Asgari değil İNSANCA YAŞANACAK ÜCRET!

Asgari ücret görüşmeleri başlıyor. Milyonlarca işçinin gözü kulağı bu görüşmelerden çıkacak sonuca kilitlenmiş durumda.

Bugün asgari ücret AGİ ile birlikte 2825 TL. Buna karşın açlık sınırı 3000 TL’nin üzerinde, yoksulluk sınırı 10 bin TL’yi geçiyor. Enflasyon yüzde 50, Kasım ayının başında dolar 9.90’ı geçti, 10 TL’ye dayandı.

İşte asgari ücret gerçekliği…

 

Komisyonda işçiler temsil edilmiyor

Dünyada asgari ücretin tespiti ile ilgili, ülkenin sınıf mücadelesi seyrine göre farklı farklı formüller işletilmektedir. Ülkemizde ise, “asgari ücret tespit komisyonu” tarafından belirleniyor.

Komisyonda beş hükümet, beş patron, beş de işçi adına temsilci bulunuyor. İşçileri temsilen işbirlikçi Türk-iş sendikası masaya oturuyor. Yani tespit komisyonunda işçi sınıfının temsilcileri aslında yok! Hükümet ve patronlar zaten aynı sınıfın mensupları olarak komisyonda bulunuyorlar. Türk-iş yöneticileri ise burjuvazinin hizmetinde. Bu koşullarda işçi sınıfının temsil edildiği söylenebilir mi?

Ayrıca tespit komisyonu “orta oyunu”dan başka bir şey değil. Göstermelik görüşmelerin, işçi sınıfını kandırmaktan başka bir amacı yok. Hükümete bağlı olan tespit komisyonu, Temmuz 2018’de yayınlanan bir kararnameyle, Cumhurbaşkanlığına bağlandı. Asgari ücretin ne kadar olacağı önceden belirleniyor, sonra da “orta oyunu”na başlanıyor.

 

Enflasyon ve asgari ücret

Asgari ücretin belirlenmesine sayılı günler kalmışken, döviz kuru tırmanışa geçti. TL, döviz kuru karşısında, tarihinin en büyük değer kaybını yaşıyor. 2021 Ağustos ayında 341 dolara denk gelen asgari ücret, Kasım başında 285 dolara düştü; sadece 1,5 ay içerisinde asgari ücretli, 500 TL kayıp yaşadı. Bir yıl öncesinde ise asgari ücret 390 dolar civarındaydı. 2008 ekonomik krizinde bile asgari ücret 429 dolara denk geliyordu.

Türk-İş’in araştırmasına göre, 4 kişilik bir ailenin aylık geliri 10 bin TL’nin altında ise “yoksul” demektir. Açlık sınırı ise 3.093 TL. Varolan asgari ücret, bırakalım bir ailenin dengeli-sağlıklı beslenmesini, bekar bir işçinin geçimine dahi yetmiyor.

TÜİK her zaman yaptığı gibi rakamlara takla attırarak yıllık enflasyonu 19.89 gösterdi. Gıda enflasyonunu da yüzde 27,41 olarak açıkladı. Oysa hayat TÜİK’i yalanlıyor. Enflasyon Araştırma Grubu’nun (ENAG) araştırmasına göre enflasyon 49,89, yani yüzde 50! Sefaletin sefaletini, dibin dibini yaşıyor asgari ücretli…

En düşük işçi ücreti denilince akla gelen ilk ülke Çin olurdu. TL’deki erimeyle birlikte Türkiye, bu unvanı Çin’in elinden aldı. Avrupa ülkeleri arasında da birinci sıraya yerleşti.

Buna karşın Cumhurbaşkanı’nın maaşı önümüzdeki yıl 100 bin TL’nin üzerinde olacak. Şu anda 88 bin TL olan Cumhurbaşkanlığı maaşı, asgari ücretin 30 kat fazlası! Ki bu, sadece resmi maaşı. Varlık fonu başkanlığı, milletvekilliği, sarayın bütçesi, vb. saymakla bitmiyor. Üstelik “gizli ödenek”ten istediği gibi harcayabiliyor. Keza, onbir maaş alan AKP kadroları bile var.

 

Asgari ücret “ortalama ücret” ve

“büyük toplu iş sözleşmesi” oldu

Asgari ücret asgari geçim demektir. Böyle olmasına rağmen asgari ücret asgari geçimin çok çok altında.

