Antakya’yı terk etmiyoruz!

Bugün 8. gün! Sesler hala kesilmedi enkaz altından. Umutla, sabırla, inatla yaşamaya devam ediyor insanlar, yaşamaya devam ediyor insanlık enkaz altında…

Şehri terk ettiğinizi bilseler sitem ederlerdi belki de. “Çadır bulamadım”, “mazot bulamadım”, “jeneratör, vinç bulamadım” dediğinizi duysalardı…

Belki de “gözlerinizi kapatmayın üşüyorum” diyeceklerdi.

Belki de “şu kalorifer peteğinin arkasında bir yudum su uzatır mısın” diyeceklerdi.

Belki de: “Heeeey! Ne duruyorsun be, at kendini denize”, diyeceklerdi.

“Öyle yıkma kendini / Öyle mahzun, öyle garip…/ İçerde, dışarda, derste, sırada, / Yürü üstüne-üstüne, / Tükür yüzüne celladın” diyeceklerdi.

Onlar ki toprakta karınca, suda balık

Havada kuş kadar çokturlar

Korkak, cesur, cahil, hakim ve çocukturlar

Kahreden ve yaratan ki onlardır…

“Madem gittiniz neden gözünüz arkada kaldı” diye sorma sırası bende şimdi. Çoluğunuz çocuğunuz var korumanız gereken, yaşlınız hastanız var bakmanız gereken… Peki ya gençlerimiz? Onları neden götürüyorsunuz? O genç fidanları neden ayırıyorsunuz toprağından?

Bir ağaç doğal ortamında güçlüdür: Orada ihtiyaç duyduğu her şeye sahiptir. Ama götürdüğünüz yerde ona sürekli su taşımak zorunda kalacaksınız. Ama gittiğiniz yerde sizin suya ihtiyacınız var, orada siz muhtaçsınız, sizin kollarınız kesik, kanadınız kırıksa nasıl bakacaksınız onlara.

Halbuki burası kadim bir coğrafya; her tarafı su, iki yanı dağ ortası ova. Enkaz bölgesinin dışında dağlarından akan, depremin kirletemeyeceği kadar saf ve temiz, bir o kadar sağlıklı pırıl pırıl suyu fışkıran. Hem de inanamayacağınız kadar çok su kaynağı var. Hepsi de yaşam alanına çok yakın. Enkazdan uzak ama bir o kadar da yakın ovası var Antakya’nın, dünyanın en verimli toprağına sahip: Tohumu serptiğinde kendinden yeşeren, Asi nehrinin suladığı…

Abdullah Cömert’e, Ali İsmail Korkmaz’a, Ahmet Atakan’a sözümüz var! Hak, hukuk, adalet savunmaya; geleceğe dair özgür dünyaya; cellada inat dimdik durmaya… Taptaze umutlarımız var onlardan devraldığımız bu kültürü yaşatmaya… “Bu Daha Başlangıç Mücadeleye Devam” sözümüz var!

Antakya’yı terk etmiyoruz. Biz burada kalıp dirayetli bir şekilde hayatımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Aksi takdirde yarın insanların bu acı dolu topraklarına umut dolu dönmelerini sağlayamayız.

Mesela Ekinci, Harbiye gibi mahallelerde gençler gece gündüz nöbet tutuyor; bunu çoğaltmalıyız. Yeşilpınar, Değirmenyolu, Karaksi mahallelerine elektrik verildi; daha fazla bölgeye elektrik verilsin diye uğraşmalıyız. Mesela 8. gün ama hala tek tük yerler dışında kimseye çadır verilmiyor; 8 gündür ısrarla istiyoruz, bunun mücadelesini büyütmeliyiz. Şehir merkezinin en yakınındaki mahallelerde enerjinin rahatlıkla verilebileceği yerler var; en azından sokak aydınlatmalarının yapılması sağlamalıyız.

Biz umut doluyuz. Dünyanın kadim kenti fiziken yıkılmışken ruhen yıkılmayalım. Umut taşıyalım.

Antakya defalarca yıkıldı, yağmalandı ama her defasında tekrar eski ihtişamına kavuştu. Şimdi de öyle olacak. Bunu biz yapacağız. Dişimizle tırnağımızla ama en önemlisi bu toprakların bizi yoğurduğu mayamızla Antakya’yı yeniden inşa edeceğiz. Buna inanın. Bunu hep birlikte başaracağız.

Kepçe mi vermiyorlar; elimizle kazıyoruz cenazelerimiz için… Çadır mı vermiyorlar biz naylon branda kuruyoruz… seyyar tuvaletlerimizi kurmuyorlar mı; biz toprağımızı kazıp kendimiz yapıyoruz. Çöplerimizi topluyoruz mesela. İlla ki üşüyoruz; düşlerimizle ısıtıyoruz yaşamı…

Ama 8. gün gelmeyen konteynırımızı, verilmeyen elektriğimizi, hakkımız olanı inatla istiyoruz; istemeye devam edeceğiz. Bir ömür boyu ödediğimiz vergilerimizin, bu en zor günümüzde bize geri dönmeyişinin hesabını soracağız.

Onlar bizi otobüslerle, uçaklarla başka şehirlere taşıyadursun, biz bu şehri tekrar ayağa kaldırmaya; burada inatla ama bilinçle; başımıza gelecekleri bilerek ama tedbirlerimizi alarak; Antakya’da yaşamaya devam ediyoruz. Devam edeceğiz

Antakya’yı terk etmiyoruz!

Bunlara da bakabilirsiniz

Yumuşama, normalleşme, çözüm derken… Yine kayyum saldırısı

Bahçeli’nin 1 Ekim’de yeni yasama yılının açılışında, DEM Parti milletvekilleriyle tokalaşması ile başladı her şey… …

Hapishanelerdeki hak ihlalleri

Ekim ve Kasım aylarında hapishanelerdeki hak ihlalleri sürüyor. Bir yandan yeni tutuklamalarla hapishanedeki siyasi tutsakların …

Genel-iş ve işbirlikçi sendikaların durumu: KAZANMANIN YOLU

Genel-iş sendikasının örgütlü olduğu CHP’li belediyelerde İstanbul başta olmak üzere peşpeşe grevler yaşandı. Fakat Genel-iş …