İmamoğlu’nun ardından başlayan direniş, bir halk hareketine dönüşünce, emperyalist ülkeler başta olmak üzere tüm dünyanın gözü Türkiye’ye çevrildi. Bugüne dek Erdoğan’a destek veren ABD ve AB basını da Türkiye’deki anti-demokratik uygulamaları yazmaya başladı.
Direniş sürerken CNN-International, BBC, Le Monde gibi önemli medya kuruluşları Özgür Özel ile röportajlar yaptılar.
Türkiye’deki “yandaş medya” ise, bu röportajlar üzerine Özel’i Türkiye’yi dış basına şikayet etmekle, emperyalist ülkelerden “müdahale” beklemekle, “mandacı zihniyet”le suçladı. Her zaman yaptıkları gibi Erdoğan’ın ve AKP-MHP yönetiminin emperyalistlerle işbirlikçiliğini örtbas ederek, muhalefeti hedefe çaktı. Erdoğan’ın daha AKP başkanı ve başbakan değilken, hiçbir sıfatı yokken; dönemin ABD başkanı Bush’la görüşmesi, kendisini “BOP başkanı” ilan etmesi vb emperyalistlerle ilişkisine dair son derece çarpıcı kanıtlar ortadayken, Özgür Özel’i ağızlarına doladılar.
Onların bu çarpıtmaları bir yana, Özel’in yabancı basına verdiği röportajlar, CHP’nin emperyalistlerle ilişkisini göstermesi bakımından önemliydi gerçekten. Elbette bu bilinmedik bir şey değil. Fakat direniş sürüyorken bu kadar açık ifade edilmesi şaşırtıcıydı. Üstelik sol kesimleri arkasına alabilmek için, ‘70’li yıllardaki gibi halkçı-devrimci söylemleri yükselttikleri bir sırada…
Özel’in İngiltere’de BBC’ye verdiği demeçte, “demokrasinin beşiği İngiltere” diyerek övgüyle söze başlaması, ardından İngiltere Başbakanı Starmer’ın İşçi Partisi’nin başkanı olmasından dolayı “kardeş partimiz” diyerek sitemde bulunması dikkat çekiciydi. “Buna nasıl sessiz kalabiliyor, terk edilmişlik hissediyoruz, gerçekten çok kırgınız” sözleri, İngiltere sanki “insan hakları” ve “demokrasi”ye çok duyarlı bir devletmiş ve bugüne kadar yapılan anti-demokratik uygulamalara karşı çıkmış gibi, İngiltere’ye düzülen methiyeydi aslında.
Ama asıl olarak CNN-International’e verdiği röportajdaki sözleri, işin “bam teli”ni oluşturuyordu.
“Ülkemizin Batı ile entegre olmasını, NATO ile güçlü bir ittifakı destekliyoruz… ABD, AB veya diğer demokratik ülkelerle ilişkilerimiz açık diyalog şeklinde devam etmelidir. İkili ilişkiler önemlidir ve bu her iki tarafın da yararınadır.” (24 Mart 2025)
Daha önceki yıllarda darbeci generallerin ağzından duyduğumuz “NATO’ya, CENTO’ya bağlıyız” yeminlerinden ne farkı var bu sözlerin? Belli ki, Özgür Özel de emperyalistlere güvence veriyor! “Erdoğan’ı değil bizi tercih edin; sizlerle işbirliğine devam edeceğiz, çıkarlarınıza dokunmayacağız” diyor.
CHP işbaşına geldiğinde, emperyalistlerle ilişkilerin süreceği konusunda bugünden verilen teminatlardır bunlar. Kitleleri kandırmak için Deniz’lere, onların “tam bağımsız Türkiye” sloganına sahip çıkar görünen CHP’nin gerçek yüzünü göstermesi bakımından da çarpıcıdır.
Diğer yandan AKP-MHP yönetimi de direniş döneminde ABD ile arayı iyi tutmanın arayışı içindeydi. İmamoğlu’na operasyon başlamadan iki gün önce Erdoğan Trump’ı arayıp telefonla konuşmuştu. Üstelik Trump göreve başladığından bu yana Erdoğan’ı hiç aramamış, randevu vermemişti. Ardından direnişin sürdüğü günlerde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ABD’ye gitti ve mevkidaşı Rubio ile görüştü. Her iki görüşmede, ABD’ye birçok söz verildiği anlaşıldı. Türkiye’nin Ukrayna’ya asker göndermesi, İran’a saldırıda ABD’nin yanında olması, Rusya’dan alınıp depoya saklanan S-400 füzelerinin imhası veya iadesi, bunların başında geliyor.
Erdoğan yönetimi ayakta kalabilmek için ABD başta olmak üzere emperyalistlere taviz üzerine taviz veriyor. ABD Dışişleri Bakanlığı görüşme sonrası açıklamasında, memnuniyetini bildirdikten sonra, “Türkiye’de son dönemdeki tutuklamalar ve protestolarla ilgili kaygılarını ifade etti” denildi. Erdoğan’ın zor günler yaşadığının farkındaydılar, bu sözler de onu sıkıştırmak içindi.
Bir yandan Erdoğan yönetimi, bir yandan Özgür Özel, emperyalistlere mavi boncuk dağıtıyorlar. Emperyalistler de bu durumu tepe tepe kullanıyor.
AKP-MHP yönetimi tabi ki yıkılmalıdır. Fakat onun alternatifinin CHP olmadığı, Özel’in verdiği son röportajlarda bir kez daha görülmüştür. Türkiye’nin gerçekten tam bağımsız olabilmesi, devrim ve sosyalizmle mümkündür. Her zaman en tutarlı anti-emperyalistler komünistler olmuştur. Kitlelere bu gerçekleri anlatmak ve pratikte göstermek de komünistlerin görevidir.