Çalışanların yaklaşık yarısının asgari ücretle çalıştığı biliniyor. Kalifiye işçilerin de önemli bir kısmı asgari ücrete yakın ücret alıyorlar. Böyle olunca, asgari ücret “ortalama ücret” düzeyine çekilmiş oluyor.

DİSK-AR’ın 2021 asgari ücret raporuna göre, asgari ücretin altında ve asgari ücretin yüzde 20 üstünde çalışanların sayısı 10 milyon civarında. Aynı rapora göre, hane halkı ortalama kişi geliri 2006 yılında asgari ücretin iki katı iken, 2019’da 1,4 katına geriledi. Bunun anlamı ortalama ücretin asgari ücrete yaklaşması oluyor. Türkiye’de genel ücretlerin düşüklüğünü gösteriyor aynı zamanda. Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi (CBİKO) araştırmasına göre, üniversite mezunlarının yüzde 50’si asgari ücretle işe başlıyor.

AB ülkelerinde asgari ücret civarında bir ücretle çalışanların oranı, yüzde 9! Türkiye’de ise  bu oran yüzde 57’di! Yani AB ortalamasının yaklaşık 6 katı!

Böyle olunca asgari ücretteki her artış, kayıtlı-kayıtdışı bütün işçileri, kamu emekçilerini, hatta mülteci işçileri doğrudan etkiliyor. Dahası, çalışamayan, emekli maaşı, engelli maaşı alan kişileri de ilgilendiriyor. Kısa çalışma ödeneği, kıdem tazminatı tavanı, doğum ve askerlik borçlanması, iş görmezlik raporu, çalışanların sigorta primi, işsizlik maaşı vb. bütün bu kalemleri etkiliyor. Dolayısıyla asgari ücret, en büyük toplu iş sözleşmesi oluyor.

Bu tablo, Türkiye işçi sınıfının örgütsüz oluşunun da bir göstergesidir. Çünkü asgari ücretle çalışanların oranının yüksek olması, sendikalı toplu iş sözleşmeli çalışanların oranının az olduğunu gösterir.

 

Asgari yaşam değil, insanca yaşam

Asgari ücret, sosyal haklardan yoksun, korumasız çalışan işçileri korumak için mücadeleler sonucu getirilmiş bir sistem. Kapitalizmin ilk döneminde “vahşi kapitalizm” olarak geçen yıllarda, patronlar işçileri hiçbir sosyal hak vermeden, çok uzun saatler ve çok düşük ücretle çalıştırıyorlar. İşçilerin büyük bedeller ödeyerek yürüttüğü mücadeleler sonucu bazı haklar elde edilebiliyor. Ancak bugün ülkemizde asgari ücret “açlık sınırı”nda çalışmak anlamına geliyor.

Fabrikalardan sokaklara militan bir mücadele yükselmediği sürece, belirlenecek asgari ücret de, yine açlık sınırında olacaktır. Biraz üstünde bir oran belirleseler bile, enflasyonun yükseliş hızı, çok geçmeden asgari ücreti açlık sınırının altına düşürecektir. Kaldı ki, asgari ücret belirlenirken açlık değil, yoksulluk sınırı baz alınmalıdır.

İşçi sendikaları açlık ve yoksulluk sınırı raporları yayınlıyor, ama yoksulluk sınırı üzerinde bir asgari ücret mücadelesi yükseltmiyorlar. Hatta örgütlü oldukları işyerlerinde imza attıkları toplu iş sözleşmeleri de yoksulluk sınırının altında kalıyor. Bu yüzden sendikalı olmanın önemi, çekiciliği kalmıyor.

Kapitalist sistemde işçilerin tükettikleri işgücünün karşılığı hiçbir zaman verilmez. Azami kar için üretim yapan patronlar, ücretlerin alabildiğine düşük olmasını dayatır. Düşük ücret üzerinden servetlerine servet katarlar.

Kapitalist düzen var olduğu sürece, sömürü elbette bitmez. Ancak yaşam koşullarını iyileştirme mücadelesi içinde, asgari ücretin yükseltilmesi mümkündür.

Asgari ücretten verginin kaldırılması ve asgari ücretin yoksulluk sınırının üzerine çıkması talepleri doğru taleplerdir ve bu doğrultuda mücadele yükseltilmelidir.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …