Metal’de fiili grevler sürüyor! GREV HAKKI GREVLE KAZANILIR!

İşçi sınıfı yeni yıla grevle, direnişle girdi. Metal işkolunda süren grevlere “yasak” gelince, bir kez daha fiili grevlere geçildi. Grevin ilk başladığı Hitachi fabrikalarında 23 Aralık 2024 tarihinde anlaşma sağlandı. Diğer fabrikalardaki grevler ise, yasaklamalara rağmen devam ediyor. Ayrıca yine metal işkolunda greve çıkan yeni fabrikalar da oldu.

Diğer yanda Polonez işçilerinin direnişi devam ediyor. “Hırsızlık ve yüz kızartıcı suç”ları içeren Kod 46’yı gerekçe gösteren patron, 146 işçiyi işten çıkarınca, Temmuz ayından itibaren işçiler, Çatalca’da bulunan fabrikanın önünde direnişe geçmişlerdi. Ardından “Ankara yürüyüşü”ne geçtiler. Engellere rağmen Gebze’ye kadar yürüdüler. Türk-İş yetkilileri, Bakanlarla görüştüğünü anlaşmaya oturulacağını söyleyerek, yürüyüşü Gebze’de sonlandırmayı başardı. Fakat yılın son günü, anlaşmanın sağlanamadığı belirtildi. İşçiler tazminat almak yerine işe geri dönmek istiyorlar ve bu talepleri kabul edilene kadar direnişi sürdüreceklerini söylüyorlar.

Yıl boyunca Özak Tekstil, CarrefourSa depo işçileri, As Plastik, Fernas maden gibi birçok yerde direniş ve grevler yaşandı. Çoğu bağımsız sendikaların önderliğinde gelişen bu direnişlerde, işçiler çok çetin bir mücadele yürüttüler ve önemli kazanımlar elde ettiler.

Şimdi gözler metal işkolunda devam eden grevlerde…

 

Etkili mücadele aracı olarak grev

İşçi sınıfının burjuvaziye karşı mücadelesinde kullandığı en etkili araçlardan biridir grev. İşçilerin üretimden gelen gücünü kullanmasıdır. İşçiler şalteri indirir, üretimi durdurur. Tek amacı azami kar olan burjuvazi için, üretimin durması can damarlarının kesilmesi demektir. Bu yüzdendir ki grev, patronların en büyük korkusudur.

Aynı zamanda bir “muharebe alanıdır” grev. Onun için taktiksel ustalıklarla yürütülmelidir. Her mücadelenin, her savaşın ön hazırlığı çok önemlidir. İşçiler greve sınıf bilinci doğrultusunda örgütlü güç olarak katılmalıdırlar. İşçilere sınıf bilincinin verilmesi, taban örgütlerinin oluşturulması, grev kırıcılarına karşı önlem alınması, savunma komitelerinin kurulması ve grev boyunca işçilere ekonomik olarak kaynak yaratılması, önceden hazırlanması gereken unsurlardır. Keza grevin zamanlaması da önemlidir. Grev, uygun koşullarda devreye sokulmayınca etki gücü düşer. Örneğin depolar stoklarla doluysa, patronun stokları eritmesine yarar.

İşçi sınıfı açısından grev, hak elde etmenin çok ötesindedir. Grev umuttur, gelecektir; işçinin kendi gücünü görmesi ve göstermesidir. İşçiler grev içinde eğitilirler, devrimci sınıf bilinci edinirler, burjuva sınıfını onların devletin tanırlar. “Kendisi için sınıf olmanın” adımlarını atarlar.

Kilit sektörlerde başlayan grevlerin etki gücü diğer sektörlere göre daha fazla olur. Metal sektörü bunlardan biridir. Metalde üretimin durması, otomotiv sektörünü, savaş sanayisini etkiler.

