“Çözüm süreci” devam edecek mi?

Bahçeli’nin meclis konuşmasıyla başlayan “yeni çözüm süreci” daha ilk aşamada tökezlemeye başladı. “İmralı heyeti” Öcalan’la iki görüşme yapmışken, AKP sözcüsü Ömer Çelik “İmralı trafiği bitmiştir” dedi. Kapanan trafiğin, “İmralı heyeti ile siyasi partilerin görüşmesi” olduğu söylense de, “süreç bitiyor mu”  tartışmasını körükledi.

Öcalan ile yapılan ikinci görüşmede, beklenen açıklamanın gelmemesi, belli ki, AKP-MHP yönetiminde rahatsızlık yaratmıştı. Öcalan’dan bir an evvel “silahların bırakılması, örgütün lağvedilmesi” açıklamasını yapmasını isteyen Bahçeli de, bu rahatsızlığı ortaya koydu. Erdoğan gibi, süreci “terörsüz Türkiye” olarak tanımlayan Bahçeli, PKK’ye yönelik ağır ithamlarını, tehditlerini yineledi.

DEM Parti yetkilileri ise, sürecin yeni başladığını, Öcalan’ın görevini yapması için tecridin kaldırılması gerektiğini belirttiler. 2-16 Şubat tarihleri arasında çeşitli miting ve buluşmalarla kitleleri sürece dahil etmeye çalışan bir program açıkladılar. Yanısıra HDK “Barış için 1 milyon imza” kampanyası başlattığını duyurdu. Diyarbakır’da 419 siyasi parti kurum ve kitle örgütü “Rojava’ya statü, halklara özgürlük” deklarasyonu yayınladı.

Bir yanda AKP-MHP yönetiminin tehditleri, saldırganlığı artarken ve “süreç bitiyor mu” tartışmaları alevlenirken, diğer yandan süreci kitlelere benimsetme çabası, bu yönde yapılan kampanyalar ve mitinglerle sürüyor.

 

Öcalan ile görüşmeler ve sonrası

Öcalan yıllar sonra yeğeni ve DEM Parti milletvekili Ömer Öcalan’la görüştürüldü önce. 23 Ekim 2024 tarihinde gerçekleşen o görüşmede, “barış için elimden geleni yapmaya hazırım” sözleri duyurulmuştu.

Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan’ın oluşturduğu “heyet” ile ilk görüşme ise, 28 Aralık’ta gerçekleşti. Ardından DEM Parti görüşmenin özetini 7 madde halinde sıraladı. İçlerinden en dikkat çekeni ve farklı olanı, Öcalan’ın “Bahçeli ve Erdoğan’ın yeni paradigması”ndan sözetmesi, ona katkı sunacağını söylemesiydi. “Yeni paradigma” ile neyi kastettiği anlaşılamasa da, Öcalan’ın “sürece” olumlu yaklaştığı öğrenilmişti.

Ardından “İmralı heyeti”ne, Ahmet Türk de eklenerek başta MHP olmak üzere meclisteki tüm partilere ziyaretler düzenlendi. Öcalan’la yapılan görüşme hakkında bilgi alışverişinde bulunulduğu söylendi. Partiler genel olarak sürece olumlu yaklaştıklarını belirttiler, fakat daha şeffaf yürütülmesi gerektiğine dikkat çektiler. CHP ise “şehit ve gazi ailelerinin hassasiyetlerinin de göz önüne alınması”nı istiyor, mecliste görüşülmesi gerektiğini söylüyordu. Parti ziyaretlerinin ardından “heyet” Edirne Cezaevi’nde Selahattin Demirtaş’la da bir görüşme yaptı. Onun da sürece olumlu yaklaştığı ifade edildi.

