Bak çocukların gözlerine UMUDU KESME YURDUNDAN!

Yeni bir yıla daha savaşla, açlıkla, hastalık ve ölümle giriyoruz. Emperyalist-kapitalist sistem, insanı ve doğayı katletmeye devam ediyor…

“Sosyalist blok”un yıkılışından bu yana insanlığı daha geriye, Ortaçağ karanlığına çektiler. Özellikle içinde bulunduğumuz coğrafya, dinci-gericiliğin, savaşların, vahşetin merkezi oldu. Halklar birbirine düşürülüyor; cehalete, yoksulluğa, çürümüşlüğe mahkum ediliyor…

* * *

Ülkemiz açısından 20 yılı aşkın AKP dönemi, her yönden gerileyişe sahne oldu. Barınma, beslenme, ulaşım gibi yaşamak için zorunlu ihtiyaçlar bile karşılanamaz hale geldi. Sağlık ve eğitim ise, çığırından çıkmış durumda.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bütçe görüşmeleri sırasında, tarikatlarla yapılan protokolü açıkça savundu. Üstelik tarikatlara, STK (Sivil Toplum Kuruluşu) diyerek, aklımızla dalga geçti.

Bununla da kalmadı, tarikatların gençlerin “dağa çıkmasını önlediği”ni söyledi. Yani devletin başaramadığını tarikatların başardığını iddia etti. Eğitim gibi devletin en temel görevlerinden birini, tarikatlara devretmesini böyle gerekçelendirmiş oldu. Ve asıl amaçlarının, çocukları-gençleri geliştirmek değil, “biat-itaat kültürü”yle her şeye boyuneğer hale getirmek olduğunu da itiraf etti.

Giderek daha açık ve pervasız davranıyorlar. 1 Ocak günü Galata Köprüsü’nde güya Filistin’e destek mitingi yapıldı. Tarikatların yılbaşı kutlamasına karşı olduğu ve her yeni yılda bu yönde baskıyı arttırdıkları biliniyor. Mitingin başka bir güne değil de 1 Ocak’a ve sabah namazından sonraya koyulması, bu amacın bir parçasıydı. Erdoğan’ın oğlu, kızı ve damadının çağrı yaptığı ve bizzat katıldığı mitingte, hilafet bayrakları da açıldı. Buna tepki gösterip yumruk atan bir genci hemen tutukladılar, ama aynı gence polislerin yanında yumruk atan kişiyi serbest bıraktılar. Yargıdaki “çifte standart” en açık biçimiyle sergilendi yine. Daha önemlisi, “hilafet bayrağı”nın açılmasını normalleştirdiler.

Anayasa’da hala “TC laik, sosyal, hukuk devleti”dir yazıyor! Gerçek hayat ise bambaşka akıyor, ama ne gam! Anayasayı da AYM kararlarını da tanımayan ve bunu açıkça ilan eden bir yönetim var karşımızda. Düzen muhalefetinin de katkısıyla gemi azıya aldılar. Hak ettikleri tepkiyi görmedikleri sürece daha ileriye gideceklerini görmek için kahin olmak gerekmiyor. “Zorunlu din dersi”nden “zorunlu itaat-biat dersi”nin dayatıldığı bir noktaya gelmedik mi?

* * *

Artan dinci-gericiliğe, yasa tanımaz faşist yönetim anlayışına koşut biçimde sömürü daha da ağırlaştı. Ki gerçek amaç da bu! Erdoğan patronlara yaptığı bir konuşmada “OHAL’i sizin için yaptık, bakın bir tek grev oluyor mu” dememiş miydi?

Geçtiğimiz günlerde Economist dergisi, Türkiye’nin en zengin 100 kişisi ve ailesi-2023 listesini yayımladı. Listede Koç ve Sabancı ailesi yine başı çekiyor. Oysa AKP döneminde “5’li çete” olarak adlandırılan yandaş şirketler hep konuşuldu. Muhalefet partileri de onları hedefe çaktı. Elbette bu şirketler, ilk 100 içinde yer alıyorlar; ama çok daha gerilerde! Ve hepsinin toplam sermayeleri, tek başına Koç’la boy ölçüşemiyor! Son liste bunu bir kez daha teyit etti.

İlk 100’e giren şirketlerin ortak özelliği; hepsinin düşük ücret, iş cinayetleri ve sendikaya düşmanlıkla tanınması, ayrıca devletten teşvik, peşkeş ve vergi aflarıyla kasalarını doldurmuş olmalarıdır.

