Remzi Basalak ve Ekim şehitleri için Gülsuyu’nda anma

15 Ekim Pazar günü, Gülsuyu-Gülensu Güzelleştirme Derneği’nde Remzi Basalak şahsında Ekim şehitlerini anma etkinliği düzenlendi.

29 Eylül 1980’de Osman Yaşar Yoldaşcan’la başlayıp 31 Ekim 1992’de Sezai Ekinci’nin ölümüne dek geçen bir ay içinde İhtilalci Komünistler Ataman İnce, Şaban Budak, Remzi Basalak, Nilgün Gök gibi çok değerli yoldaşlarını kaybettiler. En çok şehit verdikleri Ekim ayını, tüm devrim şehitlerini anma ayı ilan ettiler ve her Ekim ayında çeşitli biçimlerde andılar.

Gülsuyu’nda gerçekleşen etkinlik, böyle bir giriş konuşmasıyla başladı ve devrim şehitleri adına saygı duruşuna geçildi. Ardından Remzi Basalak’ın hayatını, direnişini, katledilişini anlatan sinevizyon gösterisi yapıldı.

Geçtiğimiz yıl Ekim ayında birinci baskısı yapılan “Devrim Kartalı-Remzi Basalak” kitabı tanıtıldı. Kitabın editörü yaptığı konuşmada, ilk baskının kısa sürede tükendiğini, ikinci baskının Mayıs ayında yapıldığı belirtti; kitaba ilginin asıl olarak Remzi Basalak’ın direnişine, tarihe iz bırakan eylemine duyulan hayranlık ve saygıdan kaynaklandığını söyledi. Bir yıl içinde farklı illerde kitap tanıtım toplantıları yaptıklarını, semt olarak ilk kez Gülsuyu’nda gerçekleştirdiklerini belirttikten sonra, kısaca Gülsuyu’nun tarihini anlattı. Gülsuyu, ihtilalci komünistlerin kuruluşlarından itibaren faaliyet yürüttükleri, genel olarak devrimci hareketlerin yoğunlaştığı, komünist ve devrimcilerin kanını, terini akıttıkları bir semtti. Bu özelliklerinden dolayı kitapta da Gülsuyu’na yer verilmişti. Devletin bilinçli bir şekilde mafya çetelerini, uyuşturucuyu yayma çabalarına rağmen Gülsuyu direnmiş, özünü korumaya çalışmıştı.

Yeniden kitaba dönüldü, Remzi Basalak’ın Türkiye devrimci hareketinde işkencede direnişle sembolleşen İbrahim Kaypakkaya ve Mehmet Fatih Öktülmüş’ten sonra tarihe adını yazdırdığı söylendi. Remzi, ‘70’lerden 90’lara köprü kurmuş, bu geleneği daha ileriye taşımıştı. İşkencede direnişi “savunma”dan “saldırı”ya dönüştürmesi ve “teşhir masası”na vurduğu tekmeyle 12 Eylül’ün bir uygulamasına son vermesi, ona tarihsel bir misyon kazandırdı. 14 yıllık devrimci yaşamına direniş damgasını vurdu, yayından fırlayan ok misali hedefini hiç yitirmeden, doludizgin yaşadı. Gittiği her yere devrimci coşkuyu, inancı, cesareti taşıdı. Düşmanlarına karşı ne kadar sınıf kiniyle-öfkeyle doluysa, yoldaşlarına, dostlarına, halkına karşı o denli sevecen, özenli, kucaklayıcı oldu. O bir “dava adamı”ydı. Yaşamı boyunca karşılaştığı her sorunu, davasına duyduğu büyük bir inanç ve bağlılıkla yenmesini bildi.

Konuşmada, Remzi Basalak’ın bu yönleri öne çıkarıldı ve her direnerek ölümün ardından yaşandığı gibi, Remzi’nin de bir direniş dalgası yarattığı vurgulandı; “katilleri biliyoruz, cezalandıracağız” kampanyası ile yapılanlar aktarıldı. Kitapta Remzi’nin katledilişinden sonra yapılanlara, basında çıkan yazılara da yer verildiği söylendi. Bu yönüyle kitabın, bir “anı-biyografi” olmanın ötesinde “tarihi-belgesel” bir nitelik kazandığı belirtildi.

Kısa bir çay molasının ardından toplantıya katılanlardan gelen sorularla Remzi şahsında ihtilalci komünistlerin direniş geleneği konuşuldu. Bugün yaşanan sorunlar, bunların nasıl aşılacağı üzerinde duruldu.

Yediveren Yayınları’nın kitaplarının sergilendiği masaya da ilgi yoğundu. Remzi’nin kitabından alıp imzalatanlar oldu. Bu tür toplantıların daha sık yapılması talebiyle etkinlik sonlandırıldı.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …