Kamu emekçileri ve emeklilerini ilgilendiren 7. dönem toplu görüşmesi Ağustos ayında başlamıştı. Eylül başında Kamu Güvenliği Hakem Kurulu tarafından bağıtlandı. Kurul, kamu emekçisi ve emeklisinin aylıklarına 2024 için yüzde 15+10, 2025 için yüzde 6+5 zam yapılmasını kararlaştırdı. Sözleşme zammına ek olarak 6 ayda bir enflasyon zammı alacaklar.
Yani sefaletin sefaleti! Böyle bir toplu görüşme sisteminde farklı bir şey beklemek olası değil zaten.
İki yılda bir yapılan toplu görüşme mevzuatına göre, zam artışlarından kamu emeklileri de faydalanıyor. Dolayısıyla sözleşme, 3 milyon 820 bini kamu görevlisi, 2 milyon 440 bini kamu emeklisi olmak üzere 6 milyon 260 bin kamu emekçisini ve ailesini kapsıyor. Böylece asgari ücretten sonra Türkiye’nin en büyük toplu görüşmesi oluyor.
Toplu sözleşme değil, “toplu görüşme”! Kamu emekçilerinin sendikaları var, fakat toplu sözleşme hakları yok! Toplu sözleşmesi olmayınca, grev hakkı da olmuyor haliyle. Grev silahını kullanmasınlar diye “toplu görüşme” adı altında bir biçim uyduruldu! Üstelik, adı “toplu görüşme” ama aslında o da yok! Zam pazarlığı ile sınırlı bir görüşme yapılıyor; üstelik bu pazarlıkta taraflar da yok!
Zam pazarlığına hükümet adına Kamu İşveren Heyeti, kamu emekçileri adına Kamu Görevlileri Sendikaları heyeti katılıyor. Kamunun İşveren Heyeti, Erdoğan’ın belirlediği bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşların temsilcilerinden oluşuyor. Yine Erdoğan’ın atadığı bakanlardan biri, heyete başkanlık ediyor.
Kamu emekçileri heyeti ise, her bir hizmet kolunda en fazla üyeye sahip kamu emekçileri sendikalarının birer temsilcisinden oluşuyor. 15 üyeli heyetin başkanlığını, toplam üye sayısı itibarıyla en fazla üyesi bulunan konfederasyon başkanı yapıyor. 15 kişilik heyetin 13’ü yandaş sendika Memur-Sen’e ait. Zaten heyetin bir yetkisi de yok! Mevzuata göre anlaşmaya varıldığında sözleşmeyi imzalayacak tek yetkili, Memur-sen genel başkanı. Anlaşmaya varılmadığında, “Kamu Görevlileri Hakem Kurulu”na başvurma yetkisi de Memur-sen başkanında. Diğerleri göstermelik olarak yanında bulunuyor.
Bu görüşmelerde çoğunlukla “uyuşmazlık zaptı” tutuluyor. Toplu sözleşmelerde de böyle cereyan ediyor. Fark şu ki, uyuşmazlık olduğunda işçilere grev hakkı doğuyor ve greve çıkıyorlar. Kamu emekçileri bundan da mahrum olduğu için, hiçbir yaptırım gücüne sahip olamıyorlar.
AKP hükümeti tarafından 2012 yılında yapılan anayasa değişikliğine göre, uyuşmazlık halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na (KGHK) başvurabiliyorlar. KGHK karaları, toplu sözleşme hükmünde, kesin karar oluyor. Buna da zorunlu tahkim (aslında grev yasağı) deniyor. Yani kamu emekçilerin kaderi KGHK’nın elinde! KGHK da 11 kişiden oluşuyor, 7 üyesi Erdoğan tarafından atanıyor. Geri kalan 4 kişiden ikisini Memur-sen, diğer iki kişiyi KESK ve Kamu-sen görevlendiriyor.
Kısacası “toplu görüşme” adı altında yıllardır bir tiyatro oynanıyor. Masanın bir tarafında AKP, diğerinde AKP yandaşı Memur-Sen! Sözde tarafsız olan KGHK’nın neredeyse hepsi hükümet yanlısı! Grev silahından yoksun, yani hükümet üzerinde yaptırım gücü olmayan bir “toplu görüşme” oyunu daha bildik şekilde sonlandı.
Kamu emekçilerinin iradesini yok sayan bu sistemi buruşturup çöpe atmak gerekir. Kamu emekçileri artık bu oyunda yer almamalı. Grev ve toplu sözleşme hakkını elde etme mücadelesini yükseltmelidir.