Toplumsal-siyasal çürümeye karşı DEVRİMCİ DEĞERLERİ YÜKSELTELİM!

Gün geçmiyor ki, toplumsal-siyasal çürümenin ulaştığı boyutu gösteren bir skandal patlamasın!

Dilan-Engin Polat çiftinden “Fatih Terim Fonu”na, Can Atalay kararından AYM-Yargıtay sürtüşmesine, İYİP’de ortaya saçılan “akçeli işler”den, otel sahibi emekli polislerin yurtlardaki kızları fuhuşa zorlamasına kadar her yerden lağım fışkırıyor; çürümenin kesif kokusu tüm toplumu zehirliyor.

En tepeden başlayarak yasa-kural tanımazlığın, keyfiyetin, liyakatsizliğin, kayırmacılığın, cezasızlığın, pompalanan bencilliğin, hedonizmin sonuçlarını yaşıyoruz.

Adına “sosyal-medya fenomeni” denilen ucube tipler, milyon dolarlarla oynuyor ve bunları videolarla gözümüze sokacak denli pervasız davranıyorlar. Sırtlarını “sağlam yerlere” dayamış olmanın güveniyle hareket ettikleri belli. Araya bir de “vatan-millet” nakaratını, “devlet büyükleri”yle fotoğraflarını koyunca, daha popüler ve dokunulmaz oluyorlar. Her yerlerinden cehalet ve görgüsüzlük akan bu tipler, gençlerinize “idol” olarak sunuluyor üstelik…

Bir de futbolcu “idol”lerimiz var! Fatih Terim, Arda Turan, Emre Belözoğlu… “Ponzi” olarak bilinen bir dolandırıcılık olayına adları karıştı bu kez. Ki daha önce, mafya, çete, FETÖ vb. tüm kirli ilişkilerde karşımıza çıkıyorlardı. Tabii AKP ve MHP’yi destekleyen sözleriyle de…

Şimdi servetlerinin önemli bir kısmını dolandırıcıya kaptırmakla gündemdeler. Öyle ki, milyon dolarları kayıtsız-kuyutsuz bir banka memuruna teslim etmişler! Fonun ismi “Fatih Terim” olunca nasıl güvenmesinler?! O Terim ki, Mehmet Ağar’ın “kanka”sı!

Ama daha cazip geleni, yüzde 40 faiz vaadi… Üstelik vergiden muaf… Her “Ponzi”de olduğu gibi başlangıçta faizleri almışlar da, ama bir noktada olay patlamış!

Dolandırıcılık, kara-para aklama, vergi kaçırma gırla gidiyor… Bunlar artık rutin, sıradan olaylar… O kadar yaygın ve öylesine kanıksanmış ki, her biri bir skandal olan gelişmeler, kimseyi şaşırtmıyor artık.

Çünkü bu noktaya bir çırpıda gelinmedi. “Tosuncuk”lar, “pudra şekeri” çekenler, kripto parayla dolandıranlar, marinaya çökenler vb… Mafya-devlet içiçeliğini, devletin mafyalaştığını gösteren ne çok olay yaşadık. Başlangıçta ilgiyle izlenen Sedat Peker videoları bile, -faillerle ilgili hiçbir şey yapılmayınca- albenisini kaybetti. Yapanın yanına kar kaldığı, adeta teşvik edildiği böyle bir ortamda her alanda “yetenekli” tipler türedi. Ve artık iş çığırından çıktı!

Türkiye, bir süredir Kolombiya, Meksika gibi “narko devlet” kategorisinde! Uluslararası kurumların “gri liste”ye aldığı ülkeler arasında. FATF (Karapara Aklamayı Önleme Grubu) Başkanı Marcus Pleyer, Türkiye’nin “gri liste”den çıkması için yapması gerekenleri şöyle sıralıyor:

“Türkiye, kara para aklama vakalarını, El Kaide ve IŞİD gibi BM tarafından terörist olarak tanınan gruplarla bağlantılı para transferlerini takibe almalı. Türkiye’nin kara para aklamayı önlemede, terörün finansmanını engellemede, suç şebekeleri ve yolsuzluklarla mücadelede adımlar attığını göstermesi hayati önem taşıyor.”

Dünyada kumardan, eroinden, fuhuştan elde edilen kara para Türkiye’de “yıkanıyor”. Yerli-yabancı suç çeteleriyle siyasetçiler, bürokratlar “al takke ver külah” içiçeler. Parayı bastırıp bir ev satın alan, “vatandaş” oluyor! Ne parayı nereden getirdiği ne de nereye gönderdiği soruluyor…

Türkiye “vergi cenneti”! Vergi kaçırmalarına göz yumması yetmezmiş gibi “vergi barışı” adı altında onları aklıyor, hatta vergiden muaf tutuyor.

