1 Mayıs’ın nerede, nasıl kutlanacağı, Türkiye’de yıllardır tartışma konusudur. Bu yıl da öyle oldu.
4’lü olarak bilinen sendika ve meslek örgütleri, (DİSK, KESK, TMMOB, TTB) önce 1 Mayısı Taksim’de kutlamak istediklerini belirtip, 14 Nisan günü İstanbul Valisi ile görüşme yaptılar. Vali, topu İçişleri Bakanı’na attı ve Taksim’in verilmesinin “sıfır ihtimal” olduğunu söyledi. Ardından aralarında Kadıköy’ün de geçtiği farklı meydanların isimlerini sayarak, buralara izin çıkabileceğini bildirdi.
DİSK 15 Nisan günü tüm kurumları çağırdığı toplantıda, Vali ile yapılan görüşmeyi aktardı. Reformist partilerin ve kurumların hemen hepsi, bildik “kitlesel 1 Mayıs” nakaratı ile Taksim dışında bir alanın olabileceğini; özellikle Kadıköy’ün iyi bir seçenek olduğunu söylediler. Aralarında PDD’nin de bulunduğu kimi devrimci kurumlar ise, her koşulda Taksim’de ısrar edilmesini, 2025 1 Mayısı’nın mutlaka Taksim’de kutlanması gerektiğini belirttiler.
4’lü bunları değerlendirip yeniden Vali ile görüşüleceklerini bildirdi. Ve iki gün sonra 1 Mayıs’ın Kadıköy’de yapılacağını açıkladı. Tabi CHP de, “sendikalar nerede derse, orada olacağız” diyerek, Saraçhane’de verdiği sözü, sendikaların arkasına sığınarak geçiştirmiş oldu.
Sadece CHP mi? Reformist partilerden devrimci-demokrat kurumlara kadar pek çok kurum, bir kez daha sendikaların kuyruğuna takılıp Kadıköy’de olacaklarını açıkladılar. DİSK’i uzlaşmacılıkla suçlayan, 1 Mayıs’ı sendikaların örgütlemesine karşı çıkan kurum ve partiler de DİSK’in arkasına dizildiler. Bu eleştirilerinin pratikte hiçbir kıymeti harbiyesi olmadığını bir kez daha sergilediler. Üstelik DİSK’e kendini aklama olanağı yaratmış oldular.
Daha geçen yıl 1 Mayıs kitlesini Saraçhane’de bırakıp giden DİSK değilmiş gibi, bu yıl da DİSK “öncülüğü”nde 1 Mayıs’a gidiliyor. “1 Mayıs Taksim’de kutlanmalıdır” sözünü genel bir doğru olarak her yıl yineleyip duranlar, hatta bir ajitasyon sözü olarak “bu yıl Taksim’de olacağız” diyenler, günler yaklaştıkça “vuslat başka bahara” diyerek, Taksim dışında bir meydanda kutlamaya razı geliyorlar.
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” sözü, en çok da 1 Mayıslar’daki duruşlar için geçerlidir. Başta 4’lünün Vali ile görüşmesindeki Taksim istemi, “dostlar alışverişte görsün” kabilinde, dil ucuyla söylenen bir sözdür. Onlar Taksim’den vazgeçmeye dünden razıdır. Nitekim Vali’nin “Kadıköy” sözü üzerine atlamışlar ve toplantıya bu düşünceyle gelmişlerdir. Zaten birçok parti ve kurumun Taksim konusunda kararlı ve ısrarlı olmadıklarını bildiklerinden “suç ortakları”nı çoğaltmışlardır. Böylece “1 Mayıs’la ilgili kararı tüm kurumlarla birlikte aldık” diyerek sorumluluktan kaçmak kolay olmaktadır.
Tabi ki, bu zemini başta reformist partiler olmak üzere Taksim konusunda titrek davranan devrimci-demokrat kurumlar veriyor. İşçi-Emekçi Birliği (İEB) bileşenleri arasında bile, buna tanık olduk. Öyle ki, ilk kez bu yıl İEB imzalı 1 Mayıs bildirisi yayınlanamadı. “Taksim hedefiyle çalışma yürütülmesi” konusunda bile bir hemfikirlik sağlanamadığı için bildiri çıkartılamadı.
Uzlaşmacı sendikaların da söylediği “1 Mayıs Taksim’de kutlanmalıdır” gibi genel-geçer, basmakalıp bir ibare ile yetinmek, öncü, devrimci bir duruş değildir, olamaz. 1 Mayıs’ın sahipleri, en başta işçi ve emekçilerin öncülüğünü üstlenen komünist ve devrimcilerdir. 1 Mayıs’la ilgili her talep onları doğrudan ilgilendirir. O talebin gereğini yerine getirmek de ilk önce onlara düşer. Ortaya öylesine söyleyip bırakılamaz. Grev yasaklarına karşı işçilere “fiili grev” çağırısı yapanlar, Taksim yasağının da ancak fiili eylemlerle açılacağını bilmezmiş gibi davranamazlar. 1 Mayıs’ta Taksim yasağı, dün olduğu gibi bugün de fiilen Taksim’e girilerek kırılacaktır.