Burjuvazi, grevin işçi sınıfı açısından öneminin, etkisinin farkında olduğu için, onu etkisizleştirecek önlemler almıştır. Bir yandan kara propaganda yürütür, diğer yanda polis baskısıyla, işbirlikçi sendikalarla grevi bitirmeye çalışır; dahası yasaklamanın yollarını arar.

Grev, ülkemizde de anayasal bir hak olmasına rağmen, patronlara lokavt hakkı tanınarak grevleri boşa düşürme olanağı yaratıldı. O da yetmedi, Bakanlar Kurulu kararı ile, -yeni sistemde Cumhurbaşkanlığı kararı ile- grev erteleme (gerçekte yasaklama) yolu açıldı.

 

Bir kez daha grev yasağı

Metal işkolunda TİS görüşmeleri tıkanma aşamasına gelip grevler başlayınca, Erdoğan bir kez daha “milli güvenlik” bahanesiyle “grevleri erteleme” kararı verdi. Fakat grevde olan işçiler yasağa rağmen devam edeceklerini bildirdiler. Sendika da işçilerin bu isteği doğrultusunda hareket etti. Grevde olan işyerlerinde grevler devam etti.

Birleşik Metal-İş Sendikası (BMİS) 5 işletmede TİS görüşmelerine 9 Ağustos’ta başlamıştı. Bunlardan 1’i hariç 4’ü MESS’e (Metal Sanayicileri Sendikası) bağlıydı. BMİS, ücret zammı olarak ilk 6 ay için ortalama yüzde 125 ücret zammı talep ediyordu. MESS ise önce yüzde 30, sonra yüzde 40 teklif etti. Ayrıca bir kez daha 3 yıllık sözleşme dayattı. Bunun üzerine BMİS, 5 işletmeye bağlı 9 fabrikada grev kararı aldı. Bu da yaklaşık 2 bin işçinin greve çıkması anlamına geliyordu.

Hitachi’nin Kartal, Tuzla, Dilovası ve Dudullu’daki fabrikalarında 4 Aralık’ta greve çıkıldı. GE Grid Solutions ve Schneider Elektrik’e bağlı 3 fabrikada ise 13 Aralık’ta grev başladı.

14 Aralık günü ise, “milli güvenliği bozucu nitelikte” olduğu gerekçesiyle grevlerin “ertelendiğine” dair, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzaladığı karar, Resmi Gazete’de yayınlandı. MESS’e bağlı işyerlerinde sürmekte olan grevlerin yanı sıra 19 Aralık’ta greve çıkmaya hazırlanan Arıtaş Kriyojenik işçilerinin grevi de bunlara dahil edildi. Sadece MESS’e bağlı olmayan Green Transfo fabrikasındaki grev yasaklanmadı.

BMİS Yönetim Kurulu, bu grev yasağını tanımayacağını açıkladı. BMİS Genel Başkanı Özkan Atar ise, aynı işi yapan bir fabrikada grev yasaklanırken diğerinde yasaklanmamasına dikkat çekti ve yapılan işlemin “milli güvenlik”le ilgisi olmadığını, “sermaye örgütünün korunmasından başka bir anlam ifade etmediğini” belirtti. “Anayasa’dan doğan haklara sahip çıkarak grevlerimizi sürdüreceğiz” dedi.

Daha öncesi yıllarda da metal işkolunda grev erteleme (gerçekte yasaklama) kararları verilmişti. Ama metal işçileri, yasaklara rağmen grevlerine devam etmişlerdi. Bu kez de grevlerinin yasaklanacağını bilerek greve çıktılar. Çünkü haklarını ancak fiili grevle alacaklarını biliyorlardı.

Birleşik Metal İş, yılın son günlerinde yaptığı açıklamada, Hitachi’de anlaşma sağlanırken, MESS’ten ayrılan Green Transfo’da greve çıkıldığını duyurdu. Hitachi’de yıllık ücret zam oranının yüzde 83 olduğunu bildirdi. Ayrıca MESS’in 3 yıllık TİS dayatması ve esneklik içeren maddelerin tümünün geri çekildiğini söyledi. Kocaeli Çayırova’da bulunan Green Transfo’da ise 263 işçi, “bu işyerinde grev var” pankartını astılar; direnişte olan diğer fabrikalara selam yolladılar ve birlik mesajı verdiler.

