“Zengin asker de olmaz, şehit de!”

yarbay-mehmet-alkan

Asker cenazelerinde hava değişiverdi. Cenaze sahipleri artık “vatan sağolsun”, “bir oğlum daha olsa onu da gönderirim askere” demiyor, diyemiyor. Tam tersine, sadece cenaze sahipleri değil, bir bütün olarak halk, savaşı sorguluyor.

Halk savaşı sorguluyor, çünkü Erdoğan açıktan, seçimlerde istediği sonucu alamadığı için, AKP tek başına hükümet olamadığı için, Erdoğan başkan olamadığı için savaşı yükselttiğini söyledi. 2-3 ay öncesine kadar kapalı kapılar ardında, gizli görüşmelerde “çözüm süreci”ni yürüten Erdoğan, bugün Kürt illerine ateş yağdırıyor.

Ve Kürt halkı direniyor… Çocuğuyla yaşlısıyla, milisiyle gerillasıyla, ev kadınıyla yaşlı dedesiyle, Kürt halkı direniyor…

 

“Bilal gitsin askere”

Gelen asker cenazelerindeki öfke de bu yüzden doğrudan Erdoğan’a, AKP’ye, kendi çocuğunu parayla askerden kurtararak yoksul çocuklarını ölüme gönderen siyaset tarzına karşı büyüyor, güçleniyor.

Bir abla, taziye için arayan Erdoğan’a, Bilal’in askere neden gitmediğini soruyor.

Bir yarbay, kardeşinin cenazesinde savaş politikalarını sorguluyor.

Bir kadın astsubay, oğlunun ne kadar yoksulluk içinde büyüdüğünü anlatan acılı anneye “zaten zengin asker de olmaz, şehit de” diyor.

Davutoğlu, “evlatlarımızı feda ederiz” dediğinde, “kendi evladınızı feda edin” çığlığı yükseliyor.

Ve giderek, “Bilal gitsin askere” diyenlerin sayısı da, cesareti de artıyor.

 

Bu sürdürülemez bir politikadır

AKP ve Erdoğan dışında, Kürt halkına dönük bu savaşa onay veren tek bir kesim bile yoktur. Bu hem ülke içinde, hem de ülke dışında böyledir.

ABD, İncirlik başta olmak üzere Türkiye’deki havalimanlarından yararlanma karşılığında AKP’nin PKK kamplarına dönük saldırılarına göz yumdu. Fakat bir yandan PYD-PKK’yi kaybetme korkusu, diğer yandan sivil halkın bombalanması ve buna karşı büyüyen öfke, ABD’yi de çark etmek zorunda bıraktı. ABD, Kürt hareketinin taraf değiştirmesi ihtimalini, kendi Irak-Suriye ve İran politikaları açısından sakıncalı bulmaktadır.

Ordu içinde de savaşa karşı tepkiler artıyor. Sadece erler değil, subaylar bile artık “operasyon”a çıkmakta isteksiz davranıyor, savaşın içine zorla sürülüyorlar. 

Ülke içindeki burjuva kliklerin önemli bir kısmı, savaşın büyük bir zarar verdiğini, “çözüm süreci”ne dönülmesinin hayati önemde olduğunu ifade ediyor.

Hepsinden önemlisi, Kürt halkı savaşa karşı savaşıyor! Barikatıyla, hendeğiyle, her türden savunma aracıyla direniyor.

AKP’nin ve Erdoğan’ın arkasında duran çok sınırlı bir kesim dışında, savaşa karşı çıkanlar son derece geniş bir alanda tepkilerini ifade etmektedir.

Savaş karşıtı cephenin en zayıf yanı, metropollerden desteğin zayıf kalmasıdır. HDP bu zayıflığın ana unsurudur. Öyle ki, HDP’nin asıl gündemi seçim ve hükümet tartışmalarıdır. Kürt illerinde yürütülen savaşa karşı mücadele asıl olarak DBP’ye terkedilmiş görünmektedir, HDP’den sınırlı sayıda milletvekili dışında, bölgedeki katliam ve saldırılara dönük kurumsal ilgi son derece sınırlı ve zayıftır. Bu zayıflık, Türkiye devrimci hareketinin savaş karşıtı tepkilerinin de sınırlı kalmasına neden olmaktadır.

Ancak kitlelerin kendiliğinden tepkisi, her asker cenazesinden sonra giderek büyümektedir.

* * *

Bu koşullar altında, savaşı sürdürmek de giderek zorlaşmaktadır. AKP ve Erdoğan yalnız kalmakta, savaş karşıtı kesimlerin baskısını taşımakta zorlanmaktadırlar. Ve savaş politikası her geçen gün biraz daha sürdürülemez hale gelmektedir.

Bunlara da bakabilirsiniz

Yumuşama, normalleşme, çözüm derken… Yine kayyum saldırısı

Bahçeli’nin 1 Ekim’de yeni yasama yılının açılışında, DEM Parti milletvekilleriyle tokalaşması ile başladı her şey… …

Hapishanelerdeki hak ihlalleri

Ekim ve Kasım aylarında hapishanelerdeki hak ihlalleri sürüyor. Bir yandan yeni tutuklamalarla hapishanedeki siyasi tutsakların …

Genel-iş ve işbirlikçi sendikaların durumu: KAZANMANIN YOLU

Genel-iş sendikasının örgütlü olduğu CHP’li belediyelerde İstanbul başta olmak üzere peşpeşe grevler yaşandı. Fakat Genel-iş …