Temmuz ayı asgari ücrete ara zam ayı. Fakat burjuvazi ve temsilcileri, asgari ücrete zam yapmayacaklarını açıkladılar. Asgari ücretin ortalama ücret olması ve açlık sınırının altında kalması yetmezmiş gibi, Temmuz zammını da gaspettiler.
Asgari ücrete zam yapılmaması, bütün ücretlere zam yapılmaması anlamına geliyor. Dahası, kamu emekçilerini, sendikalı işçileri doğrudan ilgilendiriyor. Kamu emekçilerinin toplu görüşmesinde, sendikalı işçilerin TİS sürecinde, asgari ücret oranında zam dayatılıyor.
Asgari ücret açlık sınırının altında
Yıl başında asgari ücrete yapılan zam, çok kısa bir süre sonra açlık sınırının altına düştü.
Türk-iş’in yaptığı araştırmaya göre, 2024 Mayıs ayı açlık sınırı 18 bin 969 lira. Yoksulluk sınırı 61 bin 788,99 TL. İstanbul Planlama Ajansı (İPA) İstanbul’da 4 kişilik bir ailenin ortalama yaşam maliyetinin geçtiğimiz Nisan ayına göre 2.189 lira artarak 61 bin 523 lira olduğunu açıkladı.
Böylece 17 bin TL olan asgari ücret, yaklaşık 2 bin TL’lik farkla açlık sınırının altında kaldı. Çarşı-pazar fiyatları her gün artmaya devam ediyor. Hayat gün be gün pahalanırken emek ucuzluyor; asgari ücretin alım gücü giderek düşüyor. Şimdi asgari ücretlinin temel tüketim ürünlerine erişimi iyice zorlaşacak.
Enflasyonun nedeni ücret artışları mı?!
AKP- MHP’liler asgari ücrete zam yapılmayacağını söylerken, işçilerin sabırlı olmasını istiyorlar. “Enflasyonu düşürelim sonra ücretleri arttıracağız” diyorlar. Enflasyonun sebebi ücretlermiş gibi gösteriyorlar.
Türkiye İhracatçılar Meclis (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe, “ara zam olacağını düşünmüyorum, ara zam olursa eski sarmala döneriz. 2-3 ay hep birlikte bir bedel ödeyerek bu sarmaldan kurtulmamız lazım” diyor.
Patronlar asgari ücrete zam yapılmamasını buyuruyor. Bununla yetinmeyerek işçilere “sabırlı olun bedel ödeyin” deyip duruyorlar. Bakmayın “2-3 ay hep birlikte bir bedel ödeyerek” dediklerine; “hep birlikte” vurgusu kitleleri kandırmak içindir. Bugüne dek burjuvazinin bedel ödediği görülmemiştir. Onların derdi, her zaman azami kar elde etmektir. Azami karlarından bir parça feragat etmeye bile yanaşmazlar. Pandemi döneminde sokağa çıkma yasakları varken, işçileri fabrika ve atölyelerde hiçbir önlem almadan çalıştırdıklarını unutmadık. Sonuçta bedeli her zaman işçi ve emekçilere yüklemeye çalışırlar.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan da aynı telden çalıyor:
“Ekonomi bir denge işidir ve bir noktada dengeyi bozduğunuzda, birçok farklı noktada başka dengeler de bozulur. Vatandaş olarak hepimiz şunu tecrübe ettik; ne zaman dengenin dışında artış yapılsa, marketlerde, mağazalarda ürün etiketleri hemen değişir. Bu da enflasyonu daha da artırıyor, ücretlere yapılan artışın da anlamı kalmıyor ne yazık ki…”
Kendilerine zam yaparken ekonominin dengesi değişmiyor, asgari ücretliye zamma gelince, “ekonominin dengeleri bozuluyor!”
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye’de asgari ücretin, “gelişmekte olan ülkeler içerisinde en yüksek asgari ücret” olduğunu söyleyecek kadar illeri gitti. Kendince Asya ve Latin Amerika ülkelerinden örnekler vererek, dolar üzerinden karşılaştırmalar yaparak, Türkiye’de asgari ücretin yüksek olduğunu iddia ediyor. Ama nedense asgari ücretin alım gücünden bahsetmiyor. Bahsetse yalanı ortaya çıkacak çünkü.
Asgari ücretin parasal olarak yüksek olmasının hiçbir değeri yok. Önemli olan alım gücüdür. Ücretin alım gücü yoksa, miktarı yüksek olmuş ne fayda!..
Kaynaklar nereye gidiyor?
