Üniversiteler daha açılmadan, barınma sorunu öğrencilerin üzerine bir kabus gibi çöktü. Devlet yurtları yetersiz, özel yurtlar çok pahalı, ev kiraları fahiş düzeylere yükselmiş durumda. Tarikat yurtlarında kalmak istemeyen öğrenciler, devasa bir barınma sorunuyla karşı karşıyalar.
Bu koşullarda, 18 Eylül’den itibaren öğrenciler barınma sorununu gündeme taşımak için çeşitli eylemler gerçekleştirmeye başladılar. Bir çok kentte “Barınamıyoruz” ve “Yurtsuzlar” adı altında öğrenciler parklarda gecelemeye başladı. SGDF üyeleri ise İstanbul-Kadıköy ve İzmir’de eylemler yaptılar ve gözaltına alındılar.
Parklarda ve meydanlarda sürdürülen nöbet eyleminin 5. gününde, 23 Eylül günü İstanbul-Kadıköy’de Moda sahilinde İstanbul Üniversitesi 2. sınıf öğrencisi Cihan Çiçek ve Yoğurtçu Parkı’nda Öğrenci Sendikası’ndan Asrın Balaban ile röportaj yaptık. Yaptığımız röportajı yayınlıyoruz.
* * *
PDD: Barınma hakkı eylemleri nasıl başladı?
C.Ç: Dört gündür İstanbul, İzmir ve Ankara’da barınma hakkı için parklarda sabahlama eylem pratiği ortaya koyuyoruz. Çünkü ülkedeki ekonomik krizin en çok vurduğu kesim üniversiteliler. Üniversitelilerin emlakçıların, ev sahiplerinin pençesi altında kaldığı, çok fahiş fiyatlarla yaşamak zorunda bırakıldığı bir süreçteyiz. KYK (Kredi ve Yurtlar Kurumu) yurtları hem çok niteliksiz, hem de şehirden çok uzak. Üstelik öğrencilerin büyük çoğunluğuna KYK yurdu çıkmıyor. Bu nedenle öğrenciler, yandaşların ve cemaatlerin yurtlarına, TÜGVA’nın, TÜRGEV’in yurtlarına mecbur bırakılıyor. Ama biz buna mecbur olmadığımızı dile getirdik. Çünkü barınma ve beslenme en temel ihtiyaçtır ve bu ihtiyaçların nitelikli biçimde karşılanması için mücadele ediyoruz. Bu hakların kazanılmasının yolu mücadeleden geçiyor. Bu eylemler, bunu ifade etmek için başlatıldı.
PDD: Farklı kentlerde ve farklı parklarda yürütülen bu eylemlerde koordinasyon var mı?
C.Ç: Aslında kendiliğinden biçimde, Türkiye’nin birçok yerinde, parkında bu eylemlilik biçimi başlamış oldu. Bu sadece bizim değil ailelerimizin de problemi. Çünkü onlar geçinemediği için biz de geçinemiyoruz. Çalıştığımız halde geçinemiyoruz. Bu aslında genelde toplumun problemi ve bugün yakıcı olarak da üniversitelilerin problemi. Gençler olarak biz de bulunduğumuz alanlarda bunun mücadelesini veriyoruz. Burada Yurtsuzlar Hareketi olarak yürütüyoruz, başka yerde Barınamıyoruz Hareketi var. Hepimizin talebi ortak.
PDD: Pandemi sürecinde okulların kapanmasının öğrenciler üzerindeki hem ekonomi hem de eğitim yönüyle etkisi ne oldu?
C.Ç: Ben bir dönem hazırlıkla beraber toplamda bir buçuk dönem gidebildim. Sonrasında okul kapandı. Okullar kapatılır kapatılmaz, bir gece yarısı eşyalarımızla birlikte yurtların önüne konulduk ve bizim yerimize Hacdan gelenler dolduruldu. Hatta çoğu eşyamız talan edildi ve alamadık. Ve ailelerimizin yanına dönmek zorunda kaldık. Ben gittiğimde örneğin, köyde anneannemlerin yanında kaldım ve haliyle internet erişimi yeterli olmadığı için kendi derslerimden geri kaldım. Bunu dillendirdiğimizde bize çözüm olarak okulu dondurmamızı önerdiler. Üniversite kazanmak aynı zamanda insanlara farklı bir özgürlük ve sosyal ortam sağlar. Ama bu süreç bizi toplumdan yalıttı. Okuduğu şehirde kalan gençler mecburen çalışmak zorunda kaldı. Artık üniversitelilerin çoğu, kendisi çalışmadan geçinemiyor. Biz de pandemi döneminde çalışarak buraya döndük. Zaten ailelerimizin durumu da ortada. Dün akşam buraya çadırımıza gelen 4 üniversiteliyle konuştum. Bana dediler ki, ‘Biz yarın bir tane nakliye firmasına, Trendyol gibi bir yere başvurmaya gideceğiz’. Ucuz iş gücü ve esnek çalışma için üniversiteliler kullanılıyor.
