Yaklaşık 10 yıldır süren, Çağdaş Hukukçular Derneği ve Halkın Hukuk Bürosu avukatlarının yargılandığı dava, 7-11 Kasım 2022 tarihleri arasında yapılan karar duruşmasıyla sonuçlandı. Açıklanan kararlar neticesinde 21 avukat hakkında 6 yıl 3 aydan 12 yıla kadar cezalar istendi. Hala tutuklu olan ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, Halkın Hukuk Bürosu Avukatı Oya Aslan ve Barkın Timtik’in tutukluluğunun devamına karar verildi. Verilen karara savcı “usül ve yasaya aykırı hükümler” gerekçesiyle itiraz etti.
Silivri Hapishanesi Kampüsü’ndeki adliyede görülen davada savunma yapmak için 200’den fazla avukat vardı. Davayı takip etmek için milletvekilleri, baroların il başkanları, Avrupa ve Amerika’dan baro temsilcilerinin yanı sıra birçok kurum temsilcisi de adliyeye geldi. Mahkeme salonunun küçüklüğü bahanesiyle birçok izleyici salona alınmazken, Selçuk Kozağaçlı, Barkın Timtik ve Oya Aslan salona getirildiğinde alkışlarla karşılandı. Davada avukatlar yaptıkları savunmalarda, ceza almayı gerektirecek hiçbir delilin bulunmadığına, ajan-işbirlikçi ve itirafçıların verdiği ifadelerin çürütüldüğüne ve hukuken ceza verilmesinin mümkün olmadığına değindiler.
Yargılanan avukatlar ise savunmalarında bu usulsüzlükleri tekrar ederken, davanın asıl sahibinin Tayyip Erdoğan ve hükümetinin olduğuna vurgu yaptılar. Avukat Fikret İlkiz yaptığı savunmada “ÇHD’nin tüzüğünde insanlığa karşı her suça karşı mücadele edileceği” yazıldığını belirterek Selçuk Kozağaçlı’nın ve ÇHD üyelerinin 19 Aralık katliamı sürecinde de eleştiriler yaptıkları için yargılandığını ve AİHM’in bunu bozduğunu hatırlattı ve “bize avukatlığı kimse öğretmesin” dedi. Mahkemenin avukatları cenazelere katıldıkları için propaganda yapmakla, yoksulları savundukları için yoksul avukatı olmakla suçladığını belirten İlkiz, avukat olmadan idam dahi yapılamazken, cenazelere katılmanın ve yoksulların savunmanın suç olmadığını söyledi. Avukat Hasan Fehmi Demir ise yaptığı savunmada bu davada yaşananların kumpas bile olamayacağını belirterek kumpasta değerli ile değersizin karıştırıldığını, ama bu dosyada değerli hiçbir şeyin olmadığını anlattı. Daha sonra söz alan avukatlar ise ATK raporlarında dahi delillerin sahte olduğunun ortaya çıktığını belirttiler.
Sonrasında, yargılanan avukatlar savunmalarını yaptılar. Selçuk Kozağaçlı savunmasına en büyük delilin Tayyip Erdoğan’ın ÇHD ve HHB hakkında yaptığı 6 konuşma olduğunu söyledi ve “bu davanın esası da budur” diyerek devam etti. Operasyon sırasında Başbakan olan Tayyip Erdoğan’ın “11 çelik kapı” hakkındaki konuşmasını değinen Kozağaçlı, polis tutanaklarını ve çekimlerini hatırlatarak, videoların izlenmesi halinde büroya girmelerinin 1.5 dakika sürdüğünü ve içeride savcıyı beklediklerini belirtti. “‘Harpte her şey mübah’ diye düşünmüş, bu yalanları söylemiş. Size tevdi edilen de bunu kılıfına uydurmanız. Dolayısıyla dosyadaki en önemli deliliniz budur. Diğer delillerinizin önemi kalmadı, 10 yılda hepsini paçavraya çevirdik çünkü” diye devam etti. Hazırlanan mütalaanın FETÖ firarisi savcıdan, delillerin yine FETÖ’den ihraç edilen ya da kaçan polislerden alındığını, bugüne kadar bu davada 37 savcının değiştiğini, ama delillere 10 yıldır hiçbir şey eklenemediğini anlatan Kozağaçlı mütalaayı tekrar etmenin objektif cemaatçilik olduğunu söyledi. Kendileri hakkında tahliye kararı veren mahkeme heyetinin yasal olarak lağvedildiğini, bir dava devam ederken başka bir dava açıldığını, boş salona haklarındaki hükmün okuduğunu, aleyhlerine sunulan delillerin fotoğraflar olduğunu anlatan Kozağaçlı, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile mafya liderlerinin ortalığa saçılan fotoğraflarını kastederek “Fotoğraflar delilse İçişleri Bakanı’nın fotoğraf arşivini açalım mı?” sorusunu yöneltti. Adil yargılama talebiyle 5 Şubat 2020’de başladığı Ölüm Orucu eyleminin 238. gününde ölümsüzleşen avukat Ebru Timtik’i de anan Kozağaçlı “Ebru aramızda olsaydı karar bu kadar umurumuzda olmazdı, ancak Ebru bu dosyada gömülü kaldı. Ebru’nun bu dosyada gömülü kalmasına izin vermeyeceğiz. O yüzden bunu esas hakkında savunma kabul etmemelisiniz. Bu dava burada biterse, hakkımızda beyanda bulunduğu yazılan, cemaatin uydurduğu 14 tanığı tanığı dinlemeden karar vereceksiniz. Sahte, üretilmiş ve dosyanın temeli olan dijitaller incelenmeden karar vereceksiniz. Bence bu dava bitmedi. Eğer bitirecekseniz de bütün bu söylediklerimizi düşünün. Kaygımız yok bizim. Bu dosyanın hükmü, sizin ve bizim hakkımızdaki hüküm, Ebru’nun öldüğü gün verildi zaten. İnancım odur ki, biz kazanacağız” sözleriyle savunmasını tamamladı.
