Yeni GAP planı, Suriye ve “çözüm süreci”

Yılın son günlerinde GAP’ın yeniden gündeme getirilişine tanık olduk bir kez daha…

29 Aralık 2024 tarihinde Cumhurbaşkanı yardımcısı Cevdet Yılmaz ve birçok Bakan’ın katılımıyla Urfa’da “2024-2028 GAP Eylem Planı” toplantısı gerçekleşti. “Zamanlaması manidar” denir ya, bu toplantının da zamanlaması gerçekten “manidar”dı. Çünkü bir gün önce, DEM Parti milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ile Pervin Buldan, Öcalan ile görüşmüş ve ertesi gün, yani 29 Aralık’ta, Öcalan’ın mesajları iletilmişti.

Bu çakışma, bir tesadüf olabilir mi? Sanmıyoruz! Çünkü GAP Projesi’nin ortaya atılışından (ki yaklaşık 90 yıllık bir projeden sözediyoruz) günümüze kadar, Kürt sorunu ne zaman öne çıksa, GAP’ın yeniden gündemleştiğini görüyoruz. En son Erdoğan, 2008 yılında Diyarbakır’da şaşalı bir şekilde “yeni GAP planı”nı açıklamıştı. Erdoğan’ın zamanlaması da, Irak’ın işgalinden sonra kurulan Kürt Federe Devleti’yle ilişkilerin geliştiği bir döneme denk gelmişti.

Zaten GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi) emperyalist tekellerin ve işbirlikçilerinin, Kürt Bölgesi’nin yeraltı-yerüstü zenginliklerini sömürme projesidir. Bir diğer amacı ise, bölgenin demografik yapısını değiştirmek, asimilasyon politikalarını güçlendirmek ve Kürt sorununu ortadan kaldırmaktır. 1936 yılında “Elektrik İşleri Etüt İdaresi” adıyla başlayan ve Keban Barajı ile start alan bu proje, 1977 yılından itibaren GAP adını alarak “çok sektörlü kalkınma planı”na dönüşmüş, Türkiye’nin en büyük, dünyanın ise 8. büyük projesi haline gelmiştir.

Buna karşın bu projenin tamamlanması, sürekli ileri tarihlere atılarak ertelenmiştir. GAP’ın 2005’te bitirilmesi planlanıyordu; bitmeyince 2008’de Erdoğan “GAP’ı yeniden canlandıracaklarını” açıkladı ve bitiş tarihi olarak 2012’yi gösterdi. Şimdi 2025 yılına girerken hala bitirilmediğini görüyoruz.

 

“Yeni GAP Planı”nda ne var?

Yeni GAP Planı da öncekilerden çok farklı değil aslında. Rakamlar değişiyor, sunumlar daha canlı hale getiriliyor; fakat “istihdamı arttıracağı, bölge halkına refah getireceği” gibi demagojiler aynen korunuyor.

Son toplantıya ev sahipliği yapan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, “9 ilde 20 yeni organize sanayi bölgesi” kuracaklarını söyledi. Kacır, “1.1 trilyon lira yatırım tutarına sahip, 750 bin vatandaşımıza istihdam sağlayacak, 15 bin 400 yatırımın önünü açtık” dedi. “Projelerin hayata geçmesiyle öngörümüz, kişi başına düşen yıllık gelirde ilave 49 bin lira artış sağlanmasıdır” diyerek, bir kez daha yapılanların bölgeye ve halka refah getireceği demagojisine başvurdu.

Fakat aradan geçen 80 yılı aşkın sürede, bölge halkın payına açlık, susuzluk ve devlet terörü düştü. Türkiye’de kişi başına düşen gelirin 5 bin dolar olduğu yıllarda, Diyarbakır’ın semtlerinde oturanların gelirleri yıllık 350 dolar civarındaydı.

