Fetihtepe Mahallesi’nde yıkımlar tamamlanmış durumda. Yıkımın başladığı dönemde buraya gelmiş ve izlenimlerimizi dergimizde yayınlamıştık. O sırada büyük bir direniş vardı ve polisin saldırısı püskürtülmüştü. Konuştuğumuz kişiler, dönüşüme karşı olmadıklarını ama bunun “yerinde dönüşüm” olması gerektiğini, ayrıca inşa aşaması için vaadedilen kira yardımlarının çok yetersiz olduğunu belirtmişlerdi. Sonrasında yapılan pazarlıkların ardından küçük değişiklerle durumu kabullenmişler. Son haliyle tapusu olanlar 1900 lira, tapu tahsisi olanlar ise 1300 lira kira yardımını 12 ay boyunca alacaklar. Kiraların en kötü yerde 4000-5000 liraya yükseldiği bir yerde başlarını sokabilecek yer bulanlar şanslı. Ayrıca yıkılan yerlerde borçlandırmalar olmuş. Evleri yıkılanlar peşin verirlerse 170 bin lira, veremezlerse taksitle ve daha yüksek bir miktara borçlandırılmış. TOKİ’nin buraları iki yıl içinde bitireceği sözleşmede yer alıyor.
Fetihtepe, Okmeydanı’nda yeralan mahallelerden biri. Yıllardır rant alanı olarak göz dikilmiş bir bölge. Merkezi olmasının yanı sıra devrimci faaliyetlerin bölgede yoğun olması da, devletin hedefe çakmasına neden oldu. Özellikle Galataport Projesi’nin devamı olarak düşünülen bölgeye, daha önce Sabancılar, Koçlar göz dikmişti. Mahallenin Haliç’e doğru açılan yerinde Koç Müzesi var. AKP’nin iş başına geldiği andan itibaren Fetihtepe Mahallesi, Okmeydanı’nda AKP’nin en fazla oy aldığı yer oldu. Ancak AKP’ye oy vermiş olanlarda bile tepki çok yüksekti. Mahalle halkının dönüşümünde bu yıkım kararlarının etkisi büyük oldu.
* * *
Mahallede rastladıklarımızla sohbet etme imkanı bulduk. Gecekondusu olan ve 40 yıldır mahallede oturan bir kişi, şehir dışına taşınacağını söyledi. Kira yardımı olarak kendisine, tapusu olmadığı için 1300 lira verildiğini belirtirken, gittiği yerde işini kuracağını söyledi. O sırada yanımızdan geçen bir teyze, gecekondudaki mahalleliye “o kadar polis geldi saldırdık, ne oldu, herkes gitti; sen de hakkını helal et” diyordu. Mahalle içinde gezdiğimizde yıkık olan yerlerden hurdacılar, ya da kapı-pencere yakacak odun arayanlara rast geldik. Biri “benim burada evim yoktu, ama bizim yakın bir akrabanın evi vardı; onlar da gittiler, yaklaşık 40 yıldır buralardaydılar” dedi.
Cemal Kamacı Spor Salonu’nun karşısındaki mahalleye geçip oradakilerle konuşmaya başladık. Gelip katılanlarla doğallığında küçük bir kentsel dönüşüm forumuna dönüştü. Biri evinin burada olduğunu ve yıkıldığını, tapusu olduğu için kendisine 1900 lira kira yardımı yapıldığını söyledi. Ama Bağcılar’da ancak 3500 liraya ev bulabilmiş. Sözleşmenin detayını sorduğumuzda 170 bin lira yıkım ve hafriyat parası olarak borçlandırıldıklarını söylüyor. Konutların iki yılda bitmesi planlanıyormuş ama güvenemediğini belirtip, iki yıl sonra nasıl bir manzarayla karşılaşacağını bilemediğini ekliyor. Bitse bile aidat paralarını nasıl verebileceklerini şimdiden düşünüyorlar. Daha önce aynı bölgede yaşanan örnekleri duymuşlar. O arada yine biri geliyor ve deneyimleri anlatıyor. Sohbete bir de kadın katılıyor ve Kasımpaşa’daki örneği aktarıyor. “Bitiriyorlar ama aidatlar ne olacak bilmiyorum” diyor. Toplananlar en azından satıp ya da kiraya verip kendilerine gelir elde etmeyi öneriyorlar birbirlerine. Ama “o paraları verecek kaç kişi olacak ki” sorusu karşında biraz duraklıyorlar. Taksitlerin sabit kalıp kalmayacağı biryana 2025’e kadar rantın ne olacağı ve kendilerinden ne kadar para talep edileceği de bir muamma olarak duruyor.
