Günlerdir dolar adım adım yükseliyor; biz adım adım yoksullaşıyoruz! Zaten ekonomik krizin pençesinde boğulmakta olan kitleler, dolardaki yükselişle birlikte artık açlıkla karşı karşıya. Zaten açlık sınırının altında asgari ücretle yaşamaya çalışan milyonlarca insan için, doğrudan açlıktan ölüm dayatılıyor.
Dolar yükselirken zenginler daha zengin oluyor; servetlerini büyütüyor… Diğer taraftan yoksullar daha yoksul, daha aç, yaşam mücadelesi daha sert hale geliyor.
Köprülerin, şehir hastanelerinin, kimsenin kullanmadığı havaalanlarının “garanti ödemeleri”ne milyarlarca dolar akıtılırken, kitleler artık pazardan sebzeyi taneyle satın alıyor.
Erdoğan peşpeşe saraylar yaptırıp, bu saraylarına milyarlarca dolar dökerken; bizlere layık görülen şey, sefalet girdabında boğulmak oluyor.
Ülkenin toplam gelirinin yarısını, en zengin yüzde 5 paylaşırken, geri kalan yüzde 95’in ezici çoğunluğu büyük bir yokluk içinde yaşıyor.
Ekonomik krizin nedeni kapitalizmin aç gözlülüğüdür, kar hırsıdır, sömürü düzenidir. Krizi biz çıkarmadık, faturası bize ödetiliyor.
Daha ne kadar sabredeceğiz?
Göz göre göre bizi soyup soğana çevirmelerine daha ne kadar sessiz kalacağız?
Reformist ya da burjuva düzen partilerinin bizi, belirsiz bir seçim vaadiyle oyalayarak, bu soyguna ortak olmalarına daha ne kadar seyirci kalacağız?
“Parlamento” adı verilen ve tek görevi burjuvazinin kar hesapları doğrultusunda kararlar almak olan göstermelik kuruma daha ne kadar bel bağlayacağız?
Yaşadığımız yoksulluğun, açlığın, içinde bunaldığımız sefaletin, ekonomik ve siyasi baskıların tek bir çaresi vardır:
Üretimden gelen gücümüzü kullanmak! Sokağa çıkmak!
Bizi kurtaracak olan tek şey eylem gücümüzdür! Bu gücü açığa çıkartalım!Sömürücü sınıflara ve onların parlamentodaki, saraydaki temsilcilerine gücümüzü gösterelim! Sokaklara çıkalım, insanca yaşam taleplerimizi haykıralım!
Bu köhne düzeni yıkalım! EMEĞİN İKTİDARINI KURALIM!
Sokağa, eyleme, GENEL GREVE!