Ukrayna savaşı 3 ayı geride bıraktı. İlk haftalarda olduğu gibi gündemin en üst sıralarında yer almıyor; ancak tüm dünyayı etkilemeye devam ediyor. Dünya genelinde gıda ve enerji krizi sertleşiyor, mülteci sorunu Avrupa’da giderek daha büyük bir soruna dönüşüyor, emperyalist saflar, savaşın seyrine bağlı olarak yeniden ve yeniden oluşuyor.
Üçüncü Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın Ukrayna cephesi, bütün sıcaklığı ve yakıcılığıyla hem emekçilerin hem de egemenlerin yaşamını etkiliyor.
Ukrayna savaşı hangi aşamada
Rus ordusu 24 Şubat günü Ukrayna topraklarına girdiğinden bugüne 3 aydan fazla süre geçti. Savaşın ilk günlerinde Rus saldırısı Ukrayna’nın dört bir yanından asker sokulması ile başlamıştı ve Rusya hızla sonuç alacağını düşünüyordu. Ancak ciddi bir ilerleme sağlayamadığı gibi, önemli insan ve silah kayıpları da verdi. Ukrayna ve Rusya’nın bu konuda verdiği rakamlar farklı olmakla birlikte, Rusya’nın çok sayıda general kaybettiği de kesinleşti.
Bunun üzerine Rusya hedef daralttı ve Ukrayna’nın Karadeniz’le bağını kesmek için harekat planını değiştirdi. Ukrayna’nın Karadeniz kıyısındaki üç kentinden Kırım, zaten 2014’ten bu yana Rusya topraklarına katılmıştı. Odessa kentine dönük saldırı ise, Rus donanmasının amiral gemisinin batırılması üzerine durduruldu. Rusya Odessa açıklarında bir kıyı kuşatmasıyla yetinip, tüm gücünü Ukrayna’nın doğusundaki Donbass ve Harkov ile Karadeniz kıyısındaki diğer kent olan Mariupol’a odakladı. Şimdi çatışmalar asıl olarak buralarda sürüyor. Hem Donbass’ta hem de Mariupol’da Rusya artık yavaş ilerliyor; ancak ilerliyor, giderek daha fazla hakimiyet kuruyor.
Batılı emperyalistlerin vekalet savaşı
Emperyalistler, kendilerinin doğrudan girmek istemedikleri savaşlarda, vekalet savaşı yöntemini kullanıyorlar. Maddi-askeri ve siyasi olarak destekledikleri kesimler, sözkonusu ülkenin ordusunu ve devletini zayıflatırken, kendileri bolca “barış” nutukları atabiliyorlar. Batılı emperyalistler Suriye’de IŞİD çetelerini savaştırmıştı; Ukrayna’da da faşist çeteleri savaştırıyor.
Almanya ve ABD’nin doğrudan desteklediği faşist çeteler, Rus ordusuna da, Rusya yanlısı halka da gerçekten büyük bir kayıp verdiriyor. Bu çetelerin en güçlülerinden olan Azov Taburları, açıkça faşist-Nazi semboller, sloganlar kullanan bir grup ve Ukrayna açısından stratejik öneme sahip Mariupol’da konuşlanmış durumda. Rusya’nın Kırım’a karadan bağlanması için büyük önem taşıyan Mariupol kentini, savaşın başından bu yana büyük bir güçle savundular. Ancak Rusya’nın adım adım ilerlemesi sonucunda, Ukrayna’nın önemli sanayi kuruluşlarından biri olan Azovstal fabrikasında sıkıştılar; bu arada çok sayıda sivili de rehin alıp bu fabrikaya getirdiler. Benzer biçimde Odessa ve Harkov gibi, Rusya’nın stratejik olarak hedeflediği kentler de faşist-Nazi paramiliter çeteler tarafından savunuluyor.
Batılı emperyalistler ve işbirlikçileri de bu çetelere sınırsız para ve silah yardımı yapıyorlar. Yeni üretilmiş silahlar, Ukrayna savaşında sınanıyor, etkisi ölçülüyor. Mesela AKP’nin gönderdiği SİHA’lar (Silahlı İnsansız Hava Aracı), Rus ordusuna büyük kayıplar verdirdi. Bu silahlar aracılığıyla Rus hedeflerine nokta atışlar gerçekleştirilebiliyor; bir general ya da bir tank doğrudan hedef alınabiliyor. ABD’nin gönderdiği tek kullanımlık, sırt çantasında taşınabilen füzeler de son haftalarda giderek daha etkili bir silah olarak kullanılıyor.
Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, her konuşmasında “bize yardım edin, yardım etmiyorsunuz” diye şikayet etse de, rakamlar bunun tam tersini söylüyor. Mesela ABD’nin şu ana kadar Ukrayna’ya yaptığı destek 3,6 milyar doları aştı. Diğerlerinin verdiklerini de eklersek, bugüne kadar Ukrayna’ya verilen destek 5 milyar doları aşmış durumda.
Buna ek olarak Biden, Nisan ayının sonunda Ukrayna savaşına destek vermek için Kongre’nin 46.6 milyar dolarlık bir paketi onaylamasını istedi. Bu rakam, Rsuya’nın yıllık silahlanma harcamalarının (65.9 milyar dolar) üçte ikisinden fazla ve sadece ABD’nin yapacağı para yardımı bu kadar. Almanya başta olmak üzere, Ukrayna ile doğrudan ilgilenen diğer NATO ülkelerini de eklediğimizde, Ukrayna’nın savaş bütçesi Rusya’nın bütçesinin üzerine çıkacak.
Ukrayna’da NATO ülkelerinin askerleri de bulunuyor ve bu savaşa doğrudan katılıyorlar. Bir yanıyla faşist çeteleri eğitiyor, diğer yandan önemli noktalarda doğrudan savaşa giriyorlar. Resmi olarak Ukrayna’daki varlıklarını kabul etmiyorlar. Mesela Kanadalı bir general, Kanada ordusundaki görevinden resmi olarak istifa ettikten sonra, Ukrayna’daki savaşta Rusya tarafından yakalanmış. Böylece Kanada, sözkonusu generalle bir bağının olmadığını ileri sürebilir. Keza İngiliz ya da ABD’li askerlerin, savaş sahasında kendilerinin çektiği videolar internette yayınlanıyor.
Ukrayna ne kadar önemli
Rusya açısından çok önemli ve vazgeçilmez bir ülke olduğu tartışmasız bir konu. Çünkü Ukrayna hem Karadeniz hakimiyetini korumak açısından hem de NATO-AB ile arasına sınır çekmek açısından Rusya için hayati önem taşıyor. 1991’de Sovyet coğrafyasının dağılmasıyla, ayrılan ülkelerden birçoğunu NATO ve AB’ye “kaptıran”, Baltık Denizi’nde, Hazar Denizi’nde, Karadeniz’de hakimiyetini kaybeden Rusya için Ukrayna son barikat. ABD’nin “Rusya’yı çevreleme politikasını, özellikle Ukrayna ve Gürcistan gibi ülkelerde durdurma kararlılığını her defasında gösteriyor.
ABD ve AB açısında ise, Ukrayna sadece bir araç. Ukrayna’yı Rusya ile bir savaşa girmeye zorladılar, ateşin ortasına attılar. ABD’nin asıl hedefi Rusya’yı zayıflatmak, güçten düşürmek. Rusya’nın Ukrayna’da ağır bir yenilgi alması, nükleer silahlar kullanımı başta olmak üzere çok daha saldırgan bir savaş yürütmesine neden olabilir; bu yüzden Rusya’nın yenilmesinden çok, zayıflatılmasına odaklanmış düzeyde bir yardım yapıyor Ukrayna’ya. Karadeniz’deki hakimiyetini sınırlayacak, Ortadoğu’daki ABD’de saldırılarına müdahalesini azaltacak, Çin’i ABD karşısında yalnız bırakacak düzeyde zayıflaması, ABD açısından öncelikli hedef.
Almanya ise Ukrayna savaşını, kendi savaş gücünü artırmada bir bahane olarak kullanıyor. İkinci Emperyalist Savaş sonrasında sınırlı bir silahlanma bütçesi ile idare eden, 1990’lardan itibaren başka ülkelere silah yardımlarına başlayan, Yugoslavya’nın parçalanması sürecinde ilk defa yurtdışına asker gönderen Almanya, Nisan ayında aldığı bir kararla silahlanma bütçesini birden ve devasa rakamlara artıran kararlar aldı. Böylece artık Üçüncü Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda daha aktif rol almak istediğini gösterdi.
İngiltere de bu savaşı kendi gücünü ve etki alanını artırmak için kullanıyor. 2021’de Ukrayna ile yaptığı bir anlaşma ile Odessa kentinde donanma üssü kurmayı planlayan İngiltere, savaşın içinde de yine doğrudan (ama resmi olmayan biçimde) yer alıyor.
Savaş kitlelere yıkım getirir
Daha savaşın başladığı üç ay olmasına rağmen, doğrudan etkilerini yaşıyoruz. Finlandiya ve İsveç gibi ülkelerin NATO üyeliğinin gündeme gelmesi, en başta bu ülkelerin halkları açısından önemli bir sorundur. Keza, savaşan iki ülkenin komşuları başta olmak üzere, dünya genelinde militarizasyonun artmasını beraberinde getirir. Ülke ekonomilerinin savaşa endekslenmesi, kitlelerin ihtiyaç kalemlerinin “ulaşılamaz” hale gelmesine neden olur.
Mültecilik konusu, savaşla birlikte derinleşen bir başka sorundur. Savaşın başında Ukraynalılar Avrupa’ya akın ettiğinde, başlangıçta büyük bir ilgiyle, ırkçı bir sahiplenmeyle karşılandılar. Ancak zaman ilerledikçe, Ukraynalı sığınmacıların gittikleri ülkelerde kimi ekonomik ayrıcalıklardan yararlanmaları, yerel halkın yoksulluğu ile kıyaslanınca, önemli bir gerilim dinamiği de giderek büyüyor.
Son aylarda enerji ve gıda enflasyonunun yükselmesinde, Ukrayna savaşının doğrudan etkisi vardır. Rusya Avrupa gazının yüzde 40’ını tek başına sağlıyor ve doğalgaz kartını kullanarak bu ülkelerin politikalarında etkili olmaya çalışıyor. Finlandiya ve Bulgaristan’a gönderdiği gazı kesti mesela. Gaz kısıtlaması, sadece konutların ısınmasını değil, sanayinin çarklarını, fabrika üretimlerini etkiliyor.
Yanısıra, dünyanın buğday ihtiyacının yüzde 20’sini Rusya karşılıyor. Ukrayna’nın buğdayının dünya pazarına açılmasını engellediği için, genel bir gıda-ekmek krizi bekliyor tüm halkları.
Emperyalistlerin kendi kar ve hegemonya hesapları için çıkardıkları savaşlar her koşulda halklara açlık, vahşet ve ölüm getirir. Ukrayna’da yaşanan da budur.