Yangından izlenimler…

Yangının ilk çıktığı yerlerden biri Manavgat’tı. Manavgat’ta 34 mahalle ve köy ya tamamen ya da kısmen yandı. Manavgat’ta vardığımızda, alevler ilçe merkezinin yanı başına kadar gelmişti ve izleri hala duruyordu. Evrenseki, Gündoğmuş, Oymapınar en çok zarar gören yerlerdi. Orman içinde bulunan köylerden evler büyük oranda yanmış ve zarar görmüştü. Zarar görmeyenler de ağırlıklı olarak korunaklı villalardı.

Yangınlar 4 ayrı noktada aynı anda başlamış ve rüzgarın etkisiyle mahallelere ve otobana kadar gelmiş. İlk saatler alevlerin bu kadar hızlı yayılması bir şok etkisi yaratmış ve bir koordinasyonsuzluk yaşanmış. Devlet kurumları aranmış, fakat son derece ilgisiz yaklaşmışlar, “yanar yanar söner” demişler. Yangından iki-üç gün sonra, o da çok az araçla ortaya çıkmışlar. Uçaklar ve helikopterler günlerce ortalıklarda görünmemiş.

Manavgatlılar yangına kendi olanaklarıyla müdahale ettiklerini, ancak güçlerinin yetmediğini belirtiyorlar. Türkiye’nin bütün illerinden gönüllüler yangın yerlerine gelirken, devletin olmamasını rant planlarıyla ilişkilendiriyorlar. Diğer illerden gelen itfaiye ekiplerinin bölgeyi bilmemesi bir yana, büyük bir plansızlığın yangının büyümesine neden olduğunu söylüyorlar. Yangın sonrası ise, devletin ve şirketlerin kuşatmasıyla karşı karşıyalar…

Manavgat’a geldiğimizde Sarılar Mahallesi’nde dumanlar yükselmeye başlamıştı, hızlıca minibüsle oraya çıktık. Minibüste giderken insanların endişeleri konuşmalarına ve yüzlerine yansıyordu. Birileri yangın bölgesinden yakınlarını almak için bir an önce oraya varmak istiyordu, bir yandan da “bilinçli yakıyorlar” diyerek, devletin rant planlarını anlatıyordu. Yangın yerine yakın bir yerde indiğimizde, jandarmanın üç noktayı kesmiş olduğunu gördük. Alevler evlere yakın bir yerdeydi ve ilk müdahaleyi mahalleli yapmıştı. Bir genç “kozalaklar bomba gibi patlıyor ve fırlıyor, kontrol edemiyorsun” diye durumu anlatıyordu. Dumanlar ve alevler yükselirken önce itfaiye geldi, sonra helikopter göründü. Jandarma ekipleri bir yandan yolu kontrol ederken, bir yandan da insanlar evlerine koşarak değerli eşyalarını çıkartmaya çalışıyorlardı. Gençlerin devlete tepki göstermesi üzerine “jandarmaya ve devlete küfür ediyorlar” diyerek oradan uzaklaştırmak istediler. Ama yöre halkı gençlere destek çıktı. Yaklaşık bir saat sonra alevler söndürüldü.

Yanan mahalleler ve köyler aslında yıllar öncesinden boşaltılmak istenmiş. Devlet kurumları aracılığıyla ya da şirketlerle çeşitli yoklamalar yapmışlar. Para teklifleri ile ikna edemedikleri için, “yangınlarla ikna etmek istediler” görüşü, halkın arasında baskın durumda. Yangın başlar başlamaz çizim planları ortaya çıkmış ve daha üstündeki ateş sönmeden evler yıkılmaya başlamış. Katarlı şirket temsilcilerinin yanan evleri gezip sahiplerine paralar dağıttıkları açık açık konuşuluyor. Keza devlet de TOKİ eliyle insanları 20 yıl krediyle borçlandırma girişimlerine başlamış.

Manavgat’ta devrimci-demokrat kurumlar, yangınlarla birlikte yardım toplamaya başlamışlar ve birçok yardımı yerine ulaştırmışlar. Genelde hedefli dağıttıklarını söylüyorlar. Bundan sonra çocukların psikolojisinin düzeltilmesi ve hukuki prosedürlerle ilgili görüşmeler yapacaklarını belirttiler. Ziyaretimiz sırasında çocuklar için gelen kolileri arabalardan indirip tasnif ettik beraberce.

Türkiye’nin dört bir yanından insan Manavgat’a gelmiş. Yangına müdahalede ve gelen yardımların dağıtılmasında devletten daha hızlı davranmışlar. Gönüllülerin ve kurumların oluşturduğu bağımsız ekiplerin yanı sıra Manavgat Belediyesi de Atatürk Kültür Merkezi’nde Yangın Afet Merkezi oluşturmuş. Burada da binlerce gönüllü, her yaştan insan, yardımların tasnifi ve dağıtımı işlerinde çalışıyorlar.

Şimdiki endişe, orman yangınlarından sonra sonbaharla başlayacak olan yağmurlar. Ağaçların yanması ve toprağın suyu çekme olasılığının azalması, sel felaketlerine yol açacak diye düşünüyorlar ve önlem alınmasını istiyorlar. Karadeniz’de yaşanan sel felaketi de bu günlerde yaşanınca, endişeler daha da artıyor.

Peşpeşe yaşanan yangın ve sel felaketleri, insan hayatının devlet için hiç bir önemi olmadığını bir kez daha gösterdi. Bu durum halkın devlete karşı duyduğu güvensizliği iyice arttırmış. Öyle ki, yangın helikopterlerini “su mu döktü, benzin mi” endişesiyle izliyorlar.

Yapılması gereken tek şey yaşamımızı savunmak için mücadele etmek ve örgütlenmek. Nasıl afetlerle dayanışmamız ve mücadelemizle baş ettiysek, sistemi alaşağı edecek gücü de böyle bulacağız.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …