Antakya’da depremin öfkesi eyleme yansıdı

23 Mart günü saat 20.30’da Sümerler Mahallesi’nde toplanan kitle, TÖP’ün saat 19’da Harbiye kavşağında başlattığı (40-50 kişilik bir kitle ile 4 km yürüdüler) yürüyüş kolu ile birleşerek Armutlu Mahallesi’ne, Uğur Mumcu Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti. En az 10 bin kişi, coşkulu sloganlarla yürüdü.
Kalabalığın ve coşkunun 21 Mart tarihinden daha yüksek olduğu ve CHP’nin daha organize geldiği yürüyüş, hızlı adımlarla başladı. Belli ki kitlenin bir an önce meydana ulaşmasını istiyorlardı. 21 Mart’ta CHP öncülüğünde başlayan yürüyüş, meydanda tamamen TKP ve TÖB-SEN’in inisiyatifine geçmişti. Şimdi belli ki bunu engellemeye çalışıyorlardı. Öyle de oldu.
23 Mart’ta Eğitim-Sen’in kürsüye çağrılması her şeyi açıklıyor aslında. Antakya’da Eğitim-Sen, “kayyum” suçlamasını üzerinde taşıyan bir sendikadır. 2019 yılında Eğitim-Sen’in seçilmiş yönetimindeki devrimciler, düzmece disiplin soruşturmalarıyla ihraç edilmiş, yerlerine Eğitim-Sen Genel Merkezi’nden atama yapılmıştı. Bu süreçte KESK de pasif bir tutum izlemişti. Eğitim-Sen’den kayyum darbesiyle ihraç edilenler, TÖB-SEN’i kurmuştu. Kuruluşu devrimci dinamiklerin parçalanmasına yol açsa da, deprem döneminde ve sonrasında ortaya koyduğu tavır ve irade ile kitleler tarafından tanınır ve güvenilir olmayı başardı. 21 Mart eyleminde de öne çıktı.
Bugünkü eylemlerin gösterdiği gerçek şu ki “hava dönüyor”. Kitleler öncüsünü yaratırken, önlerinde duran hiçbir engeli tanımayacaklardır. Antakya’da bugün halen depremin ve yıkımın etkilerini en üst düzeyden yaşamaya devam ediyor. Kitlelerin yaşam alanları kendi mahallelerine daraltılmış durumda. “Şehir merkezi” diye bir kavram kalmadı. Hani insanlar işlerini halletmek için “merkez”e gider ve sonra orada tanıdıklarına uğrar, sohbet eder, arkadaşlarıyla kafede buluşur… Artık Antakya’da “merkez” yok. Çarşının ve merkezi yerlerin tamamı yıkılmış durumda. Alışveriş yapmak için kurulan birkaç konteyner ise “çarşı” olmuyor. Eski uzun çarşının bir kısmı dışında merkezin abartısız tamamı şantiye ilan edilmiş. O kadar ki, şehir merkezinde birden fazla beton santrali bulunuyor.
Üstelik Antakya bir de Suriye’de yaşananların doğrudan etkisi altında. Mesela Alevi katliamı, Antakya’yı doğrudan ilgilendiriyor. BOP projesinin içine alınan Antakya’ya saldırıların ve katliamların sıçrama ihtimali, kitleyi çok tedirgin ediyor. Deprem sırasında devletin yaptıkları, yapmadıkları unutulmuyor. Özellikle insanlar “yaşam üçgeninde” hayattayken, moloz kaldırma derdine düşen bu hükümet var oldukça, Antakya’da kalıp yaşama savaşı veren bu halk, öfke sokağa taştığında kimsenin öne geçmesini beklemeyecek.
Bugün kitlenin gerisine düşmemek için daha fazla cesarete ihtiyacımız var. Gezi’de Abdullah Cömert’e, Ahmet Atakan’a, Ali İsmail Korkmaz’a ve bu yolda yitirdiğimiz tüm canlara verdiğimiz sözü tutmak adına, üzerimize düşen sorumluluğu iyi kavramalı ve haklının yanında duran, Antakya’da inadına yaşayan ve arayışta olan bu direngen kitlenin bir parçası olmak zorundayız.

Antakya PDD

Bunlara da bakabilirsiniz

Cumartesi Anneleri’nin simge ismi Emine Ocak’ı kaybettik

1995 yılında “gözaltında kaybedilen” Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak, 23 Temmuz günü 89 yaşında hayatını …

İsrail-İran savaşı ne anlatıyor?

İsrail’in 13 Haziran günü başlattığı 12 günlük savaşa, ABD’nin arabuluculuğu ve “ateşkes” ilan edilmesi ile …

Suruç Katliamı’nın 10. yılında Kadıköy’de eylem

Suruç Aileleri İnisiyatifi’nin çağrısı ve gençlik örgütlerinin katılımıyla, katliamın 10. yılında Kadıköy’de Halitağa Caddesi’nde eylem …