Türkiye’de sendikal hakların kara tablosu

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, 19 Nisan 2025 tarihinde, Memur-Sen’in düzenlediği bir toplantıda, sendikal alanda Türkiye’ye yönelik uluslararası bir “kara propaganda” yürütüldüğünü söyledi. Konuşmasının devamında da, “kendi döneminde birçok düzenlemeyi hayata geçirdiklerini, Türkiye’de sendikal hakların ileri olduğunu, çalışma koşulların iyi olduğunu” söyleyerek, haksızlık yapıldığını belirtti.

Bakan Işıkhan’ın “kara propaganda yürütüyorlar” diye yakındığı konu, ITUC’un (Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu) raporudur. Dünyanın en büyük sendikal örgütü olan ITUC, her yıl “Uluslararası Sendikal Hak İhlalleri Endeksi” raporunu açıklıyor. ITUC’un yayınladığı dünya sendikal haklar raporlarında Türkiye, 2016 yılından bu yana en kötü 10 ülke içerisinde yer alıyor.

ITUC son olarak 2025’in Mart ayını içine alan bir rapor yayınladı. 151 ülkeyi kapsayan endekste, Türkiye bu yıl da en kötü 10 ülke arasında yer aldı. Türkiye ile birlikte Belarus, Bangladeş, Ekvador, Mısır, Svaziland, Myanmar, Nijerya, Filipinler ve Tunus bulunuyor. Raporda Türkiye’deki işçilerin ve sendikaların yaşadığı hak gaspları sıralanırken, 2024 yılında 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyen 200 kişinin gözaltına alınmış olması da yer alıyor.

 

ITUC raporları nasıl hazırlanıyor?

ITUC raporları, üye sendikalardan gelen bilgiler ve çeşitli araştırmalar, anketler üzerinden yapılıyor. Her yıl araştırma formu üye sendikalara yollanıyor ve gelen verilere göre rapor hazırlanıyor. ITUC sadece anket ile yetinmiyor. Anketin yollandığı ülkelerin sendika ve insan hakları uzmanları ile toplantılar da yapıyorlar. Bütün bu işlemlerin sonunda sendikalarla doğrudan görüşerek, verileri teyit ettikten sonra rapor haline getirip yayınlıyorlar. Yeterince veri toplanmayan ülkelere raporda yer verilmiyor.

Bakanın “kara propaganda yürütüyor” diye hedefe çaktığı ITUC, Türkiye’den DİSK, TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ve KESK’in de üye olduğu bir örgüt. ITUC Türkiye ile ilgili bir rapor hazırlarken üyesi olan bu sendikaların görüş ve önerilerini alıyor. Zaten bugüne kadar DİSK, TÜRK-İŞ, HAK-İŞ, KESK tarafından ITUC’un hazırladığı raporlara dönük bir eleştiri yapılmış da değil.

Bakan’ın ITUC’tan yakındığı yer de yandaş sendika Memur Sen!  Memur Sen, dünyanın en büyük sendikal örgütü olan ITUC’un üyesi değil. Dahası, Avrupa sendikalarının üst örgütü olan ETUC’a da kabul edilmiyor. Bir milyondan fazla üyesi olan Memur-Sen uluslararası sendikal alanda sendika olarak görülmüyor. Çünkü vasat bir kamu emekçileri sendikası görevini bile yapmıyor, AKP’in bir örgütü gibi davranıyor. Bu yüzden uluslararası hiçbir sendika üyeliğe kabul etmiyor.

Türkiye’nin kara tablosu

ITUC Sendikal Hak İhlalleri Endeksi’nde ülkeler üç ayrı kategoride ele alınıyor. Üye örgütlerden elde edilen bilgiler, ILO normlarına uygunluğu ve ülkelerin derece puanları. En kötü 10 ülke, bu üç ayrı kriterin sonunda ortaya çıkan tablodan seçiliyor. Diğer ifadeyle üç alanda en kötü sicile sahip ülkeler seçiliyor.

ITUC, veri topladığı ülkeleri 5 (ve 5+) şeklinde derecelendiriyor. “5+” kriteri “hukukun yok edilmiş olması nedeniyle sendikal hakların olmadığı ülkeler” olarak belirtiyor. Afganistan, Sudan, Somali, Myanmar gibi 12 ülke bu grupta yer alıyor.

Türkiye ise, “sendikal hakların garanti altında olmadığı ülkeler” listesinde yer alıyor. Bu liste “5” olarak derecelendirilmiş. Bu grupta aralarında Cezayir, Belarus, Mısır, Hindistan, Endonezya, Kore, Rusya, Tunus ve Venezüella gibi 41 ülke bulunuyor.

ITUC’un yayınladığı bölgesel endekste Ortadoğu ve Kuzey Afrika 4,74 puanla sendikal hakların en çok ihlal edildiği bölge. Bunu 4,13 ile Asya Pasifik, 3.88 il Afrika, 3,56 ile Amerika, 2,73 ile Avrupa izliyor.