Bu görüşmelere tüm parti başkanları katılırken sadece AKP’de başkan, yani Erdoğan bulunmadı. Bu durum, Erdoğan’ın sürece mesafeli yaklaştığı şeklinde yorumlara yol açtı. Erdoğan, 2013’te başlayan “çözüm süreci”nde de “Dolmabahçe mutabakatı”nı tanımadığını söyleyerek sorumluluk almamıştı. Şimdi de “süreci” Bahçeli’nin sırtına yıkmış görünüyordu. MHP için zaten sıkıntılı olan Öcalan çağrısı, Erdoğan’ın tutumuyla daha rahatsız edici hale geldi. Bunun üzerine Bahçeli-Erdoğan görüşmesi yapıldı ve Erdoğan’ın süreci destekleyen konuşmaları oldu.

İkinci görüşme bu gelişmelerden sonra gerçekleşti. Ahmet Türk’ün de İmralı’ya gitmesi bekleniyordu, fakat öyle olmadı. Yine Önder ve Buldan, Öcalan ile görüşmeyi gerçekleştirdi. 22 Ocak’ta yapılan görüşme sonrası “heyet”in herhangi bir açıklaması olmadı. DEM Parti yetkilileri ise, Öcalan’ın “kişisel olarak nerede olduğumun önemi yok, ama sürecin nihayete ermesi öngörülüyorsa tecrit kalkmalı” dediğini aktardılar.

Öcalan’ın beklenen açıklamayı yapmamasını, Bolu-Kartalkaya’daki otel yangısında 78 kişinin ölmesinden dolayı ertelediğine yoranlar oldu. Böyle bir olayın şoku yaşanırken Öcalan’ın açıklamalarının gölgede kalması veya tepkilere yol açması mümkündü. Diğer yandan Öcalan, tecridin kaldırılması konusunda devletten kesin bir güvence almadan böyle bir açıklamada bulunmak istemiyordu. Görüşmedeki tecrit vurgusu da bunun göstergesiydi.

Şimdi Öcalan’ın 15 Şubat’ta, yani yakalanışının yıldönümünde açıklama yapması bekleniyor.

 

Suriye’de neler oluyor?

Yeni “çözüm süreci”nin ilkinde olduğu gibi Suriye’deki gelişmeler üzerine başladığını önceki sayımızda belirtmiştik. Dolayısıyla yeni sürecin nasıl şekilleneceği ve sonlanacağını da Suriye’deki gelişmeler belirleyecek.

AKP-MHP yönetimi Suriye’de Esat rejiminin yıkılmasını kendi zaferiymiş gibi göstererek içerde-dışarıda elini güçlendirmeye çalışırken, bir yandan da Suriye’deki Kürt yönetimini ortadan kaldırmaya uğraşıyor. “Suriye Milli Ordusu” (SMO) adını verdiği cihatçı çeteleri üzerlerine salıyor, insanlarını öldürüp topraklarını gaspetmeye kalkıyor.

SDG “saldırıların durması için Menbiç’ten güçlerimizin çekilmesi yönünde bir anlaşma sağlandı” diye açıklama yaptı. Fakat Türkiye’nin saldırıları devam etti. MGK’nın son toplantısında da “PKK’nın Suriye’de kurumsallaşmasını bir numaralı güvenlik tehdidi” olarak gördüklerini yinelediler.

Türkiye sadece SMO çeteleriyle Rojava’ya saldırmıyor; yeni Suriye yönetimini de bu yönde zorluyor. MİT Başkanı İbrahim Kalın, Suriye’yi iki kez ziyaret etti. Keza Dışişleri Bakanı Fidan, Suriye’den sonra Irak Kürt Yönetimi ile görüşmeler yaparak “PKK’yi terör örgütleri listesine alması”nı istedi.

