Avrupa’da politik göçmenlere ve Kürt hareketine dönük saldırılar

Son günlerde AB ülkelerinde, özelde Fransa’da politik sürgünler, göçmen işçi ve emekçilerin yasal olarak elde ettikleri oturum hakları ve birçok sosyal yardımları, gizli-sinsi politikalarla gaspediliyor.

“Batılı demokrasiler”in sembol ülkeleri olarak ilk sıralarda yer alan İsviçre, Fransa gibi ülkeler, göçmen ve mültecilere oturum haklarını zaten çok zor veriyorlar; hatta çoğu zaman polisiye baskılar gündeme geliyor. Politik nedenlerle bu ülkelere yerleşenler, 10 yıllık oturum hakkı elde edip bu süreyi doldurduktan sonra, süreyi yenilemekte büyük zorluklar yaşıyorlar. Süreyi uzatma başvuruları zamana yayılıyor, engeller çıkartılıyor; bu sürede çeşitli ekonomik zorluklar yaşatılıyor. Bir taraftan oturum izninin uzatılmaması ihtimali bir tehdit gibi baş üstünde sallanırken, bu süre içinde ekonomik yardımların, sosyal hakların kesilmesi ya da azaltılması, günlük yaşamı idame ettirmeyi bile olanaksız hale getiriyor. Kişiler bu zorluklarla boğuşurken, politik faaliyetlerden uzak kalacağı umuluyor.

Politik sürgünler ve göçmenler, ülkelerin yaşadıkları ekonomik-siyasi sorunların sebebi ve sorumlusu değildir. Ancak özellikle emperyalist ülkelerde son dönemde giderek artan biçimde daha fazla hedefe çakılmaktadır. Yönetememe krizlerini, mülteciler ve göçmenleri hedef göstererek hafifletmeye çalışıyorlar. Zaten çok zor koşullarda ve ağır sömürü altında yaşayan bu kesimlerin geçici oturum ve çalışma haklarının gaspedilmesi, sudan bahanelerle bu hakların iptal edilmesi, artık sistematik bir hal almıştır. Son dönemde fiilen uygulanmakta olan bu hak gasplarını, yasalarla da kalıcı hale getirmeye çalışıyorlar. Önümüzdeki dönemde bu saldırıların artacağını görmek zor değil.

Fransa’da son yıllarda çok önemli hak gaspları sözkonusu. Yeni emeklilik yasasının yürürlüğe girmesi ile emeklilik yaşının 65’e çıkartılması zaten büyük bir sorun. Yanısıra büyük işyerleri ve çalışma koşulları yeterli denetime tabi tutulmadığı için, insanlar sağlıksız ortamlarda, güvenlikten uzak ve uzun saatlerde çalışmaya zorlanıyor. Hastalık sözkonusu olduğunda, birçok ilaç devletin ödeme listesinden çıkarılmış durumda, hastanın karşılaması gerekiyor artık. Yaşlıların sosyal yardımları ve hakları ise, çok daha fazla kırpılmış ve gaspedilmiştir.

Politik nedenlerle Avrupa ülkelerine gelen ve uzun zorluklarla oturum elde eden, ya da oturum almak için başvuruda bulunan göçmenlere dönük parasal ve sosyal yardımlar, yasal bir hak olmasına rağmen çeşitli biçimlerde ihlal ediliyor.

Fransa’da işçi statüsünde oturum hakkı elde edenlerin oturum süreleri, dil bilme, çalışma zorunluluğu ve entegre olma durumlarına göre yeniden değerlendiriliyor. Daha kötüsü, aile fertlerinden birilerinin suç işlemesi, kamu malına zarar vermesi gibi durumlar bile, oturum hakkını gaspedip, sınırdışı etme sebebi yapılabiliyor. Yine politik göçmenlerin oturum almak için zorunlu başvuruları internet üzerinden yapması isteniyor. Bu ise uzun günlere yayılıyor, daha ilk günlerden bu kişiler üzerinde yılgınlık oluşturuluyor; sonuçta her türlü sosyal yardıma kavuşmaları engellenip ekonomik-toplumsal sorunlarla karşı karşıya bırakılıyorlar. Keza bu başvuruların cevap süreleri zamana yayılarak çalışma hakları ihlal edilirken, ekonomik sorunlarla birlikte kaçak, güvencesiz işlerde çalışmaya zorlanıyorlar. Politik faaliyetlere katılmaları da engelleniyor.