İşçi ve emekçilere gelince “kaynak yok” diyenler “sabırlı olmaları” isteyenler, kendilerine gelince hiç sabır göstermiyor; “kaynak” ise, onlara gani gani…
Bakanlar, milletvekilleri Temmuz ayından geçerli olmak üzere, kendilerine yüzde 20,3 zam yaptılar. Örneğin M. Şimşek’in maaşı, 49 bin lira artarak 290 bin 308 lira olacak! Üstelik 96 bin 958 liralık milletvekilliği emekli maaşı var: Toplamda 17 asgari ücretlinin maaşına bedel!
Benzer bir durum Çalışma Bakanı Işıkhan için de geçerli. 144 bin 362 lira olan maaşı yeni zamla beraber 173 bin 667 liraya yükseldi. 10 asgari ücretliden daha fazla maaş almış oluyor.
Diğer AKP’li bakanlar, bakan yardımcıları ve milletvekilleri de çeşitli kamu kurumların yönetimlerinde yer alarak iki-üç maaş birden alıyorlar. Mesela Vedat Işıkhan’ın üç yardımcısı da çift maaşlı. Dahası bakanlığın bütün olanakları hizmetlerine açık. Her şeyleri ücretsiz. Ceplerinden kuruş para çıkmıyor. Sarayın bir dakikalık elektrik masrafı 23 bin lira. Bir asgari ücreti 40 saniyede tüketiyor.
Kamu işçileri dışında asgari ücret hazineden çıkmıyor. Her işçi ücretini çalıştığı işletmenin sahibinden alıyor. Dolayısıyla sorun kaynak sorunu değil, patronların azami karlarının düşmemesi sorunudur. Patronların azami karları düşmesin, işçi ve emekçiler sefalet içerisinde yaşasın istiyorlar.
Hazinenin kaynakları, kamu yatırımına gitmiyor, kamu için üretime sokulmuyor, işçi ve emekçilere verilmiyor! Kaynak, burjuvaziye faizsiz teşvik kredi olarak veriliyor; “hazine garantili” kullanılmayan havaalanı, geçilmeyen otoyolları, köprüler, şehir hastaneleri fonlanıyor; sarayın devası harcamalarına, savaşta kullanmak için beslenilen gerici cihatçı çetelere ayrılıyor, vb. sayısız örnekler sıralayabiliriz.
Enflasyonun sebebi, azami kar hırsıdır
Enflasyonu sebebi ücretler değil, patronların azami kar hırsıdır.
Enflasyon; “mal ve hizmetlerin fiyatlarının sürekli ve istikrarlı bir şekilde artması” olarak tanımlanır. Ürün fiyatlarının sürekli artışı yani zamlanması, paranın satın alma gücünü düşürür. Türkiye’de temel tüketim ürünlerinin fiyatları her gün yükselirken ücretler yerinde saymaktadır.
1980 öncesi genel olarak ücretler açlık sınırının altına düşmezdi. Ücretlerin alım gücü yüksekti çünkü. Keza Avrupa ülkelerinde işçi ücretleri bize göre daha yüksektir. Aslında kölece çalışma koşulları dayatılan bazı Afrika ülkeleri dışında, dünyada en düşük asgari ücret Türkiye’dedir.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye ekonomisi 2024 yılının ilk çeyreğinde yüzde 5,7 büyüdü. Forbes dergisinin Nisan 2024 sayısında yayınladığı dünya milyarderleri listesinde Türkiye’den 27 dolar milyarderi de bulunuyor. Yine Aralık 2023’te Ekonomist dergisinin yayınladığı “Türkiye’nin en zengin 100 kişisi” listesinde 40 dolar milyarderi var. Sadece Koç ailesinin serveti “6 milyar dolar üzeri” olarak gösteriliyor.
Demek ki ekonomi büyümüş! Ama büyümenin bütün payını burjuva zenginler almış! Kapitalist sistemde ekonominin büyümesi, burjuvazinin karının artması, servetinin büyümesi anlamına geliyor zaten. Ekonomik kriz koşullarında bile servet büyük tekellerin elinde merkezileşir, rekabet koşullarına yenik düşen patronların mülkü de büyük tekeller tarafından yutulur.
Bu sistemde ekonominin büyümesinden işçi ve emekçilerin alacağı pay, büyümenin oranına göre değil, örgütlü mücadelenin gücüne göredir. 1980 öncesi işçi ücretlerinin yüksek olması tamamen örgütlü mücadelenin eseridir.
Bir tarafta muazzam bir büyüme, diğer tarafta devasa yoksulluk. Patronlar gün be gün daha zenginleşirken işçi ücretleri enflasyon altında eriyor… Ama yakınmakla, sızlanmakla kaybedilecek zamanımız yok! Ya da sendika ağlarına bel bağlayacak halimiz yok! İşçi sınıfı tarihsel birikimi ve kendi deneyimlerinden de biliyor ki, kaldırmadıkça başlarımızı sefaletimiz bitmez!