Depremde işçi sendikalarının tutumu

İşçi sendikaları, bu deprem sürecinde doğru düzgün bir çalışma yürütmediler. Bırakalım eyleme geçmeyi, bir açıklama dahi yapmadılar. Erzak dayanışması bile göstermelik olmanın ötesine geçmedi. Deprem bölgesinde işçi sendikalarının bir çadırı yoktu mesela. Devrimci-demokrat kurumlar, siyasi partiler, yöresel dernekler deprem bölgesine gitme yönünde seferber olurken, işçi sendikaları böyle bir tavır içinde olmadılar. Sendika binalarında eşya-erzak toplandığı görülmedi. Dahası, barınma sorunu yaşayan depremzedelere “oteller, misafirhaneler, boş daireler açılmalıdır” çağrıları yapılırken, başta Türk-iş olmak üzere hiçbir sendika, dinlenme tesislerini, otellerini depremzedelere açmadı. Kendi depremzede üyelerine bile sahip çıkmadılar.

İşçi sendikaları, deprem bölgesi dışındaki üyelerini harekete geçirme yönünde de bir çabaya girmedi. Arama-kurtarma faaliyetlerinde en başarılı olan ve ilk aklına gelen madenciler, hemen harekete geçirilebilirdi mesela. İnşaat çalışanlarına bir çağrı yapılabilirdi. CHP Zonguldak milletvekili “maden işçileri deprem bölgesine gitmek istiyor, fakat devlet götürmüyor, uçak vermiyor” şeklinde bas bas bağırırken, işçiler üyesi oldukları Türk-iş yöneticilerini ne yanında gördüler, ne de bir açıklamasını duydular.

Türk-iş, Hak-iş işbirlikçi, bürokrat sendikalar. Hatta Hak-iş’in yandaş sendika olduğu malum. Fakat yine de tüm ülkeyi ayağa kaldıran, dünya ülkelerinden bile desteklerin geldiği böylesi bir olayda bu kadar ilgisiz davranmaları kabul edilemezdi. DİSK’in genel başkanı, depremin ilk gününde deprem bölgesindeydi. Fakat asıl önemli olan, DİSK’in harekete geçmesiydi ki, o yapılmadı.

Emek Barış Demokrasi Güçleri’nin de bileşeni olan DİSK, ilk gün devrimci kurumlardan gelen toplantı çağrılarına kulaklarını tıkadı. Yoğun basınç üzerine ikinci günün akşamı İstanbul Emek Barış Demokrasi Güçleri toplantı kararı aldı. Fakat DİSK, KESK, TMMOB, TTB, TDB’den oluşan 5’li “fikir alışverişinde bulunmak” için toplandıklarını söylediler. Eyleme geçmeyi bir yana bırakalım, ortak bir koordinasyon kurulmasına bile mesafeli durdular. Sonraki toplantılarda ortak koordinasyona “tamam” demek zorunda kaldılar. Ama politik hiç bir yönü olmayan, ufku “yardımla” sınırlı bir koordinasyon istiyorlardı. DİSK ve TMMOB bir açıklama yapmayı bile erken bulduklarını ifade ettiler. KESK ve TTB eylem yapmaya açık olsalar da 5’linin dışına çıkamadılar. Bir eylem kararı, ancak 19 Şubat gününe alınabildi. Yani depremden tam 13 gün sonra…

Diğer yandan deprem bölgelerinde bir hafta ücretli izinli sayılan işçiler, sonra işe çağrıldı, gitmeyenler işten atıldı. Sendikacılardan yine bir tavır görülmedi. Ardından  OHAL ilan edildi. DİSK’in yazılı açıklaması dışında herhangi bir şey yapılmadı. Türk-iş ve Hak-iş, ne OHAL’e, ne de işten çıkarmalara karşı yazılı-sözlü bir açıklama yaptı. Sadece bazı bağımsız sendikalar eylemler yaparak, işten atılan veya enkaz halindeki fabrikalarda çalışmaya zorlanan işçilerin sesi oldular.

Depremden sonra kendi üyelerine bile sahip çıkmayan, depremzedeler için kılını kıpırdatmayan işbirlikçi sendikacılar, şov yapmaktan da geri durmadı. AFAD ve Kızılay için televizyon kanallarından yapılan ortak bağış yayınına bağlanan Türk-iş başkanı 20 milyon,  Hak-iş başkanı ise 10 milyon TL bağışta bulundular. İşçilerden topladıkları aidatları, işçinin ihtiyaçlarına değil, deprem sonrası ortada görünmeyen bu kurumlara aktardılar.

Sendikalar yardım kuruluşu değildir. Kendilerini yardımla da sınırlayamazlar. Burjuvazi ve onların devleti, yüzbinlerce insanı enkaz altında bırakırken, sendikaların görevi, işçi sınıfının haklarını savunmak, katliamın sorumlulardan hesap sormaktır.  

Türkiye’nin en büyük konfederasyonunu oluşturan bu sendikalar, olması gereken tavrı koymuş olsalardı, depremdeki can kaybı ve tahribat bu kadar büyük olmazdı. Maden işçileriyle birlikte patronların ve devletin engellerini tanımadan deprem bölgesine gidebilirlerdi. Dahası, bütün işçi sınıfına üretimi durdurma çağrısı yapabilirlerdi. Bu devleti zor durumda bırakır, harekete geçirirdi.

Deprem yaraları hala sarılmış değil. Deprem bölgesindeki işçiler ve emekçiler, barınma sorunundan beslenmeye pek çok sorunla boğuşuyor. Sendikalar otellerini, kamp yerlerini depremzedelere açmalıdır. Ayrıca işini kaybedenlerin ücretsiz izinli sayılması, çalışamaz durumda olanlara işsizlik maaşı bağlanması, barınma sorunlarının giderilmesi, elektrik ve suyun ücretsiz olması, eğitimin başlaması vb talepler için harekete geçmelidir artık. İşçiler de sendikalarını bu yönde zorlamalıdır. Hiç değilse gelinen aşamada sendikaların üzerine düşen görevi yapması sağlanmalıdır.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …