Tertip Komitesi buluşma yerini ve saatini Şişli Camii-10:30 olarak açıklamıştı. Ancak bir gün öncesinde devletin yayınladığı yasaklar metni neticesinde o noktaya teker teker ulaşamayacağımızı biliyorduk. Şişli Camii’ne ve Taksim’e ulaşmak için 10:00’da Mecidiyeköy viyadük çevresinde toplanılacaktı.
Sabahın erken saatlerinde Perpa civarında buluşarak dikkatli adımlarla toplanma alanına ulaşmak üzere yola çıktık. Yürüyüşümüz boyunca gördük ki; devlet kritik olan her noktayı barikatlarla kapatmıştı ve yoldan geçenlere, alana ulaşmaya çalışanlara, işine gidenlere rastgele gözaltı yapıyordu. Toplanma alanına ulaşmadan gözaltına alınmak istemiyorduk. Böyle bir durumda eylemi gözaltı yediğimiz alanda başlatacaktık, ancak diğer kurumlarla bir araya gelebilmek, nicelik ve Taksim iradesinin görünürlüğü açısından daha iyi olacaktı. Dikkatli adımlara uzun bir yolu yürüdük.
Saat 10:00’a doğru toplanma alanına ulaştık, kitle toplanmaya başlamıştı. Tertip Komitesi polisle görüşme yapmak için barikata doğru ilerledi, biz 10-15 metre arkalarında hazır bir şekilde bekliyorduk. Görüşme başlayalı beş dakika olmamıştı ki çevik kuvvet etrafımızı çevirdi, ablukaya alındık. Etraftan geçenleri, slogan atanları da ablukanın içine doğru ittiler.
Ablukanın içinde bizimle birlikte ESP’den, Mücadele Birliği’nden, Umut-Sen’den, DGD-Sen’den, Yapı-Yol İş Sendikası’ndan, Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası’ndan arkadaşlarımız vardı. Önlüklerimizi giydik, bayrağımızı yükselttik ve sloganlarımızla eylemi başlattık:
“1 Mayıs alanı Taksim Meydanı” “1 Mayıs kızıldır, kızıl kalacak” “Gezide düşene, dövüşene bin selam” “Taksimde düşene, dövüşene bin selam!”
Mecidiyeköy’ü sloganlarımızla, ajitasyonlarımızla inletiyorduk. Yaklaşık yarım saat bu şekilde devam ettik. Polise “kask tak” komutu gelince müdahale olacağını anladık. O sırada CHP milletvekilleri ve il başkanı ablukanın içine girip polis amiriyle yaptıklarının hukuksuz olduğuna dair konuşmalar yaptılar. Tertip Komitesi gözaltına alınmaya başladığı sırada CHP’liler ablukanın içinden çıktılar ve bize de saldırı başladı. Ablukanın içindekileri tek tek çekerek gözaltına almaya çalıştılar. Uzun süre direndik, arkadaşlarımızı vermedik. Ablukanın içindeki bir arkadaşımız bayıldı. Gözaltına almaya çalıştıkları arkadaşımı çekmemeleri için sarılmıştım, en sonunda ikimizi birden çekerek açtıkları koridordan geçirdiler. Gözaltı aracına kadar birbirimize kenetlenmiş vaziyette, sloganlarımızla gittik.
Araca ulaştığımızda hala sarılıyorduk, bizi ayırmak için boğazlarımıza sarıldılar. Kolumu arkaya kıvırdılar ve yanlarında kelepçe olmadığı için bir süre o şekilde beklettiler. O sırada bizden sonra alınan yoldaşla göz göze geldik, gülümsedik birbirimize. 1 Mayıs’ta güçlü bir Taksim iradesi göstermenin mutluluğu ve gururu vardı üzerimizde.
Ters kelepçe işkencesi uygulandıktan sonra araçlara bindirildik, sloganlarımız bu esnada da eksik olmadı.“Her yer Taksim, her yer direniş!”
Araca bindirildikten sonra yoldaşın yanına oturdum ve biraz zorlayarak kelepçemi çıkardım. Bizden önce araca alınan arkadaşların halini hatırını sorduktan sonra, araca bizden sonra alınan arkadaşlarımızı sloganlarla karşıladık. Araç dolduktan sonra da (18 kişi) uzun bir süre alanda beklemeye devam ettik. Ablukanın içinde olmayan, yoldan geçerken gözaltına alınan, ilk defa gözaltına alınan öğrenciler de vardı aramızda. Herkesin morali yüksekti, doğru noktada olmanın gururu vardı herkesin üzerinde.
Araç, hastaneye gitmek üzere harekete geçtiğinde, biraz ileride başka bir grubun ablukaya alındığını gördük, Mecidiyeköy’ün her noktasından Taksim iradesi fışkırıyordu (Sonradan öğrendiğimize göre, saat 15:00’a kadar Taksim zorlanacaktı.)