Fakat Avrupa ülkelerinde de sendikal haklar konusunda ciddi bir gerileme sözkonusu. ITUC’un son yayınladığı 2015 raporunda, daha önce işçi hakları konusunda en iyi puan alan ülke sayısı 18 iken, bu yıl sadece 7 ülke en iyi düzeyde puan alabildi. Dolayısıyla işçi ve sendikal haklar konusunda sadece Afrika ve Ortadoğu ülkeleri değil, kendilerini “demokrasinin beşiği” ilan eden emperyalist ülkeler de hak gaspları yapıyor. ITUC’un Koordinasyon Genel Sekreteri Triangle, “dünyanın en zengin beş kişisi, bu süreçte servetlerini iki katına çıkardı; buna karşılık dünya nüfusunun yüzde 60’ı daha da yoksullaştı” diyerek, sorunun tüm dünyayı kapladığını ortaya koydu.

Türkiye sadece ITUC raporlarında değil, Dünya Adalet Projesi’nin Hukukun Üstünlüğü Endeksi raporunda da sendikal haklar konusunda en diplerde yer alıyor. 2012’den bu yana yayınlanan raporlarda 142 ülke içinde Türkiye genel olarak 117. sırada, temel hak ve özgürlüklerde ise 133. sırada bulunuyor.

 

Gerçek durum raporlardan da kötü

Elbette ITUC’un her şeyi doğru yaptığını söyleyemeyiz. Her şeyden önce anketler, araştırmalar doğrudan işletmelerde işçi havzalarında işçilerle bire bir yapılmış değil. Sendika genel merkez yöneticileriyle ve kimi araştırmalar üzerinden hazırlanmış. Türkiye’de yaşayan biri, özellikle işçiler hukuk ihlallerini kat kat fazlasıysa yaşıyorlar.

ITUC raporlarında ihlaller tek tek sıralanmamış olsa da biz bazılarını yeniden hatırlatalım:

En başta sendikal örgütlülüğün önünde ciddi yasal engeller bulunuyor. Yasal engelleri aşan işçiler, işten atılmayla, patron ve devlet baskısıyla karşılaşıyor.

Sendikal baraj, sendikalaşmanın önünde en önemli sorun. İşyeri barajını aşan, ülke barajına takılıyor. İşyeri ve ülke barajını aşan, bu kez Çalışma Bakanı’nın verdiği yetkiyle patronun yetkiye itirazıyla karşılaşıyorlar. Patronlar sırf zaman kazanmak ve bu süre içerisinde işçileri yıldırıp sendikadan istifa ettirmek için, iş mahkemeleri yerine başka mahkemelere ve bulundukları il dışındaki mahkemelere, yetkiye itiraz davaları açıyorlar.

Yetki itirazını da aşan işçiler, bu kez patronların işkolu değişikliği ile karşılaşıyor. Yetki itirazını ve işkolu değişikliğini aşanlar da genellikle işten atılıyor, patron baskısı ve devletin baskısı altında kalıyor.

Sendikalaşma oranı çok düşük. Özellikle özel sektörde yok denecek kadar az.

Grev hakkına karşılık patronlara lokavt hakkı verilmiş. Hak grevinin, dayanışma grevinin lafı bile edilmiyor.

Grevler sistematik olarak Cumhurbaşkanı tarafından “milli güvenlik milli sağlık” gerekçeleriyle yasaklanıyor.

Bunlara rağmen greve çıkan, direnen işçiler polis şiddeti görüyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Keza mücadeleden yana tavır koyan sendikacılar da.

KHK’larla binlerce kamu emekçisi haksız yere görevden uzaklaştırıldı, bazıları hapse atıldı. KHK’larla görevden alınan, mahkemelerde beraat eden, AYM tarafından haklı bulunan yüzlerce akademisyene hala görev verilmedi.

AYM, AHİM kararlarına rağmen Taksim meydanı 1 Mayıs’larda işçilere kapatılıyor vb vb…

* * *

Türkiye’de sınıf mücadelesi son yıllarda sancılı bir süreç geçiriyor. Kimi zaman son derece önemli eylemler, direnişler gerçekleşirken (mesela grev yasağına rağmen metal işçilerinin greve çıkması, sınıf mücadelesinde bir sıçrama anlamına geliyordu), genel olarak ücretlerdeki ve çalışma koşullarındaki hak kayıpları büyüyor.

Bu koşullarda, dünyadaki ülkeler arasında sendikal haklar alanında, iş cinayetlerinde, çalışma koşullarında, toplantı gösteri hakları noktasında, düşük ücretler konusunda, işçi-emekçilere dönük vergi soygununda, Türkiye “en kötüler” listesindeki yerini koruyor.

Bunlara da bakabilirsiniz

Öğretmenlerin yürüyüşü başladı

Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası; 25 Haziran’da İstanbul’dan Ankara’ya “Büyük Öğretmen Yürüyüşü”nü başlattı. Yürüyüş 1 Temmuz’da …

İEB, emperyalist-siyonist saldırganlığa karşı eylem yaptı

İşçi Emekçi Birliği “Emperyalizmin ve siyonizmin saldırılarına geçit vermeyelim” şiarıyla, 24 Haziran günü Kadıköy’de eylem …

CHP Buca Belediyesi’nde grev kırıcılığına devam ediyor

Buca Belediyesi’nde Genel-İş 5 No’lu Şube’de örgütlü 1763 işçi; aylardır ödenmeyen ücretleri için 18 Haziran’da …