“Sendikalaşma hakkı evrenseldir”

Sendikalaşma faaliyetini engellemek, işçileri örgütsüzleştirmek için son yıllarda patronların gide­rek artan biçimde sendikal yetkiye itiraz ve işkolu değişikliği yöntemlerini kullanmasına ilişkin olarak, işçi davalarına bakan Av. Ali Eşki ile konuştuk.

 

Devrimci Sendikal Birlik (DSB): İşçiler sayısız zorluk ve baskıya rağmen barajı aşıyor TİS yet­kisi alıyorlar. Patronlar yetkiye itiraz veya işkolu değişikliği yaparak sendikayı engellemeye çalı­şıyor. Bu konuda nasıl bir yol izlenmeli?

Ali Eşki: Anayasada işçi hakları iki ayrı dala ayırmış: Bireysel ve toplu iş hukuku. 12 Eylül Anayasası işçi haklarını gasp ederek kuşa çevirdi. Her iki dalda da işçi hakları gasp edildi. TİS, sosyal güvenlik ve kıdem tazminatı…

12 Eylül ilk olarak işçinin bireysel hakkı olan kıdem tazminatına tavan getirerek işçinin bireysel hakkını gasp etmiş oldu. Enflasyon artıyor, kıdem artmıyor; işçiler büyük kayıp yaşıyorlar. 12 Eylül Anayasası toplu iş hukukunda değişiklikle patronla­ra lokavt hakkı tanıdı, grevlere ciddi sınırlar getirdi. Grev yapılırken bile, çok uzun yasa tünelinden geçilmesi gerekiyor. Grev erteleme, aslında yasak­lama anlamına geliyor. Grev işlevsizleşiyor.

İşkolu ve işyeri barajı ile ilgili kısıtlamalar bu çerçevede düşünüldüğünde, işçi sınıfının yasal haklarını yasal yollardan ileri sürmeleri neredeyse imkansız gibi. Onun için işçi sınıfının fiili-meşru zeminde mücadeleden başka seçeneği yok. Yasal yollar denense de fiili mücadeleyle desteklenmeyen mücadelenin kalıcılığı olmuyor. Örnek vermek gere­kirse; 100 kişilik bir işyerinde ilgili işçi sendikasının yetkiyi alabilmesi için ilkin o işkolundaki yüzde 1 barajını, sonra yüzde 50 işyeri barajını (patronun birden fazla işyeri çalıştırdığı bir “işletme”si varsa, yüzde 40 “işletme barajı” da devreye giriyor) aşma­sı lazım. Bunlar hiç de düşük olmayan oranlar. Asıl önemli olan şu: İşkolunda kaç işçinin çalıştığını ba­kanlık belirliyor. Sendikanın barajı aşıp aşmadığına bakanlık karar veriyor. Bakanlık belirlerken objektif davranmıyor. İşkolu ve işyeri barajı sendikalaşma­nın önünde ciddi engel, hukuka aykırı. Sendika ve TİS evrenselleşmiş temel bir haktır. Bu nedenle bu engellerin temizlenmesi gerekir.

 

Patronlar yetkiye itiraz ederken sırf zaman kazanmak için bilerek yanlış mahkemeye başvu­ruyorlar. Bunun önü nasıl alınabilir?

Usul hukukundan yararlanarak dolaşık olarak yapıyorlar. Hakkın kötüye kullanılması suç sayılmı­yor. Patronların dava açma hakkını elinden almak gerekiyor. İşçilerin sendikalaşma hakkı, barajı aşıp aşmadığı gibi konular, patronun müdahalesinden uzak olmalı. İşçiler sendikaya üye olduklarında, sendika zaten barajı aşıp aşmadığını biliyor. Ardın­dan sendikaya yetkiyi bakanlık veriyor. Patronlar bu bu sürecin dışında olduğu için, itiraz hakkı da olmamalı. Önemli olan hangi sendika­nın çoğunluğu sağladığıdır.

 

Patronun çıkarlarını korumak adına yanlış mahkemelere dava açan ve süreci uzatan avukatlar hakkında Baro’nun “mes­lek etiği” üzerinden bir yaptırımı sözkonu­su olamaz mı?

Usul esastan önce gelir. Ayrıca süreci uzat­mak bir haktır, yasadışı bir şey değil. Dolayı­sıyla Baro’nun bir yaptırımı olmuyor. Baro’nun çalışma komisyonu var. Bu komisyonda işçi davalarına bakan ve patron davalarına bakan avukatlar, aynı komisyonun içerisinde yer alıyor. Bir hukukçu hem işçi davasını hem patron davasını alabiliyor. Ben bunu doğru bulmuyorum. Kesinlikle patronların davasını almam. Bu yüzden kendimi “işçi hukukçusu” olarak tanımlıyorum. Dahası bu komisyonda işçi haklarını savunan hukukçular­dan çok patron hukukçularının sözü geçiyor. Bu konuda Baro üzerinden bir çalışma yürütmek zor. Günümüzde hukukçular olarak ortak bir çalışma yürütmek de mümkün olmuyor. Yıllar önce böyle bir çağrımız olmuştu. Fakat karşılık bulmadı.

Bu konu sınıfın genel sorunlarından bağımsız ele alınamaz. Ama yasal değişiklikler için mücadele etmek gerekiyor. Yasalar ancak fiili-meşru müca­delelerle değişir. İşçi sınıfının kendi hakları uğruna mücadelesi meşrudur. İşçi sınıfı, mevcut yasaları düşünmeden kendi haklarını kullanmalıdır. Onun hak mücadelesi, yasalardan daha üstündür. İLO, (Uluslararası Çalışma Örgütü) “sendikal örgütlenme ve TİS evrensel bir haktır” diyor. Bu hak hiçbir şart­la, yasayla engellenmez. İşçiler de kendilerini yasal sınırlara tabi kılmak zorunda değil, kendi meşru mücadelesini yürütmelidir.

Bunlara da bakabilirsiniz

1 Mayıs gözaltıları son bulsun! Tutuklular serbest bırakılsın!

İstanbul’da 1 Mayısı Taksim’de kutlamak isteyenlere gözaltı ve tutuklamalar devam ediyor. 1 Mayıs günü, Okmeydanı-Şişli’de …

Denizler yaşıyor! Katilleri bin kez öldü!

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan… Darağacında üç fidan… Ölümlerinin üzerinden 52 yıl geçti. Ama …

Dersim kıyımından bir kesit

Ben Dersim kıyımını yaşayanlardan biriyim. 1927 doğumluyum, katliam sırasında 11 yaşındaydım. Akla gelebilecek her türlü …