Kurtuluşumuzu dayanışmayla sağlarız

Dünyada örneği olmayan iki büyük depremi art arda yaşadık. 10 ili kapsayan büyük bir yıkımla karşı karşıyayız.

Resmi rakamlara göre şu ana kadar (6 Şubat gecesi) 2316 kişi hayatını kaybetti. Binlerce bina yıkılmış durumda. Bunların içinde hastaneler de var. Onbinlerce kişi binaların altında kurtulmayı bekliyor. Ama arama-kurtarma ekipleri oldukça yetersiz. Halk kendi çabasıyla enkazdan insan çıkarmaya çalışıyor. Milyonlarca insan sokakta-yoğun yağışın altında bekliyor. Açlık ve susuzluğun yanı sıra soğukla mücadele ediyorlar. Ortada ne AFAD ne de Kızılay gibi devletin kurumları var. Belediyelerin yardımları da yeterli değil.

Üstelik yapılabilecek şeyler de yapılmıyor. Mesela Zonguldak’ta arama-kurtarmada eğitimli 500 madenci hazırlanmış, deprem bölgesine gitmek üzere bekliyor; AFAD onay imzası atmadığı için harekete geçemiyor. AFAD bu madencilerin 85’i için onay vermiş, onlar da karayolundan harekete geçmişler. Bir tarafta enkaz altında kurtarılmayı bekleyen insanlar, diğer tarafta AFAD onay vermediği için harekete geçemeyen 415 madenci. Göz göre göre ölüme terkediliyor enkaz altındakiler.

Bir başka sorun ulaşım konusunda yaşanıyor. Mesela Antakya’da havalimanı pisti patladığı, karayolu çöktüğü için “ulaşım yok” deniyor. Oysa sarayın uçakları, helikopterleri, diğer uçaklar, helikopterler harekete geçirilebilir; kırılan-kapanan yollar açılıp-düzeltilebilir ve yardım ulaşması sağlanabilir.

Özel sektörün, inşaat şirketlerinin iş makinaları enkaz kaldırma çalışmalarında kullanılabilir.

Devlet bu depremde yine sınıfta kalmıştır. Bürokratlar bölgelere gidip “sorun yok, çalışmalar devam ediyor” açıklamaları yapıyorlar, Gerçekte ise yıkım yaşanan kentlerde, halk kendi çabalarıyla enkaz kaldırmaya, insanları kurtarmaya, ölülerini bulmaya çalışıyor. Ölüler ortada duruyor, yaralıların gideceği bir hastane yok, sahra hastanesi de kurulmuş değil. Hele Antakya, neredeyse tamamen kendi kaderine terkedilmiş durumda: Havalimanı patlamış, karayolu çökmüş, telefon-internet bağlantısı kopmuş…

Böyle bir durumda, kendi kurtuluşumu kendimiz sağlamak zorundayız. Halk Komiteleri kurmalı ve bir taraftan enkaz kaldırma çalışmalarını, diğer taraftan yaşamın organizasyonunu gerçekleştirmeliyiz.

Öncelikle devletin ve belediyelerin kurumsal olanakları harekete geçirilmeli, buna zorlanmalıdır. İş makineleri olmadan, insanlar çaresizce enkaz başında beklemekte ya da elleriyle, kovalarla moloz taşımaya çalışmaktadır. Kamuya ait iş makinalarının yanısıra, inşaat şirketlerinin makinaları da enkaz kaldırma faaliyeti için harekete geçirilmelidir.

Kalacak yer sorununu çözmek için okullar, yurtlar, misafirhaneler, oteller depremzedelerin kullanımına açılmalıdır.

Madenci arama-kurtarma ekiplerinin havayoluyla derhal deprem bölgelerine ulaşması sağlanmalı, gönüllülerle birlikte bir an önce çalışmaya başlaması sağlanmalıdır.

Yardımlar hızlı biçimde ve doğru adreslere ulaşacak şekilde gönderilmelidir.

Ailesinden haber almak ya da dayanışmak için bölgeye gitmek isteyenler için, belediyeler ve sendikalar ücretsiz ulaşım sağlamalıdır.

Biliyoruz ki, biz harekete geçmedikçe, halkın acıları bitmeyecek. Hızla dayanışma ağını örelim ve deprem bölgesine ulaşalım.

Deprem değil kapitalizm öldürüyor! Bizleri kurtaracak olan birliğimiz dayanışmamızdır!

Bunlara da bakabilirsiniz

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …

Ser verip sır vermeyen yiğit: İSMAİL GÖKHAN EDGE

İsmail Gökhan Edge, Diyarbakır işkencehanelerinde sır vermedi, ser verdi. O, 1953 yılında Eskişehir’de doğdu. İzmir …