AKP’nin öğretmenlere dönük gerici saldırısının yeni ve daha kapsamlı biçimi olan Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) yasalaştı.
ÖMK görüşmeleri, geçtiğimiz yaz döneminde eğitim sendikalarının Meclis Parkı’nda gerçekleştirdiği nöbet, devletin saldırısına uğrayan kitlesel eylemler ve halkın giderek artan tepkileri sonucu ertelenmişti. 1 Ekim’de meclisin açılmasıyla yeniden meclis gündemine giren ÖMK; 10 Ekim’de AKP milletvekillerinin çoğunluk oylarıyla meclisten geçti.
Yasalaşan ÖMK’ye göre; eğitim fakülteleri fiili olarak işlevsiz hale getirildi ve öğretmeni “eğitecek” kurum olarak Milli Eğitim Bakanlığı belirlendi.
Gerici müfredata uyum sağlamayan, öğretmen olamayacak
Buna göre bir öğrenci önce üniversite sınavını kazanarak bir eğitim fakültesinde 4 yıl boyunca eğitim görecek. Bir öğretmen olarak diplomasını aldıktan sonra KPSS’ye girecek. KPSS’yi de kazanırsa bu defa Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak kurulan “Milli Eğitim Akademisi”nde yeniden “öğrenci” gibi eğitim almaya devam edecek. 4 dönem sürecek bu eğitim sırasında, Milli Eğitim Bakanlığı’nın belirlediği “yeterlilik” düzeyine ulaşmaya çalışacaklar. Bu “yeterlilik” kriterleri nedir, neye göre belirlenmektedir; zaten eğitim fakültesini bitirmiş olan bir öğretmen, hangi konuda yeterli hale getirilecektir; bunlar belli değil. Belli olan, burada dinci-gerici eğitim sistemine “uyumlu” öğretmenler yetiştirecekler.
Bu 4 dönemlik eğitim sürecinde, her dersten 2 sınava girecek olan öğretmenlerin başarısız olmaları halinde akademi ile bağları kesilecek. 4 dönemlik eğitim süresince öğretmenler devlet memuru olarak kabul edilmeyecek; başarılı olmaları durumunda sözleşmeli öğretmen olarak atanacaklar, 3 yıl sözleşmeli olarak çalıştıktan sonra kadroya geçebilecekler. 4 dönemlik eğitim süresince öğretmenlere asgari ücrete yakın (şu anda 23 bin TL olarak belirleniyor) bir maaş ödenecek.
Daha da önemlisi, Milli Eğitim Akademisi’ne girmek için, Eğitim Fakültesi mezunu olmak gerekmiyor. Herhangi bir 4 yıllık fakülte mezunu da (mesela İlahiyat Fakültesi mezunları), KPSS’yi kazandıktan sonra Milli Eğitim Akademisi’ne giderek öğretmen olabilecek.
Burjuvazinin son 20 yıldır AKP eliyle gerçekleştirdiği eğitimde özelleştirme-dincileştirme politikalarının en büyük basamağını Milli Eğitim Akademileri oluşturacak böylece. Dinci-gerici ideoloji temelinde bir eleme ve ayıklama faaliyeti yürütülecek bu akademilerde. Bugüne kadar KPSS’lerde soru çalarak kamuda kadrolaştılar, yetmedi; mülakatlarda elediler, yetmedi; güvenlik soruşturmaları ve arşiv araştırmaları ile elediler, yetmedi… Her tür yönteme rağmen eğitim fakültelerini ve öğretmenleri mutlak kontrol altına alamadıkları için, böyle bir yöntem buldular. Artık AKP ile uyumlu olmayan öğretmenin, kamuda göreve başlaması ihtimali tümüyle kaldırıldı.
Öğretmenler dinci-gerici saldırılara itiraz edemeyecek
Eğitim fakültesinden mezun olan “aday öğretmen”in 4 dönem boyunca 23.000 TL ile geçinmesi isteniyor. Akademiden mezun olmayı başarırsa, 3 yıl boyunca sözleşmeli olarak kamuda görev yapacak. Sözleşmeli öğretmenler, bu 3 yıl boyunca tayin isteyemeyecek, üstelik kadrolu öğretmenlere göre daha az maaş alacak.