Üstelik bu yıl, bunun nesnel ve öznel zemini çok daha elverişli hale gelmiştir. 19 Mart direnişinde Saraçhane’ye toplanan yüzbinler, 2025 1 Mayısı’nda Taksim’de olmak istediğini ilan etti. Özellikle de gençler, bir hafta boyunca “Özgür bizi Taksim’e götür” sloganlarıyla, CHP başkanını sürekli açıklama yapmak zorunda bıraktı, en sonunda “1 Mayıs’ta Taksim’e gireceğiz” sözünü söyletti.
Hatırlanacağı gibi 2024 1 Mayısı’nda kitle, DİSK’in çağrısıyla Saraçhane’de toplanmış, ardından Bozdoğan Kemeri’ndeki polisin saldırısı ile karşı karşıya kalınca, DİSK bırakıp gitmişti. Sonrasında yüzlerce kişi gözaltına alınıp tutuklanmıştı. 19 Mart ve sonraki günlerde Saraçhane’de toplananlar, adeta o günün rövanşını almak istediler. Her gün yükselen “Taksim” sloganları ve Taksim’e gitme çabası, bunun göstergesiydi.
Gençlik hala 1 Mayıs’ta Taksim’de olacağını söylüyor. Bu kararlılıklarını, en son 19 Nisan’da Beyazıt gösterisinde yinelediler. Lenin’in de belirttiği gibi gençler her zaman olaylara “babalarından başka türlü, başka biçimlerle” yaklaşıp “başka yollar” denerler. Ve tarihte bütün kritik aşamalarda gençlik, partilerin merkezi yapılarından daha ileri, devrimci bir çizgi izlemiştir. Onun için Lenin, gençliğin ayrı örgütlenmesinden yana olmuş, “gençliğin bağımsızlığından yalnızca oportünistler korkar” demiştir.
Hangi yaşta olursa olsunlar, yürekleri ve bilinçleri daima genç kalan komünistler ve devrimciler, gençlerle birlikte 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama kararlılığı ile yürüyecektir. İcazetli 1 Mayıs kutlamalarını reddedecek, kendi iradelerini ortaya koyacaklardır.
Önceki yıllarda Maltepe veya Yenikapı dışında bir seçeneğin sunulmadığı koşullarda, 1 Mayıs’ta Kadıköy’de olmak, ileri bir adım sayılabilirdi. Fakat bugün, tüm ülkeyi saran 19 Mart direnişinin ardından Kadıköy’e razı gelmek, geri bir tutumdur. Çünkü 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak milyonların talebi olarak meydanlarda haykırılmış, yasaklar aşılmış, başta gençlik olmak üzere kitleler ayağa kalkmıştır. Dolayısıyla bu yıl 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak çok daha meşru, olanaklı hale gelmiştir. Bu koşullarda Kadıköy’e gitmek, kitlelerin gerisine düşmek demektir.
Devlet de bu durumu çok iyi bildiği için daha önce hep reddettiği Kadıköy’ü 1 Mayıs’a açmıştır. Aksi halde kitlelerin yığınlar halinde Taksim’e akacağının ve bunu durduramayacağının farkındadır. Ne yazık ki, başta sendikalar olmak üzere birçok parti ve kurum devletin işini kolaylaştırmıştır.
PDD olarak bulunduğumuz platformlarda ve katıldığımız her toplantıda, yukarıda özetlediğimiz tabloyu ortaya sererek 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak gerektiğini ve kendi adımıza Taksim’de olacağımızı söyledik. Başta emekçi semtler olmak üzere caddeleri ve merkezi yerleri “1 Mayıs’ta Taksim’e” yazılı afişlerimiz, stikırlarımızla donattık. PDD, PDG, DSB imzalı “Direnişin gücüyle 1 Mayıs’ta Taksim’e” başlıklı bildiriler, kuşlar dağıtılmaya başlandı.
Bulunduğumuz her yerde işçi ve emekçileri militan, meşru ve kitlesel 1 Mayıs gösterilerine çağırıyoruz. İstanbul’da bunun adı Taksim’dir! Sendikaların ve onların arkasına takılan kurumların Kadıköy kararına rağmen 1 Mayıs’ta Taksim’de olacağımızı bir kez daha yineliyoruz! 1 Mayıs’ta Taksim’de olmayı savunan tüm kurumları da birlikte hareket etmeye çağırıyoruz!
Egemenlere 1 Mayıs korkusunu yaşatmaya devam edelim! Uzlaşmacılığa, icazete, reformizme karşı, devrimin kararlı sesini yükseltelim! Düşmanımıza korku, dostlarımıza güven vermeyi sürdürelim!
Siyasette güçlülük; dürüstlüğü, açıklığı, sözle eylemin bir olmasını gerektirir. Her zaman olduğu gibi bu gereği yerine getireceğiz!