Bursa’da oynanan Bursaspor-Amedspor maçında Amedsporlu futbolculara ve Kürt taraftarlara, önceden organize edilmiş büyük bir saldırı gerçekleşti.
Saldırılar, Amedspor’un 4 Mart günü Bursa’ya geldiği andan itibaren başladı. Amedspor ekibinin kaldığı otelin önüne gece saatlerde gelen bir grup faşist, ırkçı-şoven sloganlar atarak, havai fişekler patlatarak tehditler savurdu. Amedspor yönetimi, o gece Türkiye Futbol Federasyonu’nu aradı fakat telefonlarını açan olmadı.
Maçın oynanacağı gün (5 Mart), saldırılar tırmanarak devam etti. Stadın içinde beyaz Toros arabasının ve Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın pankartları açıldı. Beyaz Toros ve Yeşil, ‘90’lı yıllarda Kürt kentlerindeki katliamların simgesi haline gelmiş iki figürdür. Bu pankartlarla o döneme atıf yapılarak, Amedspor futbolcuları ve yönetimine, yanı sıra Kürt halkına gözdağı verilmek istenmiştir.
Bununla da kalmadılar. Maç başlamadan önce yüzlerini kapatan bir grup, şoven sloganlar atarak stada girdi. Ardından sahaya boş mermiler atıldı. Isınmak için sahaya çıkan Amedsporlu futbolculara önce sözlü sataşmalar yapıldı, ardından fiziki saldırı başladı. Bu sırada tribünlerden “vurun vurun” sesleri yükseliyordu. Amedspor kalecisi sahaya atılan bir cisimle yaralandı. Tribünde bulunan bir Kürt taraftar lince uğradı. Saldırılar soyunma odasında ve koridorlarda da devam etti; Bursaspor Özel Güvenlik Amiri, Kulüp Güvenlik Sorumlusu, kulüp personelleri ve emniyet görevlileri tarafından sürdürüldü.
Bütün bunlar, saldırıların organize ve önceden planlanmış olduğunu ortaya koyuyor. İki gün süren saldırılara rağmen maçın oynatılması da bunun bir göstergesidir. Futbol Federasyonu başta olmak üzere Gençlik ve Spor Bakanı’nın ve bir bütün olarak AKP-MHP yönetiminin bu saldırıdan haberdar olduğu, en hafifinden göz yumduğu açıktır. Normalde statlara çakı dahi sokulamıyor. Bütün pankartlar kontrolden geçiyor. Stada giren herkesin kimliği ve statda oturduğu yer biliniyor. Hal böyleyken sözkonusu pankartların, mermilerin stada sokulmuş olması, bu saldırının bir grup taraftarın işi olmadığını net biçimde gözler önüne sermektedir.
Bir hafta önce devletin depremzedelere geç ulaşılmasından dolayı “Hükümet istifa” diye slogan atan Beşiktaş ve Fenerbahçe seyircisine yağıp-gürleyen yetkililer, Amedspor’a dönük bu saldırı karşısında sus-pus oldular. Göstermelik birkaç gözaltı ve saldırıyı meşrulaştırmaya çalışan savunmalarla durumu örtbas etmeye çalıştılar. Öyle ki, hükümet karşıtı slogan atmak “suç” ama bir insanı linç etmek, öldürmek serbest hale geldi!
Bir de hiç eksik etmedikleri “spora siyaset bulaştırmayın” nakaratı var! Spor dahil hayatın her alanında siyaset vardır. Yanlış olan, sporun siyasetle ilgili olması değildir; insanlık-dışı saldırılara sahne olmasıdır. Dün olduğu gibi bugün de spora ırkçı-şoven saldırıları, vahşeti, katliamı sokan, faşist-gerici yönetimler olmuştur.
Amedspor’a dönük saldırının, tam da stadlarla AKP yönetimine duyulan öfkenin dışavurduğu bir döneme denk gelmiş olması, tesadüf değildir tabi ki. Bu faşist yönetime karşı statlardan yükselen sesi boğma çabasıdır. Bir yandan “Hükümet istifa” diyen taraftarları tesbit edilip haklarında dava açarken, Fenerbahçe seyircisi bir hafta sonra oynanacak olan Kayserispor maçına alınmazken, diğer yandan Amedspor’a dönük şoven saldırılar örgütleyip taraftarları sindirmeyi amaçlamaktadırlar. Deprem sonrası iyice teşhir olan ve halkın büyük öfkesini toplayan AKP-MHP bloku, bu saldırıyla depremi unutturmaya ve halkı bir kez daha şovenizm zehiriyle bölmeye yeltenmiştir. Deprem sonrası halkın artan dayanışma ve paylaşım duygularını, “halkların kardeşliği”ni resmeden bütünleşmeyi bozma çabasıdır.
Bugüne dek statlar birçok kez ırkçı-şoven gösterilere sahne oldu. Ve Amedspor, daha önce de şoven saldırılarla karşı karşıya kaldı. Fakat ilk kez bu saldırılar fiziki saldırıya dönüştü. O açıdan son derece tehlikelidir ve önü kesilmelidir. Amedspor’a saldırı, Kürt halkı başta olmak üzere tüm halka yöneliktir. Böyle görüp topyekün bir karşı duruş geliştirilmelidir.
Amedspor yönetimi, saldırı sonrası mesajında “Beyaz toroslarınızı da Yeşil’inizi de yeneceğiz… KORKMUYORUZ” diyerek net bir tavır koydu. Tüm taraftar kulüpleri, bu saldırıyı kınamalı, statlardaki şoven saldırılara ortak tavır almalıdır. Spor karşılaşmaları, insanlık-dışı simgelerin ve saldırıların gerçekleştiği bir alan olmaktan çıkmalı; barışın, kardeşliğin, dostluğun pekişip geliştiği bir aktivite ve sosyalleşme alanı olmalıdır.