Hastaneye ulaştığımızda hala ters kelepçeli olan arkadaşlarımızın da kelepçesi çıkartıldı. Teker teker muayeneye götürülmeye başlandık. Muayene için araçtan indirildiğimde önümdeki yoldaşla birlikte slogan atmaya başladık, hastaneye girene kadar sloganımız devam etti. Hastaneye girmeden önce koluma girmiş olan polis, hastaneye girince boynumdan tutup başımı eğmeye çalıştı. Direndim. O sırada kolumu kıvırıp belimden eğdi vücudumu. İşkenceci olduğunu söyledim, cevap vermedi. Benden önce hastaneye sokulan arkadaşlar ve hastanedeki insanlar işkenceciye tepki gösterdi. “Normal tutuş bu” şeklinde, işkenceci polislere yakışır bir yanıt verdi.
O şekilde epey dolaştık hastanenin içinde. Muayene sırası bana geldiğinde odaya girdim ve kapıyı kapattım. Görevli doktora yaşadığım işkenceyi anlattım ve rapora eklettim. Muayenem bitip odadan çıktıktan sonra başka bir polis beni araca götürmeye yeltendi. Az önceki işkenceci “onu bırak, ben alacağım onu” dedi. Araca doğru ilerlerken tekrar başımı eğmeye çalıştı, beceremedi. Üzerimde “Devrimci Sendikal Birlik” önlüğüm, başım dik bir şekilde araca ilerledim.
Herkesin muayenesi bittikten sonra Vatan Emniyet’e doğru yola çıktık. Vatan’a ulaştığımızda bizden önce gelen 3 gözaltı aracı daha olduğunu gördük.
Adı konulmamış işkence bu şekilde başladı. Aracın klimasını açtılar, içeriyi iyice ısıttılar. Adeta “hamam”a dönen araç içinde, uzun süre o şekilde beklettiler. Tepkilerimiz sonucu klimayı kapattırdık, zaman zaman aracın kapısını açtırdık. Yaklaşık 14 saat aracın içinde tutulduk. Su verilmedi. Su hakkımızı isteyince ve diretince, saat 19.30 gibi biri kadın iki polis arabanın ön kapısından girdiler. Kadın polisin elinde kamera vardı: “Kayıt alıyorum. Su, yemek, tuvalet ihtiyacınız var mı?” Onun sözü bittiği anda yanındaki erkek polis “Hayır yok” dedi ve çıktılar. Bu göstermelik “kayıt” psikolojik işkence için yapılmıştı. Bu olay iki saniye sürmedi bile. Tepki gösterdik. İşkenceci olduklarını yüzlerine vurduk. Bireysel münakaşaya girmeye çalışan bir polisi diğer polisler kolundan tutup araçtan indirdi.
Bir süre sonra kendisine minnet edeceğimizi düşünen bir polis iki-üç şişe su getirdi. Kendisinden bir şey istemediğimizi, avukatlarımıza ulaşılmasını, avukatlarımızın su ihtiyacımızı karşılayacağını söyledik. (Daha sonra öğrendiğimize göre o sıralarda avukatlarımız da içeri alınmıyor ve polis saldırısına uğruyormuş.) Gece saat 12’ye doğru su ve talep edenler için yiyecek geldi.
Gece 01:15 gibi emniyetin içine alındık ve ifade işlemlerinin olacağı kata çıkartıldık. Avukat arkadaşlarımızla kucaklaştık, ayak üstü sohbet ettik. Herkesin yüzü gülüyordu. İfade işlemleri başladı; işkenceyi tutanaklara işlettik ama ifade vermedik ve imza atmadık. İfade işlemleri bitip tekrar araca götürülürken iki yoldaşımızı, başka dosyaları olduğu gerekçesiyle bizden ayırıp TEM’e götürdüler.
Son sağlık kontrolüne girip işkenceyi tekrar kaydettirdikten sonra, gece 03:00 gibi hastaneden serbest bırakıldık. Avukat arkadaşlarımızdan bizden sonraki aracın da ifade işlemlerinin başladığı ve hastaneye gönderileceklerini öğrendik ve götürülecekleri hastaneye geçip onları karşıladık, kucaklaştık.
Herkesin üzerinde yorgunluk ve güçlü bir Taksim iradesi ortaya koymanın mutluluğu vardı. İşkencelere rağmen yüzler gülüyordu. Sonraki saatlerde yorgunluk yerini gurura, sevince bıraktı. Kimse evine gidip uyuyamadı, 1 Mayıs coşkusu hala devam ediyordu. Devletin, sarı sendikaların, sendika ağalarının, reformistlerin bütün çabalarına rağmen 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama iradesi kırılamadı. Seneye 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamanın önü daha güçlü bir şekilde açıldı. Bir milyon olacağı öngörülen Kadıköy mitinginin 35-40 bin bandında çok zayıf bir şekilde geçmesinin karşısında Mecidiyeköy’de binlerce insan Taksim’den vazgeçmedi, iradesini bu yola koydu. Taksim mutlaka bizim olacak!