Hakları için direnişi sürdüren Fernas Madencilik işçileri, Ankara’da şirketin önünde eylem yapmak istediler. Polisin saldırısı sonucunda 22 işçi darp edilerek ve ters kelepçe ile gözaltına alındı. Bu sırada bir işçi, gözaltıları protesto ederek elektrik direğine tırmandı. İşçi bir süre sonra direkten indirildi ve o da gözaltına alındı.
Manisa-Soma’da, AKP Milletvekili Ferhat Nasırlıoğlu’na ait Fernas Madencilik’te çalışan maden işçileri, ağır çalışma koşullarına karşı ve sendikal hakları için mücadele etmek üzere Bağımsız Maden-İş sendikasına üye oldular. Bağımsız Maden-İş sendikası, işçilerin ne kadar ağır koşullarda ve hiçbir güvenlik önlemi olmadan nasıl çalıştığını kamuoyuna açıkladı ve madenden görüntüler yayınladı. İşçiler kesintisiz biçimde akan yeraltı suyunun içinde çalışıyorlar. Ellerinde kablo ve ekipmanlarla, beline kadar gelen bu suyun içindeler. Gaz kaçağı ve elektrik çarpması riski çok yoğun olmasına rağmen, herhangi bir önlem alınmıyor. Kullandıkları makineden çıkan ağır kimyasallar, göze değdiği anda kör olmasına sebep oluyor. Yönetmeliğe göre kimyasal yapılan alanda kimsenin durmaması gerekiyor; ancak bu kural dikkate alınmıyor. Üstelik madencilere, kullandıkları kimyasala uygun koruyucu ekipman, gözlük, tulum, maske de verilmiyor.
İşçiler bu alanda çalışmakla kalmıyor, yemek ve dinlenme molalarını da aynı ortamda kullanıyorlar. Yine suyun içinde, yine kimyasalların arasında yemeklerini yiyorlar. Yüksekte çalışmaları gerektiğinde, merdiven kullanamıyorlar. Çalışma makinasının üzerine çıkmak yasak olduğu halde, üç işçi birden çıkıyor, metrelerce yukarıda elektrik akımına kapılma ya da düşme tehlikesi altında, hiçbir önlem alınmadan, halat bile kullanmadan çalışmaya zorlanıyorlar. Üstelik sıkça düşme gibi iş kazaları olmasına rağmen.
Bağımsız Maden-İş sendikası, sadece işçilerin değil, bölge halkının da bu durumdan doğrudan etkilendiğini belirtiyor. Madenin içinde kimyasal karışan yeraltı suları, toprağa ve halkın kullandığı içme sularına karışıyor; bu konuda da şirket tek bir önlem almıyor.
İşçiler bu koşullarda Bağımsız Maden-İş sendikasında örgütlendiler. Şirket ise 26 Ağustos’ta 7 işçiyi işten çıkardı. İşten atmalara tepki göstermek için iş durduran 70 işçi jandarma saldırısı ile gözaltına alındılar. Madenciler, serbest bırakıldıktan sonra da maden önünde direnişlerine devam ettiler.
Ardından bir grup Fernas Maden işçisi, Ferhat Nasırlıoğlu’nun Bodrum’dak Cape Bodrum Oteli önünde basın açıklaması yaparak ağır çalışma koşullarını ve düşük ücretleri anlattılar. Sonra da otel karşısında direniş çadırı açtılar.
Bu süreçte Bağımsız Maden-İş sendikası, direnişi Ankara’ya taşımaya karar verdi. İşçiler 16 Eylül günü Ankara’da Çalışma Bakanlığı önünde açıklama yaptı. Geceyi Meclis önünde nöbet tutarak geçirmek isteyen işçiler, polis tarafından engellendiler. Bunun üzerine işçiler, Yüksel Caddesi’nde Madenci Anıtı önüne yürüdüler ve basın açıklamasını burada yaptılar. İşçiler Ankara’da direnirken, bir grup madencinin Bodrum’da otel karşısında kurduğu çadırda direniş de devam ediyor.
Fernas Holding, 1982 yılında, askeri cunta tüm saldırganlığı ile sınıf mücadelesini bastırmaya çalışırken kuruldu. Ama asıl büyümesini, AKP döneminde gerçekleştirdi. Toplamda 7 ayrı sektörde (otomotiv, inşaat, enerji, turizm, taahhüt, maden ve gıda) faaliyet gösteren, devletle doğrudan iş yapan, ihale zengini bir holdinge dönüştü. Şirketin 2011-2022 arasında 11 yılda devletten aldığı 20 ihalenin toplam değeri 7 milyar TL. Özellikle Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ile Karayolları Genel Müdürlüğü’nden bolca ihale almış bu dönem içinde. Enerji Bakanlığı’nın, yasaya aykırı biçimde ihale açarak, Eti Maden’e ait bor madenlerini çıkarma işini Fernas’a vermesi, mecliste gensoru önergesi ile sorulmuş. Eylül 2023’te Denizli-Aydın Otoyol Projesi de Fernas’a peşkeş çekilen ihalelerden birisi. Giresun’dan Urfa’ya, Denizli’den Konya’ya pek çok bölgede, Fernas’a yol, içmesuyu tesisi, doğalgaz boru hattı vb. ihaleler sunulmuş.
Devlet bir taraftan ballı ihalelerle Fernas Holding’in zenginleşmesine katkı sunarken, diğer taraftan da tüm gücüyle koruma altına alıyor. Direnen işçilere, jandarmasıyla, polisiyle saldırıyor. Haklarını arayan işçiler, coplanıyor, ters kelepçe takılıyor ve gözaltına alınıyor. Böylece devlet, patronları koruduğunu bir kere daha gösteriyor.
Ancak direnen işçilerin gücü, devletin polisinden de jandarmasından da daha büyüktür. Bugüne kadar pek çok işçi direnişi, devletin pervasız saldırılarına, şirketlerin her tür insanlıkdışı davranışına rağmen, direnerek kazanmayı başardılar.
Şimdi de en ağır koşullarda çalışarak üreten maden işçileri, hakları için direnmeye devam ediyorlar.