“Direnişin gücüyle 1 Mayıs’ta Taksim’e” sloganıyla 1 Mayıs faaliyetlerimize Nisan ayının ilk günlerinde başladık. İstanbul’un her iki yakasında merkezi yerlere, E-5 çevre yolu üzerine, emekçi semtlere afişlerimizi yaptık, bildirilerimizi dağıttık. Ajitasyon propaganda faaliyetimiz önceki yıllara göre daha fazla ve yaygın oldu.
Her yıl 1 Mayıs yaklaştıkça, bir yandan heyecan ve coşku, bir yandan gerilim ve stres artar. Bu yıl bu duyguları daha yoğun yaşıyoruz. Nasıl yaşanmasın? Bir taraftan “Taksim 1 Mayıs alanıdır” üzerinden devletle bir irade savaşı veriyoruz. Bir taraftan da, işbirlikçi sendikacılar ve reformist akımlarla ideolojik-politik mücadeleyi sürdürüyoruz. Bir de “Taksim 1 Mayıs alanıdır” deyip, “ortak irade çıkarsa bizde Taksim’de oluruz” diyerek, siyasi cesaret gösteremeyen, tavır koyamayan devrimci örgütlerle verdiğimiz ideolojik mücadeleyi eklemek gerek. Bütün bunların toplamında, stresi kadar heyecanı ve coşkusu yüksek bir şekilde giriyoruz 2025 1 Mayısı’na…
Ve beklenen gün geldi…
Sabah erken belirlediğimiz yerde buluşuyoruz yoldaşlarla. Buradan ortak belirlenen toplanma yerine gideceğiz. Buluştuğumuz andan itibaren her yerde polisler var, bazı yerlerde GBT uygulaması yapıyorlar. Dikkatli davranıyoruz. Hiçbir şey yapmadan gözaltına alınmak istemiyoruz. En çok endişelendiğim, eylem yapmadan gözaltına alınmak. Bu yüzden dikkatli, kontrolü bir şekilde eylem alanına doğru yürüyoruz. İlerledikçe polis ablukası artıyor.
Mecidiyeköy meydanı bariyerlerle tamamen kapatılmış. Zayıf noktalar bulup meydana çıktık. Bizim gibi bir yolunu bulup meydana çıkanlar bir hayli fazla. Herkes toplu durmak yerine dağınık bir şekilde başlama saatini bekliyor. “Müzakere ekibi” emniyet yetkilileriyle görüşmek için polis barikatlarının önüne gitti. Bu arada polisler kalkanlarla kitleyi çembere almak için geldiler. Bazı yoldaşlar ablukanın içinde kaldılar. Ben de onların yanına gitmeye çalıştım. Polisler bırakmayınca, “Yaşasın 1 Mayıs” sloganını atmaya başladım. Gözaltına alacaklarını sandığım esnada, amirleri “açın girsin” dedi.
Şimdi ablukanın içinde yoldaşlarla ve dostlarlayım. Bir yandan hızlı bir şekilde önlüklerimizi giyiyoruz, bir yandan sloganlarımızı atıyoruz. Flamamızı çıkarıp dalgalandırıyorum. Flama sopası olmayınca mecburen iş kollara düşüyor. Kollarımı kısa süreliğine indirip yeniden kaldırıyorum. CHP ve DEM partiden bazı milletvekilleri de yanımızda. Önümüzde ve arkamızda 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak için gelen grupların da ablukaya alındığını görüyoruz. Ablukanın dışında kalan insanlar da gözaltına alınıyor.
Avukatlar ve milletvekilleri gözaltına alınanlara müdahale etmek için gidip geliyorlar. Yarım saate yakın abluka içindeyiz ve bu sürede sloganlarımız, ajitasyon konuşmalarımız hiç susmadı. Bu arada barikata yükleniyoruz. Polisler korkuyor, panikliyor “takviye ekip takviye ekip” diye bağırıyorlar. Kalkanların bazıları kırılıyor. Takviye ekip getirilerek ablukayı güçlendiriyorlar.
Çok geçmeden gözaltılar başlıyor. Birbirimize kenetlenmişiz. Tek tek kopararak gözaltına alıyorlar. Her bir gözaltı dakikalara yayılıyor. Her bir gözaltı, meydan muharebesini andırıyor. Bir sürü polisin üzerine çullanması, tekmelerin yumrukların vücuduna inmesi, boğazının sıkılması, ters kelepçenin takılmasıyla sonuçlanıyor. Tabi ki kelepçeleri de çok sıkıyorlar, bileklere oturuyor. Kelepçelerin sıkılığı hastaneye kadar devam ediyor.
Önce hastaneye, oradan Vatan Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldük. Vatan’da gözaltı aracının içinde akşamın geç saatlerine kadar bekletildik. Gözaltı aracında saatlerce bekletilmek ayrı bir işkence. Saatlerce susuz kaldık, avukatlarla görüştürülmedik. Tuvalet ihtiyacımızın giderilmesi için dakikalarca tartıştık. Polisler, neden arabanın içinde bu kadar bekletildiğimizi itiraf ettiler. Kendi aralarında “bunlar yeniden gidip eylem yapmasınlar diye işlemler saat 12’den sonra başlayacak” şeklinde konuşuyorlardı. Bu ne büyük bir korkuydu!
İfade vermediğimiz için işlemler hızlı bitti. Bizim de içinde olduğumuz bir grup, “terörle mücadele”ye götürüldü. Burada da önce hastane sonra gözaltı işlemleri yapılarak hücreye atıldık. Neredeyse sabah olmuştu…
29 ve 30 Nisan günlerinde alınan arkadaşlar hala buradalar. Onları sabahleyin adliyeye sevk ettiler. Biz de öğleden sonra önce ifade işlemleri için çağrıldık, ifade vermedik. Önce hastane oradan da adliyeye getirildik. Adliyenin hücreleri oldukça kalabalıktı. Kitlesel gözaltı olunca, adliye hücreleri eylem alnına dönüşüyor. Marşlar, halaylar, espriler, hoş sohbetler… Her mahkemeye çağrılan alkış ve sloganlarla uğurlandı. Tutuklu da verdik, ama çoğunlukla tahliye olduk.
Tahliye olanlarda adliyenin bahçesinde büyük bir coşkuyla ve sloganlarla karşılandı. Bir 1 Mayıs’ı daha böyle militan eylemlerle, gözaltılarla geçirdik. “1 Mayıs Taksim’dir” diyenler kazandı.