2021 yılında Milli Eğitim Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında imzalanan Çedes Protokolü, 2023 yılında ek protokollerle genişletilerek 2022-2023 eğitim-öğretim yılının son günlerinde, okulların kapanmasına günler kala, önümüzdeki eğitim-öğretim yılında uygulanmak üzere yürürlüğe sokuldu. 2023 yılında imzalanan ek protokolle projenin kapsamı bütün yaş gruplarına müdahale olacak şeklinde genişletildi. Protokol kapsamında başlangıçta İzmir ve Eskişehir olmak üzere okullara manevi danışmanlık adı altında imam ve vaizler atanacak.
Kısaltması ÇEDES olan protokolün uzun hali ‘Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi’. AKP’nin ve temsil ettiği gericiliğin sahip çıktığını iddia ettiği “Değerler”i düşününce aklımıza gelen şeyler; öğrencilerin tarikat yurtlarında ölüme terk edilmesi, tarikatlar eliyle kız çocuklarının evlendirilmesi, uyuşturucunun ilkokullara kadar girmesi ve devlet destekli mafyalar tarafından gençlerimizin uyuşturucu yoluyla zehirlenmesi, hakkını arayan öğrencilere uygulanan işkenceler, üniversite öğrencisinin okul yemekhanesinde intihar ettirilmesi, her türden yozlaşmanın hiç olmadığı kadar artması… Bu liste uzayıp gidiyor.
‘Çevreme Duyarlıyım’ kısmına gelirsek; AKP’nin duyarlı olduğu tek çevre emperyalistler ve onların yerli işbirlikçileridir. Halk çocukları her gün ölüme mahkum edilirken para babalarının çocukları yatlarda, katlarda, konaklarda her türden ahlaksızlığın gerçekleştirildiği partiler düzenler, çakarlı lüks arabalarıyla şehirlerde kaos estirir, istedikleri insanı öldürebilirler ve mevcut düzende en ufak bir hesap ödemeden hayatlarına devam ederler.
İş başına getirildiği günden beri eğitimin dincileştirilmesi–gericileştirilmesi AKP’nin öncelikli hedeflerinden biriydi. ÇEDES Projesi de bunun son halkası oldu. Proje kapsamında eğitim ve pedagoji alanında hiçbir yetkinliği olmayan kişiler okullara sokulacak, sadece okullara sokulmakla da kalmayacak. Protokol kapsamındaki bir madde kursların il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin onay vermesi halinde ‘uygun bir mekanda’ yapılabileceğini söylüyor. Bahsi geçen ‘uygun mekanlar’ tarikat binalarından başka yerler olmayacaktır. Okullarda başında din görevlilerinin bulunduğu ‘Değerler Kulübü’ kurulacak ve ‘değerleri eksik’ görülen öğrencilere ‘ıslah’ çalışmaları yapabilecekler. Çocuklarımız bu ‘değerlendirmeler’ neticesinde gönüllü lise ve üniversite öğrencileri (abiler ve ablalar) başkanlığında kendi okullarından alınarak diyanete bağlı kurumlarda ‘manevi değerler’ adı altında her türlü sapkınlığa maruz kalacaklar. Protokol ayda 1 defa olacak şekilde veli görüşmeleri yapılacağını da söylüyor. Dayatılan gericilik bu yolla ailelere de yayılacak.
Ayrıca proje kapsamında depremden etkilenen bölgelere özel çalışma yürütülecek. Deprem bölgelerindeki öğrencilerin AFAD, Kızılay, Yeşilay, Diyanet Vakfı gibi kuruluşların çalışmalarında yer almaları sağlanacak. Deprem sonrasında depremden etkilenen bölgelerde terör estiren devlet, ÇEDES Projesi kapsamında çocuklarımızı da esir almak istiyor. Bu protokolün tek amacı çocuklarımızdan başlayarak bütün toplumu dincileştirmek-gericileştirmektir, toplumu yaydıkları karanlığa hapsetmektir.
Okullarda danışmanlık hizmeti, hiçbir eğitsel ve pedagojik altyapısı olmayan imamlar tarafından verilemez. Okullarda danışmanlığı rehber öğretmenler verir. Atama bekleyen binlerce öğretmen için açılmayan kadrolar imamlara tahsis edilemez.
Ülkemizde nitelikli öğretmen eksiği yoktur, eksik olan Milli Eğitim Bakanlığı ve dayattığı gerici eğitim sistemidir. Eğitim sistemi AKP’nin dayatmalarıyla şekillenemez. Eğitim sistemi uzmanlara bırakılmalı ve eşit, demokratik, bilimsel süreçlerle tasarlanmalıdır.
Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de eğitim hakkı tehdit altındadır. Bilimsel, demokratik, eşit, parasız, ana dilde eğitim haktır. ÇEDES Projesi bu eğitim hakkına saldırıdır. Son olarak ÇEDES Projesi ile dayatılan gericiliğe birleşik, kararlı bir mücadele ile karşı çıkılmalıdır.
Protokolün kapsamının genişletilmesinin ve İzmir’de 842 okula imam-vaiz gönderilerek uygulamaya konmasının ardından kitle örgütlerinden ve sendikalardan tepkiler gecikmedi. Birçok şehirde basın açıklamaları, eylemler düzenlendi. 16 Eylül’de İzmir’de yapılan miting için Ankara’dan İzmir’e yürüyüş başlatıldı. Yürüyüş yolu üzerindeki şehirlerde basın açıklamaları yapıldı. Bu eylemler daha da büyütülmelidir.