PDD: Özel üniversitelerin teşvik edilmesi üzerine ne düşünüyorsunuz?
C.Ç: Bir takım sermaye sahiplerini mutlu etmek istiyorlar. Bugün bakıyorsunuz Sağlık Bakanı’nın özel hastanesi, eski Milli Eğitim Bakanı’nın özel okulları var. Devlet kurumlarında nitelikli eğitim yok ve öğrencileri özel okullara yönlendiriyorlar. Burada tanıştığımız bir arkadaş Piri Reis Üniversitesi’nde okuduğunu söyledi. “İlk girdiğimde 8 milyardı, bugün benden 24 milyar istiyorlar” dedi. Üstelik yüzde 75 burslu olmasına rağmen. Bir şekilde bunun önüne geçmiyorlar ve buna mecbur ediyorlar insanları. Zaten puanlar düşürülüyor, öğrencilerin aldığı eğitimin niteliği de düşürülüyor. Ülkenin 81 ilinde de üniversite var. Birçoğunda KYK yurdu yok, üniversitelilerin barınabileceği, sosyal hayatını yaşayacağı olanaklar yok. Kıskacın içine sokuluyor üniversiteliler.
PDD: Burada ilk günlerde polis baskısı yoğun yaşandı. Şu anda durum nasıl?
C.Ç: Biz buraya ilk akşam geldiğimizde battaniyelerimizi serip yattık. Ardından çadır kurmak istedik. Çadırın sopalarını çıkardığımız anda 30-40 kişilik bir polis ekibi sardı etrafımızı. O zaman havalar bu kadar soğuk da değildi. Ayrıca bize destek için gelen insanları uzaklaştırmaya, ortamı terörize etmeye çalıştılar. Bugün İçişleri Bakanı açıklama yaptı: “Bunların evleri var, evlerinde kalıyorlar. Yalan söylüyorlar” dedi ve bizi terörist olmakla itham ettiler. Ama onların yapmış olduğu bir terörize ortam vardı. Onlar bize destek veren insanları buradan uzak tutmak istedilerse de, biz insanların desteğiyle polisleri buradan püskürttük. Parkta oturmak, tartışmak, sohbet etmek son derece normal bir durum; biz de oturuyoruz, tartışıyoruz, sorunlarımızı konuşuyoruz. Gördüğünüz gibi yemekler geliyor, konuşuluyor. Dün akşam yağmur bastırdığı anda bir brandayı bir kamelyanın altında germek istedik. Polisler buna izin vermediler. “Yasak” dediler. Biz ıslanmamak için bunu açtığımızı söylediğimizde itiş kakış oldu, tekrar buraya geldik ve siyah çöp poşetlerini üstümüze geçirerek durmaya devam ettik. Biz ısrarımızı dile getiriyoruz. Kar da yağsa, yağmur da yağsa burada olmaya devam edeceğiz.
Aslında Türkiye’de çok yönlü bir kriz var. Siyasi açıdan ve ekonomik açıdan. Bir üst kesim var ve aşağıda ne olup bittiğinden habersizler ve biz aşağıda olanlarız. 650 lira burs veriyorlar ve “elinize yüzünüze dursun” diyorlar. Ama devlet yurtları 500 lira. 150 lira ile kimse geçinemez; yani gerçekten boğazımıza diziyorlar bunu. Krize karşı birçok yerde tepkisel eylemler oluyor. Biz burada bu eylemi yapıyoruz. İşçiler greve çıkıyorlar. Kriz üniversitelilerde de, işçilerde de toplumun diğer kesimlerinde de karşı koyma istenci çıkartıyor. Biz, bulunduğumuz her alanda bunu güçlendireceğiz. Bugün Validebağ Korusu’nda bir sıkıntı varsa, kent yağması varsa, bir yerde bir sıkıntı varsa ona da destek veririz. Tıpkı bize burada sahip çıkıldığı gibi…
PDD: Boğaziçi Üniversitesi’nin kayyuma karşı yaptığı eylemler devam ediyor. Şimdi bütün üniversiteler açılacak; eylemlere bu kadar saldırmanın sebebi, eylemlerin büyümesinden duydukları korku mudur?