Kozağaçlı’nın ardından Barkın Timtik savunmasını yaptı. Timtik savunmasında, haklarını savundukları işçileri, halkları, durumları anlatarak “Biz beraat ettiğimizde siz hüküm giyeceksiniz. Avukatlığı bilinçli olarak tercih ettim; hayatımda aldığım en doğru karar halkın avukatlığını yapmaktı ve yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymuyorum” dedi.
Tutuklu ve tutuksuz yargılanan 22 avukatın savunmasının ardından mahkeme kararları açıkladı.
İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesin tarafından Silivri’de görülen duruşmada, adil yargılama talebiyle başlattığı açlık grevi sonucu yaşamını yitiren Ebru Timtik hakkındaki dava düşürüldü. Selçuk Kozağaçlı ve Barkın Timtik’e örgüt üyeliğinden 12 yıl ceza ve propagandadan ceza verilerek tutukluluk halinin devamına karar verildi. Oya Aslan’a örgüt üyeliğinden 10 yıl 6 ay ceza ile, tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Şükriye Erden hakkında propaganda suçundan ceza ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması; Özgür Yılmaz hakkında propaganda suçundan ceza; Naciye Demir hakkında propaganda suçundan ceza ve ayrı ayrı hükmün açıklanmasının geri bırakılması; Güray Dağ, Efkan Bolaç, Serhan Arıkanoğlu, Sevgi Özer Sönmez hakkında örgüt üyeliğinden 6 yıl 3 ay ceza; Gülvin Aydın hakkında örgüt üyeliğinden 6 yıl 3 ay ve propagandadan ceza ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması; Güçlü Sevimli hakkında örgüt üyeliğinden 6 yıl 3 ay ceza ve propagandadan ceza, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, Nazan Betül Vangölü Kozağaçlı hakkında örgüt üyeliğinden ceza ve propagandadan ceza ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildi.
ÇHD ve HHB davası nasıl başladı?
18 Ocak 2013’te ÇHD, Halkın Hukuk Bürosu, İdil Kültür Merkezi ve derneklere “DHKC-C operasyonu” adı altında polis baskınları yapıldı. Baskınlarda aralarında avukatların da bulunduğu 85 kişi gözaltına alındı. 23. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ilk dava 2013’te görülmeye başladı. Bu mahkeme heyeti başta olmak üzere baskını gerçekleştiren, sahte delilleri hazırlayan polisler 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ihraç edildiler, tutuklandılar ya da kaçtılar. Mahkeme devam ederken bu kez de 37. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 2017’de dava açıldı. Aynı delillerle açılan dava 22 avukat hakkındaydı. Tutuklu yargılanan 14 avukat hakkında bir yıl sonra tahliye kararı verildi. Ancak Tayyip Erdoğan ve Adalet Bakanı’nın açıklamalarının ardından yapılan itirazlar üzerine, bırakılan avukatlar tekrar tutuklandı. Tahliye kararını veren hakim ise başka bir yere atandı. Dosyanın başına daha sonra Adalet Bakanlığı yardımcılığı ile ödüllendirilen Akın Gürlek getirildi. Gürlek, avukatların davasında tanıklık yapan itirafçı Berk Ercan’ı tahliye etti. Yargılama süresince ortada hiçbir delil olmadığı gibi, gizli tanık olarak dinlenenler dahi, hangi mahkeme için ifade verdiğini cevaplayamadı. Gizli tanıklardan biri 141 farklı davanın da gizli tanığıydı. Mahkeme hiçbir sanığın ve avukatın katılmadığı duruşmada boş salona kararı okudu. 2019’da avukatlara toplamda 159 yıl hapis cezası verildi. Yargıtay verilen kararı bozdu ve ayrı ayrı yürütülen davaların birleştirilmesini istedi. Kasım 2021’de sunulan mütalaada avukatlar hakkında, “örgüt yöneticiliği”, “örgüt üyeliği” ve “propaganda”dan ceza istendi.
Yargılamaların devam ettiği sırada Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal 5 Şubat 2020’de ölüm orucuna başladı. Ebru Timtik eylemin 238. gününde ölümsüzleşti. Timtik’in cenazesini de kaçırmak isteyen polise karşı kitle direndi ve Ebru Timtik Gazi Mezarlığı’na sloganlarla gömüldü.
ÇHD ve HHB davası bir kez daha göstermiştir ki, devletin asıl kini devrimcilere, devrimcilerin avukatlarınadır. Devrimcilerin, işçilerin, emekçilerin, ezilen halkların haklarını savundukları için haklarında onlarca yıl ceza veren devlet, söz konusu işçi ölümleri, halka dönük katliamlar, kadın cinayetleri, faili meçhuller, işkenceler olunca failleri aklıyor, ödüllendiriyor. Hatta haklarında ceza verilmiş olanları, en son Amasra madenci katliamında gördüğümüz gibi, ödüllendirerek müdür yapıyor. Tıpkı avukatların yargılanmasında yer alan Akın Gürlek’in Adalet Bakanı Yardımcılığı ile ödüllendirdiği gibi. Ancak kendi yasalarını çiğnemekten dahi geri durmayanların da yargılanacağı ve hesap vereceği o günler gelecektir.