Son açıklanan TOKİ projesi üstüne bir tartışma açıyoruz. Ortaklaşılan nokta, merkezi yerlerin boşaltılıp zenginlere peşkeş çekileceği. Yiyecek bir şey bulmakta zorlanılan koşullarda konutların nasıl alınabileceğini sorguluyorlar. Gittiğimizde pazar kurulu olduğu için, güncel sebze-meyve fiyatları da konuşuluyor haliyle. AKP’nin yolsuzluklarından seçimlerden bahsediliyor. Yemeyen birileri gelir umudunu dillendiriyorlar. “Peki seçimden sonra her şey düzelecek mi” diye sorduğumuzda, duraksıyorlar. “Az yiyen birileri gelir mi”ye dönüşüyor bu kez. Yaşlı bir amca, “AKP yine kazanır tüm yaptıklarına rağmen” diyor. “İşi biliyorlar, müteahhitler ne de olsa” diye de ekliyor. “Kılaçdaroğlu’nun dikili bir ağacı mı var?” sorusuna, bir diğeri “Tayyip Erdoğan’ın var mıydı ki?” cevabı geliyor.
Bir yandan da dozerlerin çalışması devam ediyor. Biz daha önce yaşanan “kentsel dönüşüm” örneklerinden, işçilerin-emekçilerin yaşadıklarından söz edince, bir kez daha yaşayacakları süreçlerden bahsetmeye başlıyorlar. Özellikle işin ekonomik-sosyal boyutunun önemli olduğuna vurgu yapılıyor. Sadece evlerinin değil, yaşamın değişeceğinden bahsediliyor. “İşçilere-emekçilere ‘sizin buralarda yaşamaya hakkınız yok, buralar zenginlere ait’ diyorlar açık açık. Asıl buna karşı ne yapılabileceğinin konuşulması gerekiyor” diyerek, birlikte ve örgütlü bir şekilde hareket edilmesinin birçok şeyi çözeceğini anlatmaya çalışıyoruz.
* * *
Etrafımızda 8-10 kişiyle yürüyen sohbette, herkes yaşadığı örnekleri anlatmaya devam ediyor. Nerede ne yaşandığına dair en azından İstanbul’un değişik semtlerinden gelmiş ve deneyimlerini aktaran insanlar konuşuyorlar. Burada da seçimlerle her şeyin değişeceğine dair beklentiler dillendirilse de, son aşamada önemli olanın zamanında konulacak tavırlardan geçtiğini söylüyoruz.
Yıkımlarla her an bir mahalle karşı karşıya kalabilir. Özellikle rantın yükseldiği dönemlerde, saldırganlık azgınca sürdürülüyor. Binlerce polis ve zırhlı araçla ablukaya alınan mahalleler, zenginlere çekilecek peşkeş alanları. Buna karşı ne yapılması gerektiğine dair örnekler de aslında tarihimizde mevcut. Zamanında örgütlenmek ve mücadeleye geçmek, bu yıkımları durdurur ya da istediğimiz koşulları kabul ettirmemizi getirir.
Her geçen gün siyasal-ekonomik-sosyal saldırıların arttığı bir dönemden geçiyoruz. “Size yaşama hakkı yok” diyorlar. Yaşam hakkımızın mücadele gücümüz kadar olacağını biliyoruz, bize yarınları kazandıracak olan da bu.