C.Ç: Kesinlikle. Boğaziçi Üniversitesi’nde okulların kapalı olduğu zamanda bir direniş gördük ki, üniversitelilerin kalbinin attığı yer oldu. Aslında sadece Boğaziçi Üniversitesi’nin sorunu değil, ülkenin her tarafına yayılmış bir kayyum siyaseti var. Buna bir itiraz geldiğinde iktidardakiler zor ve baskıyla bizi korkutmaya çalıştı. “Yok burada çadır kuramazsınız, duramazsınız” diyerek terörize etmeye çalışıyorlar. İnsanlardan uzak tutmaya çalışıyorlar. Etrafımızdaki sivil polis ordusu da bundan kaynaklı. Hatta dün akşam buraya akrep getirdiler. “Ne yapıyorsunuz” dedik. Korkuyorlar. Bugüne kadar Moda sahiline kaç defa akrep girdi bilmiyorum. Gençlerin sürekli uğrak yeri olan bir yer. Bastırmaya çalışıyorlar ama başka kentlerde de eylemler yapılıyor. Bu direnci kırmaya çalıştıkça biz daha çok direneceğiz. Doğanın bir kanunu bu.
PDD: Son olarak söylemek istediğin bir şey var mı?
C.Ç: Şöyle bir çağrı yapabilirim. Yaklaşık 3 senedir üniversitedeyim. İçinde olduğum 3. direniş. İlki İstanbul Üniversitesi’nde yemekhane zamlarına karşı yaptığımız direnişti; en örgütlü bir biçimde cevabımızı verdik, direndik ve yemek hakkımızı kazandık. Ondan sonrası Boğaziçi Direnişi ve o da kazanımlarla devam ediyor. Bugün de bu direniş var ve bütün üniversitelileri bulundukları bütün alanlardan Yurtsuzlar Hareketi’ne destek olmalarını, haklarını savunmalarını, bizlerle beraber parklarda ve meydanlarda direnmeye devam etmelerini istiyoruz.
PDD: Teşekkürler, başarılar.
C.Ç: Ben teşekkür ederim, emeğinize sağlık.
* * *
PDD: Direniş nasıl başladı?
A.B: Üniversitelerin açılacağı haberi ile birlikte biz öğrenciler olarak yurt ve ev aramaya başladık. Aramaya başladığımızda fark ettik ki, böyle bir şansımız yok. Evlere bakıyoruz, fahiş kira paraları, KYK yurtlarına başvuru yapıyoruz, bize çıkmıyor. Özel yurtlar da fahiş fiyatlar istiyorlar. Bizleri tarikat-cemaat yurtlarına yönlendiriyorlar. Bizler de bu duruma dur demek için beş gündür akşam nöbetlerindeyiz.
PDD: “Barınma” dışında başka talepleriniz var mı?
A.B: Bizim taleplerimiz çok basit. İnsani duyguları olan herkesin bize destek çıkabileceği talepler. Yurt bulamıyoruz, çünkü yeterli sayıda yurt yok ve yurt yapılmasını istiyoruz. Eve çıkamıyoruz, çok fahiş fiyatlar isteniyor öğrencilerden. Talebimiz bu fiyatların düşürülmesi ve öğrencilere bu ihtiyaçların karşılanması için ödenek ayrılması. Ben koronavirüs salgını başlamadan bir süre önce üniversiteyi kazanmıştım. Bugün aramızda korona sürecinde üniversiteyi kazanan ve bugün doğrudan bu sorunla yüzleşen bir çok arkadaş var.
PDD: Direnişe destek ne durumda? Az önce Pirsultan Abdal Dernekleri geldi örneğin.
A.B: Beş gün boyunca direnişimize hem halktan, hem birçok örgütten destek geldi. Hepsine teşekkür ediyoruz. Kadıköy halkı bizi aç ve yoksun bırakmadılar. Farklı örgütlerden belediye başkanları, milletvekilleri, genel başkanlar geldi.
PDD: Direniş nasıl sürecek? Başka nerelerde bu eylemler devam ediyor? Polis gözaltıları oldu mu?
A.B: Bizim taleplerimiz karşılanana kadar direnişe devam etmek istiyoruz. Akşam 9-12 arası nöbetimiz devam edecek. Öğrenci Sendikası olarak büyük şehirlerin çoğunda eylemdeyiz. Dün Eskişehir’de bazı arkadaşılamız gözaltına alındı.
PDD: Barınma sorununun nasıl çözülebileceğine dair bir görüşün var mı?
A.B: Aslında barınma sorunu öyle çok çözümü zor olan bir sorun değil. KYK yurtlarının kapasiteleri arttırılsın, fiyatlar düşürülsün ve öğrencilere ödenek verilsin. Çok basit bir istek bu. Eminiz ki barınma sorunu çözülecek.
PDD: Son olarak ne söylersiniz?
A.B: Son olarak bizi destekleyen, yanımıza gelen herkese çok teşekkür ediyoruz. Nöbetlerimize devam edeceğiz ve bize destek olmak isteyen herkesi buraya dayanışmaya çağırıyoruz.