2024 yılı için, 9 trilyon TL vergi geliri bekleniyor örneğin. Ama bunun yaklaşık dörtte biri, yani 2.2 trilyon TL “vergi harcaması” gösterilerek, kimi şirketlerden ve kişilerden vergi alınmayacağı belirtiliyor. Devletin almaktan vazgeçtiği 2.2 trilyon TL, 2024 bütçesinde sağlığa ve eğitime ayrılan paraya eşit! (Eğitime 1 trilyon 400 milyar TL, sağlığa 780 milyar TL ödenek ayrılmış!)

İşçilerin eline daha ücreti geçmeden vergisi kesiliyor. Yüzde 60’lara varan “dolaylı vergiler” de asıl olarak yoksulun sırtında. Ama bütçeden paylarına kırıntı bile düşmüyor.

* * *

Sistem her yönden çökmüş, kurumlar birbirine girmiş, çürüme ve çözülme her alana yayılmış… Spordan sanata, eğitimden sağlığa, bürokrasiden siyasete nereye elinizi atsanız dökülüyor…

Erdoğan’ın AYM-Yargıtay çekişmesinde kendini “hakem” yerine koyması, anayasa başta olmak üzere tüm yasaların üzerinde olduğunun ilanıydı. Zaten önceki yıllarda anayasa kararlarını “tanımadığını” söylemişti. Faşizm kendi koyduğu yasaları çiğnemekle maluldür. Son dönemdeki faşist liderler bunu çok daha aleni yapıyor.

Böyle olunca “gücü gücü yetene” bir orman kanunudur gidiyor. En ücra yerlere kadar çeteleşme, toplumsal şiddet, bu bataklıkta boy atıyor. Çetelere yönelik başlayan “operasyonlar” en fazla buzdağının görünen yüzü. Ayyuka çıkan, tepki çeken kesimleri tırpanlıyorlar sadece. Onların arkasında kimler olduğunu ısrarla gizliyor ve dokunmuyorlar.

Elbette bu durum Türkiye ile sınırlı değil. Kriz ve savaş koşullarında toplumsal çürüme tüm dünyayı sarmış durumda. Sosyalizmin gerilemesiyle birlikte emperyalist sistemin çürümüşlüğü, hem daha aleni bir hal aldı hem de giderek derinleşti.

Ülkemizde ise AKP’li yıllarda, artan gericilikle ahlaki yozlaşma, çürüme ve çözülme atbaşı gitti. Uyuşturucu, kumar, fuhuş yaygınlaştı. Devrimci geleneğe sahip emekçi semtler özel hedef seçildi. Devrimci hareketlere darbeler vurarak, halkın beyni esir alınarak yozlaştırıldı.

İşçi ve emekçilere kadar nüfuz eden yozlaşma ve çürümenin panzehiri yeniden devrimci değerleri yükseltmektir. Bunun yolu da, biriken öfkeyi eyleme dönüştürmekten geçiyor. Kıpırdamayan her şey çürür! Statüko çürütür! Hareket ise arındırır. Bulunduğumuz her yerde kitleyi harekete geçirecek yöntemleri bulmalı; paylaşım, özveri, cesaret gibi değerleri yeniden canlandırmalıyız.

Gezi Direnişi, bunu somut olarak ortaya koydu. Gezi’den korkmalarının bir nedeni de budur. Onlar çürümeyi, yozluğu, çöküşü temsil ediyorlar; biz ise insani değerleri, eşit ve özgür bir geleceği… Bu çatışmayı kazanamazsak, insanlarla birlikte insanlık da bitecek! Onun için kazanmaya mecburuz ve kazanacağız!…

Bunlara da bakabilirsiniz

“Faili meçhul” cinayetlerin belgesi bulundu

1990’lı yıllarda Kürt işadamlarına yönelik arka arkaya cinayetler işlenmiş ve bunlar “faili meçhul” olarak gösterilmişti. …

Gazi Mahallesi’nde tacizci Aziz Gıda önünde eylem

Gazi Mahallesi’nde 12 yaşındaki kız çocuğunu taciz eden Aziz Gıda’nın sahibi Azmi Savi’nin serbest bırakılması …

1 Mayıs’ta Taksim’e çağıran bildiriler dağıtıldı

İşçi ve emekçileri 1 Mayıs’ta Taksim’e çağıran, PDD imzalı bildiriler, metrobüs duraklarında dağıtıldı.   1 …