 

AKP’li yıllarda grev yasakları

12 Eylül darbesi gerçekleştiğinde, dönemin Türkiye İşverenler Sendikası Konfederasyonu Başkanı Halit Narin, “bugüne dek işçiler güldü, şimdi gülme sırası bizde” demişti. 12 Eylül’ün ilk yaptığı işlerden biri, grevleri yasaklamak oldu. 12 Eylül Anayasası ile bunu yasal hale getirdiler. Sonrasında iş başına gelen hükümetler de bunu kullandılar.

AKP hükümeti ise, 2012 yılında 6356 sayılı yeni bir düzenlemeyle, 12 Eylül ürünü olan “grev erteleme”yi aynen korudu. AKP’nin işbaşına geldiği 2002 yılından bu yana 21 grev yasaklandı. Toplamda 200 bin civarında işçinin grev hakkı gaspedildi. Öyle ki, metal işkolunda daha önceki “erteleme” kararlarını, BMİS Anayasa Mahkemesi’ne taşımış ve mahkeme “Anayasa’nın 51. Maddesi’nde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiğine karar vermiş”ti. Ayrıca 50 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetmişti.

AKP bir kez daha Anayasa’yı ve Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını tanımadığını ortaya koydu. Yasadışı olan grevler değil, “grev erteleme” kararlarıydı ve bu, bizzat kendi mahkemeleri tarafından teyit edilmişti.

Faşizm kendi yasalarını dahi çiğneyen rejimin adıdır. AKP bunu yıllardır ve çok aleni biçimde yapıyor. İşine gelmediğinde ne Anayasa’yı ne de Anayasa Mahkemesi’ni tanıyor.  Hele ki işçiden, emekçiden yana bir karar verilmişse…

AKP ve Erdoğan bir kez daha sermaye sınıfından yana olduğunu ortaya koydu. Önceki yıllarda Erdoğan, patronlara yaptığı konuşmada; “OHAL’i sizin için yaptık, bakın hiç grev oluyor mu” demişti. Kendi dönemlerinde patronların kar rekorları kırdıklarını belirterek, TÜSİAD’ın kimi zaman “demokratikleşme” yönündeki eleştirilerinin sahteliğini ortaya sermişti.

Metal işkolunun en büyük patronlarından birisi Koç’tur. Tofaş, Ford, Arçelik gibi büyük fabrikalar, Koç’lara aittir. Geçen yıl Türkiye’nin en zenginleri listesinde Koç ailesi 6 milyar doların üzerinde bir servetle yine zirvedeydi. 2023 yılı üçüncü çeyreğinde sadece Arçelik’te kârını yüzde 151 artırmıştı! Tek bir şirkette bile kârını böyle katlarken, metaldeki işçilerin ücretini asgari ücret seviyesine kadar indirdi. Bu yıl da yüzde 40’lık bir artışa zor yanaştı.

Koç’un başını çektiği metal sektöründe faşist Türk Metal sendikası, yıllardır en fazla üyeye sahip sendika olarak, toplu iş sözleşmesini belirliyor. Zaten Bakanlar Kurulu’nun kararı ve Erdoğan’ın onayıyla çoğu kez grevler yasaklanıyor. Koç’un bir başka büyük şirketi TÜPRAŞ’ta ise, işçilerin grev hakkı devlet eliyle baştan yasaklanmış durumda. Bu durumda işçilere fiili grevden başka bir yol kalmıyor. Metal işçileri de bunu yaptı.