Barıştan, kardeşlikten, dayanışmadan dem vuran ve sözümona demokratik yasalarla yönetilen ülkelerde dahi, politik siyasi göçmenler, kendi ülkelerinde olduğu gibi bu ülkelerde de muhalif güçler statüsünde görülüp, her türlü ırkçı- faşizan saldırılarla da karşı karşıya kalıyorlar; üstüne bir de sudan sebeplerle sınırdışı edilip geldikleri ülkelere iade edilme tehdidini yaşıyorlar. Bu tehdit son dönemde çok daha yoğunlaştı.

Bu anlamda uluslararası anlaşmalar yok sayılıp, göçmenlerin yaşamsal hakları ihlal edilmekte, can güvenlikleri tehlikeye atılmaktadır. Bu durumdan Türkiyeli ve Kürdistanlı devrimci ve yurtseverler doğrudan etkileniyor ve insanlıkdışı uygulamalarla karşı karşıya kalıyorlar.

Son bir ay içinde Fransa’da 3 Kürt yurtsever genç, oturum başvuruları çeşitli bahanelerle iptal edilip Türkiye’ye teslim edildiler.

 

Belçika ve Fransa’da Kürt basınına saldırılar

Belçika ve Fransa’da Med Tv ve Sterk Tv’ye 23 Nisan günü yapılan baskınlar, Kürt hareketine dönük yeni bir saldırı politikasının sonucuydu. 200’ü aşkın polisle binaların içine girilmiş, içindeki eşyalar dağıtılmış, kırılmış, bilgisayarlardan elektrik kablolarına kadar çok fazla eşyaya el konulmuştu. Aynı saatlerde Fransa’nın banliyölerinden Drancy semtindeki Demokratik Kürt Toplum Merkezi’ne de baskın yapılarak 6 kişi gözaltına alındı. Aynı gün Türkiye’de de Mezopotamya Ajansı basılmış, çalışanlar gözaltına alınmıştı.

Bu saldırılar, emperyalist-kapitalist ülkelerin çıkarları doğrultusunda uluslararası işbirliği ve anlaşmaların hayata geçirilmeye çalışıldığının göstergesidir. Bizler bugün bu türden saldırıları görmez ve tavır koymaz isek, saldırılar daha da büyüyecektir.

Emperyalist-kapitalist sistemin dünyada ekonomik, politik, sosyal, kültürel, çok yönlü yaşadığı krizler, daha da derinleşmektedir. Bu krizlerin faturasını biz yoksul işçi ve emekçilere ödetmeye çalışıyorlar. Sinsi, ikiyüzlü politikalarla, kirli savaşlar yaratarak halkları birbirine düşman etmeye, böylece sömürüye dayalı iktidarlarını sürdürmeye çalışıyorlar.

Belçika ve Fransa’daki baskınlar üzerine, Avrupa Demokratik Kürt Toplumlar Kongresi’nin (KCD-E) çağrısıyla, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde eylemler gerçekleştirildi. Eylemlerde, bu saldırı politikalarına büyük bir öfke vardı. Bu eylemler büyütülmeli, güçlendirilmelidir. Avrupa’daki politik göçmenlere dönük hak gaspları ve sınırdışı politikaları, Kürt kurumlarına dönük saldırılar birleşik eylemle püskürtülmelidir.

Kahrolsun emperyalist-kapitalist sistem!

Yaşasın devrim ve sosyalizm!

Fransa PDD

Bunlara da bakabilirsiniz

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …

Ser verip sır vermeyen yiğit: İSMAİL GÖKHAN EDGE

İsmail Gökhan Edge, Diyarbakır işkencehanelerinde sır vermedi, ser verdi. O, 1953 yılında Eskişehir’de doğdu. İzmir …