Geçtiğimiz günlerde SDG komutanı Mazlum Kobani, Suriye yönetimiyle tek bir ordu çatısı altında birleşme konusunda uzlaştıklarını, bu mekanizmanın nasıl işleyeceğine yönelik görüşmelerin sürdüğünü söyledi. SDG, Suriye ordusunun içine ‘kolordu’ şeklinde katılmak istiyor. Ayrıca Kürtlerin özerklik statüsünün tanınmasını, petrol başta olmak üzere gelirlerden pay verilmesini talep ediyor. Türkiye ise, Suriye’nin yeni yönetimindeki “danışman”larıyla bu görüşmeleri sabote etmeye çabalıyor.

Bu noktada önündeki en büyük engel ABD kuşkusuz. ABD’nin hem Rojava hem Suriye yönetimiyle yakın ilişkisi biliniyor. SDG ve HTŞ liderleri, Trump’ın başkanlığını kutladılar. ABD Merkez Kuvvetler Komutanı (CENTCOM) General Kurilla da, 17 Ocak’ta SDG ile görüşme yaptı. Bu görüşme, olası saldırılar konusunda Türkiye ve HTŞ’ye uyarı anlamı taşıyordu. Trump yönetiminin Dışişleri Bakanı Marco Rubio da SDG ile işbirliğinin devam edeceğini söyledi.

Ayrıca ABD ve Fransa, SDG ile Irak Kürt Yönetimi arasında birliğin sağlanması için “arabuluculuk” yapıyorlar. SDG Komutanı Kobani ile KDP lideri Mesut Barzani 16 Ocak’ta görüştüler. Görüşmenin ardından PKK ile KDP’li sınır muhafızları arasında çıkan çatışmada iki sınır muhafızının ölmesi üzerine KDP’den PKK’nin Irak’taki Kürt varlığına karşı sert açıklamalar geldi. KDP Suriye’deki kolu ENSK ile orada da söz sahibi olmak istiyor. Barzani, “Kürtlerin önderi” olarak görülmek için, “Suriye’de Kürtlere saldırının karşısında duracaklarını” söyledi.

Diğer yandan HTŞ lideri Colani, kendini cumhurbaşkanı ilan etti. Silahlı tüm güçlerin silahlarını teslim etme çağrısına, Dürziler açıktan karşı çıktılar. SDG zaten silahlı varlığını koruyor. Cihatçı çeteler içinde de silahlarını bırakmayanlar var. Dolayısıyla Colani yönetiminin Suriye’de hakimiyet kurması zor görünüyor.

Suriye’nin federal bir devlet olarak şekillenme ihtimali de az değil. Süveyde’de Dürziler, Rojava’da Kürtler, Tartus-Lazkiye bölgesinde Aleviler, hatta Türkiye sınırında Türkmenlerin özerklik istemleri var. Böylesi belirsizlikler sürerken, Türkiye’nin Öcalan üzerinden SDG’yi istediği çizgiye çekmesi ve Suriye’de hakimiyet kurması mümkün mü?

* * *

15 Şubat’ta Öcalan’ın tutsaklığının 25 yılı doluyor. Alınışı gibi serbest bırakılması veya tecridin kaldırılması da emperyalistlerle yapılan pazarlıklara göre şekillenecek. Pazarlıklar ise asıl olarak Suriye üzerinde dönecek. “Süreç”in gidişatını da buradaki gelişmeler belirleyecek.

Bunlara da bakabilirsiniz

6 Şubat depreminin ikinci yılında İstanbul’da eylem yapıldı

6 Şubat depremlerinin 2. Yılında, başta deprem yaşanan kentler olmak üzere birçok yerde eylemler ve …

“Ucuz ölümler ülkesi”ni yaşanabilir kılmak için BİRLEŞİK, MİLİTAN, MEŞRU MÜCADELE!

Her şeyin çok pahalı olduğu ve pahalanmaya devam ettiği bu ülkede, en ucuz şey insan …

ABD’de yeni Trump dönemi: Daha güvensiz bir dünya!

ABD’nin 47. Başkanı seçilen Donald Trump, 20 Ocak günü yemin töreni düzenleyerek göreve başladı. Törende …