Örneğin 20. sıradan 17. sıraya yükselen Tosyalı Holding’in patronu Fuat Tosyalı için 2010 yılında İskenderun Belediyesi’nde imar değişikliğine gidilmiş ve denizi doldurmasına olanak sağlanmış! 6 Şubat depreminde denizin nasıl taştığını, caddelerin sularla dolduğu gördük. Hafızamıza kazılan bir diğer olay ise, İskenderun Organize Sanayi Bölgesinde bulunan demir çelik fabrikası Tosçelik’te 8 Kasım günü meydana gelen patlamada, yanan işçilere damacana ile su dökülmesidir. Türkiye’nin 17. zengini Tosyalı’nın fabrikasında acil müdahale ekipmanının dahi olmadığı ortaya çıktı. O patlamada yaralanan 14 işçiden ikisi hayatını kaybetti.

Türkiye’nin en zenginleri listesinde hep zirvede yer alan Koç ailesi ise, 6 milyar doların üzerinde bir servete sahip. Ford, Arçelik ve TOFAŞ gibi, metal sektörünün en büyük şirketlerini ellerinde tutuyorlar.  2023 yılı üçüncü çeyreğinde sadece Arçelik’te kârını yüzde 151 artırmış! Tek bir şirkette bile kârını böyle katlarken, işçilerin ücretleri sürekli düşüyor. Büyük metal fabrikalarında işçi ücretleri asgari ücret seviyesine kadar geriledi. Çalışma koşulları ise daha da ağırlaştı.

Koç’un başını çektiği metal sektöründe faşist Türk Metal sendikası, yıllardır en fazla üyeye sahip ve toplu sözleşmeyi belirliyor. Zaten Bakanlar Kurulu’nun kararı ve Erdoğan’ın onayıyla çoğu kez grevler yasaklanıyor. Birleşik Metal’in bulunduğu işyerlerindeki fiili grevleri de durumu değiştirmeye yetmiyor; Türk Metal’in belirlediği sözleşmeye o da imza atıyor.

Koç’un bir başka büyük şirketi TÜPRAŞ’ta ise işçilerin grev hakkı devlet eliyle baştan yasaklanmış durumda. Koç kâr rekorları kırarken sefalete mahkum edilen TÜPRAŞ işçileri, yıl içinde iş yavaşlatma eylemi yaptılar. Şimdi metal işçileri de eylemde!

Metal sektöründe toplu sözleşme süreci başladı. Karlarını yüzde 150 arttıran patronların, işçilere zam teklifi yüzde 35 oldu! Göstermelik TİS masasında büyük olasılık yüzde 50 ile Türk Metal’le el sıkışacaklar. Birleşik Metal de aşağı-yukarı benzer bir TİS’i imzalayacak.

* * *

Bu azgın sömürü çarkına çomak sokacak, patron-devlet-sendika üçgeninin oyununu bozacak tek güç, işçi sınıfıdır! İşçiler tabanda örgütlenerek hem çalışma ve yaşam koşullarını düzeltebilir, hem de grev yasağı başta olmak üzere gaspedilen hakları geri kazanabilir. Daha önemlisi diğer emekçi kesimlere de önderlik yaparak genel bir hareketi başlatabilir.

Hayatı yaratan ve üreten eller şaltere uzandığında, üretimden gelen gücünü kullandığında her şey değişir! Tablo ne kadar karanlık olursa olsun, umutsuzluğa kapılmamak gerekir. Umut işçinin, emekçinin mücadele gücündedir! Örgütlü-birleşik hareketindedir!

Umudumuzu karartmalarına izin vermeyelim! Yeni kavga yılına yine umutla, inançla, dirençle girelim!

Ozan’ın dediği gibi “kara kışın buzu bile / sürmedi sonsuza kadar / filiz sürdü kar altında / bahara döndü sonunda!..” Çocuklarımızın gözlerine bakalım ve kendimizden, halkımızdan, yurdumuzdan umudu kesmeyelim!

Bunlara da bakabilirsiniz

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …

Ser verip sır vermeyen yiğit: İSMAİL GÖKHAN EDGE

İsmail Gökhan Edge, Diyarbakır işkencehanelerinde sır vermedi, ser verdi. O, 1953 yılında Eskişehir’de doğdu. İzmir …