Faşist devlet bir devrimciyi daha infaz etti. 24 Temmuz günü Bağcılar’da bir evi kuşatan polisler, Halk Cepheli Günay Özarslan’ı katlettiler. Devlet yaptığı infazı kapatmak için bildik “teslim ol çağrımıza silahla karşılık verdi” yalanını tekrarladı. Evet Günay Özarslan teslim olmadı ama söylendiği gibi silahlı değildi.
Bağcılar’da ailenin gözleri önünde katledilen Günay Özarslan’ın Adli Tıp’taki otopsi işlemleri sonucunda, vücudunda 15 mermi çekirdeği çıkarıldığı belirtildi. Özarslan’ın avukatları, Özarslan’ın slogan atmak için yan odadaki cama gittiğini, bu sırada polisin eve girerek Özarslan’ı öldürdüğünü söylediler.
Avukatları Özarslan’ın vurulduğu eve almadılar ve delilleri karartmaya çalıştılar. Adli Tıp Kurumu’na götürülen cenaze, incelemeden sonra ailesine verilmedi. Ancak birçok devrimci kurum, Adli Tıp önüne gitti ve cenazeyi devrimci geleneklere uygun bir şekilde gömmek için direnişe geçti.
24 Temmuz akşamı Adli Tıp’tan alınan cenaze, Gazi Cemevi’ne getirildi. Cenazenin 25 Temmuz Cumartesi günü saat 15.00’te Gazi Mezarlığı’na defnedileceği açıklandı. Saat yaklaştıkça kalabalık da artıyordu.
Öte yandan devlet, tüm bölgeyi abluka altına almıştı. Tomalarla yolu kesmiş, cenaze törenine izin vermeyeceğini belli etmişti. Ailelerin, HDP ve CHP milletvekilerinin içinde yer aldığı heyetin emniyet müdürüyle görüşmesi sonuç vermedi. Emniyet müdürünün giden heyete söylediği “slogansız ve pankartsız gömün” sözü, kabul edilecek bir şey değildi.
* * *
Yola çıktık, biraz ilerleyip oturma eylemine başladık. Çok geçmeden tazikli su, biber gazı, plastik mermiler yağmaya başladı. Ara sokaklara çekilip barikatlar kurduk. Cemevinin kapısının olduğu sokak da içinde olmak üzere caddenin her iki tarafında 3-4 sokakta üç gün boyunca çatışmalar devam etti.
Devlet kasıtlı bir şekilde cemevine defalarca tazikli su, biber gazı sıktı. Keza defalarca kez cemevine girmeye çalıştı. Her seferinde geri püskürtüldü, ancak üçüncü günün gecesinde, çok şiddetli bir gaz saldırısı altında girebildi.
Çatışma oldukça şidetli geçiyordu. Onlarca yaralı vermemize rağmen barikatlar korundu. Devletin çatışmanın sürdüğü sokakları ablukaya alması, yoğun bibergazı, kimyasallı tazikli su, plastik mermiler, direncimizi kırmadı. Bir sokaktan diğerine akreplerin geçişini, barikatlar kurularak engelledik. Akrepler ancak sokağı boydan boya gidip diğer sokaklara geçemeden geri dönmek zorunda kalıyordu.
Böylece devletin ablukası boşa çıkarıldı. Üç gün süren çatışmalarda onlarca devrimci demokrat yaralandı. Bir polis göğsüne isabet eden kurşunla can verdi.
Çatışma boyunca kimi işbölümü ve görevlendirmeler dışında herkes kendisine görev bulup iş ediniyordu. Mesela tazikli suya karşı kendiliğinden değişimler olyor, barikatların önü hiç boş kalmıyordu. Geride kalanlar sürekli barikat malzemesi taşıyorlardı.
Hele oyun çağındaki çocuklar… Sadece malzeme taşımıyorlardı, çatışmanın asli unsurlarıydı aynı zamanda. Kürt illerinde sıkça gördüğümüz bu görüntüler, Gazi’de de yaşandı. Yaşlı amcalar ve teyzeler, durmadan yiyecek ve giyecek taşıdılar. Evlerden giyecek, limon ve süt atıldı. Gazi halkı, evlerini açarak, yiyecek- giyecek vererek eylemcilere sahip çıktı.
Öte yandan İstanbul ve İzmir’de bazı Alevi kurumları, devletin Cemevine saldırısını eylemlerle protesto etti.
* * *
Üçüncü günü valiyle yapılan görüşmeden sonra cenazenin Gazi mezarlığına törenle defnedileceği belirtildi. Devlet geri çekilmişti.
Eski Karakol’un önünde toplanan kitle, kortej oluşturarak yürüyüşe geçti. Kızıl flamaların açıldığı kortej, sloganlarla yürüdü. Mezarlıkta cenaze defnedildikten sonra yoldaşları Günay Özarslan’ın hayatını ve mücadelesini anlatan konuşmalar yaptılar.
Günay Özarslan’ın cenazesini kaldırtmamak için saldıran devlete karşı gösterilen direniş, önümüzdeki günler için de önemli bir kazanımdır. Savaşı yükselten AKP hükümeti, bu direnişle işinin hiç de kolay olmadığını bir kez daha görmüş oldu. Eğer dayatmalara karşı böylesi bir direniş gösterilememiş olsaydı, “slogansız ve pankartsız yürüyün” diyen devlet, yarın cenazelerimizi kaçırmak, sokak infazlarını arttırmak için daha da cesaretlenecekti.
Devrimci dayanışma ve kitlelerin sahiplenmesiyle kaldırılan cenaze, bilinçleri bir kez daha direnişin coşkusuyla doldurdu.