi Mahallesi’nde 12 yaşındaki kız çocuğunu taciz eden Aziz Gıda’nın sahibi Azmi Savi’nin serbest bırakılması …