Bakan Kacır, gerçek amaçlarını dışavuran sözler de sarfetti. Mesela “Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisi”yle, bölgenin “yeraltı ve yerüstü zenginliklerini değere dönüştürecek yatırımları süratle gerçekleştireceğiz” dedi. Bu aslında Kürt bölgesinin yeraltı-yerüstü zenginliklerinin yağmalanmasının daha da artacağının itirafıydı. Karadeniz’de, Ege’de yaptıkları gibi, Kürt bölgesinin de dağını-toprağını-suyunu emperyalist tekellerinin talanına sunacaklarının ilanıydı.

Emperyalist tekeller Kürt bölgesine yeni girmiyor elbette. Başta ABD olmak üzere AB ülkeleri, Kanada, Japonya gibi birçok emperyalist ülkenin yıllar öncesinden yatırımları var. ABD’nin Ortadoğu’daki hegemonya savaşı, GAP’a ilgisini daha da arttırdı. Petrol rezervlerinin korunması açısından GAP, stratejik bir noktada duruyor çünkü. Keza İsrail’in de GAP bölgesinde yaklaşık 500 bin dönüm toprağa “aracılar”la sahip olduğu biliniyor. İsrail sadece tarım ve sanayi alanına değil, enerji alanına da yatırım yapıyor.

Tabi ki, Türk tekelci burjuvazisinin bölgeye yatırımları çok eskiye dayanıyor. Sabancı, Çukurova ve Yaşar Holding’in yıllar öncesinden yüz binlerce dönüm sulanabilir arazileri kapattıkları söyleniyor. Kürt burjuvazisi de GAP projesinden nemalananlar arasında. TÜSİAD, Antep ve Diyarbakır’dan kimi patronları kendi bünyesine kattı. GAP bölgesine yatırım yapanların içinde 69 ortaklı “Doğu Holding” de bulunuyor.

Buna rağmen GAP’ın bir türlü bitmemesinde, bölgenin “güvenlik” sorununun çözülemeyişinin önemli bir payı var. Gerek Kürt ulusal hareketinin varlığı, gerekse bölgesel savaşlar, sermayenin bölgeye akışındaki en büyük engel. Bu “engel”lerin kaldırılmasını istiyor ve bekliyorlar.

AKP döneminde GAP kapsamındaki kamu yatırımları özelleştirme yolu ile satılarak tasfiye edildi. Yılda dört kez ürün verebilecek verimli ovalar, tarım alanları arsaya dönüştürüldü; yeni imar planlarıyla ranta açıldı.

2015-16 yılları asında Kürt kentlerinin yakılıp yıkılmasının ardından başlatılan “yeniden inşa” süreci de başta TOKİ olmak üzere AKP yandaşı tekellere açıldı. Diyarbakır’ın Sur ilçesi tamamen yıkılıp yeniden yapıldı.

GAP bölgesiyle sınırlı olmayan tüm Kürt bölgesini kapsayan bir yağma sözkonusu. Şimdi de bölgeye üşüşmüş durumdalar. Hem devletten “teşvik” alacaklar, hem de eskisinden daha vahşi bir sömürüyle karlarına kar katacaklar…

 

“Çözüm süreci” ile bağı

Yeni GAP planını açıklayan Sanayi Bakanı Kacır’ın son sözleri, meselenin “bam teli”ni oluşturuyor.

“Suriye’deki gelişmeler özellikle sınır bölgesindeki illerimiz için önemli ekonomik işbirliği fırsatlarına işaret ediyor. Diğer yandan Irak ile Ortak Mutabakat Zaptı imzaladığımız Kalkınma Yolu Projesi de GAP Bölgesi’nden başlamak üzere Kapıkule Sınır Kapısı’na kadar şehirlerimizin ekonomik ve ticari faaliyetlerini geliştirecek.”