 

Grev hakkı grev yaparak kazanılır

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de grev hakkı, fiili grevlerle kazanıldı. 1961 Anayasası işçilere grev hakkı tanımıştı, fakat gerekli yasal düzenlemeler bir türlü çıkartılmıyordu. 1963 yılında Kavel fabrikasında greve çıkan işçiler, fabrikanın bulunduğu İstinye bölgesi başta olmak üzere halkın da desteğini alarak büyük bir direniş başlatırlar. Bu direnişin ardından toplu iş sözleşmesi ve grev yasası meclise gelecek ve 24 Temmuz’da Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girecekti.

İşçiler dün olduğu gibi bugün de grev hakkını grev yaparak kazanacaklarını biliyorlar. Onun için Cumhurbaşkanı’nın yasaklama kararına rağmen, grevlerine devam edeceklerini duyurdular. Grevdeki fabrikaların etrafının “çevik kuvvet” polisleri tarafından sarılmasına da tepki gösterdiler. En fazla grev çadırlarını sökeceklerini, hiç kimsenin kendilerini zorla çalıştırmaya güçlerinin yetmeyeceğini bildirdiler.

BMİS de yaptığı açıklamada, MESS’in tekliflerinin kabul edilemez olduğunu bir kez daha yineledi. Ayrıca kazanılmış hakları geriye çeken teklifleri reddettiklerini söylediler. “İkramiyeler fiili çalışmaya bağlı olsun diyorlar. Yani işçi rapor aldığında ikramiye almasın istiyorlar. Denkleştirme ve telafi çalışması yapılsın diyorlar. Yani işçi bir gün 6 saat, başka bir gün 10 saat çalışsın istiyorlar. İşçilerin günlük yaşamı sadece işverene, işe bağlı olsun, fazla mesai ücreti de alınmasın istiyorlar. Deneme süresinin 4 aya çıkarılmasını teklif ediyorlar. Böylece toplu sözleşmeden bir işçi 4 ay yararlanmasın, kolayca işten çıkarılsın istiyorlar. İşverenin bu tekliflerinin hiçbirini ne kabul ederiz, ne tartışırız.”

Şimdilik BMİS ve DİSK yaptıkları açıklamalarda kararlı görünüyor. Elbette bu, olumlu bir gelişmedir. Fakat asıl belirleyici olanın metal işçilerinin kararlı duruşu ve tabandaki örgütlü gücü olduğunu biliyoruz. Aksi halde sendika yönetimlerinin, bu tür söylemlerine rağmen, bir süre sonra patronlarla uzlaşıp ve işçileri yüzüstü bıraktıklarına çok kez tanık olduk.

İşçilerin kararlılığı, grevlerin devamı konusunda sendikayı da zorlayan en önemli unsurdur. Ancak daha önceki yıllarda olduğu gibi, BMİS talepleri geriye çekerek MESS ile uzlaşmaya gidebilir, TİS imzalayabilirler. Bunu önlemenin tek yolu, işçilerin grev komiteleri oluşturup, talepleri kabul edilene kadar grevi sürdürebilmeleridir.

Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da işçi sınıfı, kendi örgütlü gücü oranında söz ve karar sahibi olacak ve kazanım elde edebilecektir. Grev hakkı dahil, gaspedilen tüm haklarını, fiili eylemlerle yeniden kazanacaktır.

Bunlara da bakabilirsiniz

Yeni GAP planı, Suriye ve “çözüm süreci”

Yılın son günlerinde GAP’ın yeniden gündeme getirilişine tanık olduk bir kez daha… 29 Aralık 2024 …

Aile Hekimleri eylemde!

Aile hekimleri önce 5-7 Kasım günlerinde, ardından 2-6 Aralık tarihinde iş bırakma eylemi yaptılar. Şimdi …

Güney Kore’de halk darbeyi püskürttü

Güney Kore, Aralık ayının ilk günlerinde çok hızlı siyasi çalkantılar yaşadı. Etkileri halen sürüyor. Cumhurbaşkanı …