Sözleşmeli olarak çalışmaya başladıktan sonra, daha bağlayıcı hale getirilen disiplin hükümleri devreye girecek. Öğretmen, AKP’nin istediği gibi bir öğretmen olmuyorsa kamuda öğretmen olarak çalışması imkansız hale getirilecek. Muhalif öğretmenler üzerinde baskı arttırılacak, meslekten uzaklaştırılmaları kolaylaştırılacak.
ÇEDES gibi protokollerle, idari amir tarafından öğretmenlik mesleği dışında dayatılan görevler artacak. Öğretmen; mesleğinin bir gereği olmayan, keyfi görevlendirmeyi kabul etmediği; ya da “çocukları camiye götürmek” gibi dayatmalara uymadığı takdirde ise okul müdürünün yazdığı olumsuz rapor sayesinde soruşturmaya uğrayacak, sürgün alacak, meslekten men edilecek. Kamuda muhalif hiçbir öğretmen kalmayana kadar bu uygulamalar devam edecek.
Ataması yapılmayan ve günümüzde sayıları 500 bine ulaşan özel sektör eğitim emekçilerine her sene onbinlercesi daha eklenecek. Bütün bir eğitim alanı sermayenin tekeline devredilecek. Belirli süreli sözleşmelerin geçerli olduğu özel sektör eğitim piyasasında kıdem tazminatı diye bir şey olmayacak. Kazanan sadece sermaye olacak.
Taban Maaş haklarını geri almak için 52 gün boyunca eğitim nöbeti tutan özel sektör öğretmenlerinin talepleri de ÖMK’de yer almadı. Kamuda çalışması imkansız hale getirilen eğitim emekçilerinin geleceği, asgari ücret oranında maaşlarla özel sektör patronlarına yem edildi.
Öğretmenlik, hiyerarşi ile ayrıştırılacak
Kamudaki öğretmenler, öğretmen- uzman öğretmen- baş öğretmen gibi unvanlarla ayrıştırılacak. Öğretmenlerin birlikteliği ve örgütlülüğü bu kariyer basamaklarıyla rekabete dönüştürülmeye çalışılacak.
Bütün bunların yanında “Öğretmenlik Meslek Kanunu” olarak yasalaşan şey, bir “meslek kanunu” değildir. Öğretmenlik mesleğini tanımlamayan kanun; öğretmenliğin temel özellikleri, görev ve sorumluluklar, mesleki haklar, sosyal haklar, örgütlenme özgürlükleri gibi konulara da hiçbir şekilde yer vermiyor.
Eğitim sendikalarının mücadelesi sonucu ÖMK’nin 34.maddesi ise kanundan çıkartıldı. 34. Madde şöyleydi: “Bakanlık müfettişi veya eğitim müfettişi tarafından haklarında yapılan denetim ve inceleme sonucunda öğretmenlik mesleği yeterlikleri çerçevesinde görevini yerine getirmede yetersizliği tespit edilen kadrolu öğretmenler, Akademi tarafından eğitime alınır. Bunlar, düzenlenen eğitimin tamamlanmasını takip eden eğitim öğretim dönemi içerisinde ilk denetime görev almayan Bakanlık veya eğitim müfettişlerince yeniden değerlendirmeye alınır. İkinci değerlendirme sonucunda da yetersizliği tespit edilenler, genel idare hizmetleri sınıfında durumlarına uygun kadrolara atanır.”
Kadrolu öğretmenlerin, idari amirin olumsuz raporu sonucu geri hizmete alınmasını sağlayacak olan bir madde; mücadele sonucu kanundan çıkartılmıştır; ancak öğretmenlik mesleğine açık bir saldırı olan bu kanun kabul edilmiştir.
* * *
AKP açıkça diyor ki; ya benim istediğim gibi bir öğretmen ol ya da sermayenin çarkları arasında yok ol. Önümüzdeki dönemde AKP’nin ve temsil ettiği burjuvazinin gerici saldırılarına karşı mücadele, daha da büyütülerek sürdürülmelidir.