Irak’ın işgalinde olduğu gibi, Esat sonrası Suriye’deki gelişmeler de, “ekonomik işbirliği fırsatları” olarak görülüyor. Irak işgali döneminde ABD’nin Büyükelçisi olan Robert Pearson, “Kürdistan’ın tümünün tek bir ekonomik pazar olarak ele alınması gerektiğini” söylemişti. “Kürdistan’ın tümü” Türkiye, Irak, Suriye, İran olmak üzere dört parçayı kapsıyor. ABD, ilk üç parçada ağırlığını koymuş durumda. İran’ın da “yakın hedef” olduğu sır değil. Emperyalist ve işbirlikçi tekeller, Irak’tan sonra Suriye’nin yıkımına, “azami kar” getirisi olarak bakıyorlar. Ve buna İran’ın da eklenmesini dört gözle bekliyorlar. Türkiye’de ise, “çözüm süreci”ni yeniden başlatmaları, bu konjonktürden dolayıdır.

Güler Sabancı, 2013’te başlayan “çözüm süreci”ni, “Türkiye’yi ekonomik olarak uçurur” sözleriyle karşılamıştı. Dönemin TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, Mustafa Koç, Ümit Boyner, Nihat Özdemir’le birlikte Cizre’ye gelmişler, “iş dünyası zirvesi”ni gerçekleştirmişlerdi. “Çözüm sürecinin iktisadi ayağını güçlendirmek ve sahiplenmek amacıyla” Cizre’ye geldiklerini, “çözüme yatırım yaptıklarını” söylediler. (Bkz: AKP’li yıllarda Kürt Hareketi, Yediveren Yayınları)

Yeni sürece de aynı iştahla yaklaştıklarını biliyoruz. GAP planının yeniden gündeme alınması, bunun bir kanıtı zaten. Ama emperyalistleri ve işbirlikçilerini mutlu eden hiçbir proje ve gelişmenin, işçi ve emekçileri mutlu etmeyeceği çıplak bir gerçek.

Nitekim GAP Projesi sermayeye cennet sunarken, Kürt işçi ve emekçilerine cehennemi yaşattı. İşçiler 12 saat, sendikasız ve sigortasız çalıştırılıyor. Özellikle kadın işçiler daha fazla ve kolay sömürüldüklerinden rağbet görüyorlar. İşsizlik azalmak bir yana arttı. Çünkü projelerde çalışan işçiler ağırlıklı olarak Karadeniz Bölgesi’nden getirildi.

Fırat, Dicle gibi büyük nehirlere sahipken ve ülkenin elektrik ihtiyacının yaklaşık yarısını karşıladıkları halde, su ve elektrik sıkıntısı hiç bitmedi. Temiz su kullanamadıkları için, hastalıktan kurtulamadılar; tabii hiç bir zaman yeterli doktor ve sağlık personeli de bulunmadı…

* * *

Daha saymakla bitmeyecek zorluklarla karşı karşıyadır Kürt halkı. Son yıllarda öne çıkarılan “kültürel sorunları” yok sadece; “ezilen ulus” olarak ekonomik, siyasi, sosyal, ulusal bir dizi sorunu içiçe yaşıyorlar. Çözüm de, egemen sınıflarla “barış” görüşmeleriyle gelmiyor.

Ezilen-sömürülen tüm kesimlerle birlikte devrim ve sosyalizm hedefiyle mücadeleyi yükseltmek dışında başka bir yol görünmüyor.

Bunlara da bakabilirsiniz

Öcalan’ın son mesajları ve Yeni “çözüm süreci”

Bir süredir beklenen Öcalan’la DEM Parti milletvekillerinin görüşmesi, yılın son günlerinde gerçekleşti. 28 Aralık’ta yapılan …

Aile Hekimleri eylemde!

Aile hekimleri önce 5-7 Kasım günlerinde, ardından 2-6 Aralık tarihinde iş bırakma eylemi yaptılar. Şimdi …

Güney Kore’de halk darbeyi püskürttü

Güney Kore, Aralık ayının ilk günlerinde çok hızlı siyasi çalkantılar yaşadı. Etkileri halen sürüyor. Cumhurbaşkanı …