Hükümet yetkilileri tarafından emekliler ile ilgili ileri-geri konuşmalara, emekliler için verilen “müjdeler” eklendi. Seçim meydanlarında “2024 yılı emekliler yılı olacak” diyen Erdoğan, üç bin liracık bayram ikramiyesi “müjdesi”ni verdi önce. Sonra “bütçede emeklilere verilecek para yok” dedi.
Hatırlanacaktır, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, daha bakanlık koltuğuna oturduğu günlerde “bütçe açığının sebebi emeklilerdir” demişti. Arkasından “bayram ikramiyesi de ne imiş, dünyada bunun örneği yok” dedi. Ve ağzındaki baklayı çıkardı; bayram ikramiyesinin bütçeye “yük” getirdiğini, veremeyeceklerini söyledi.
26 Mart günü de Erdoğan, “emeklilere ne verirsek verelim enflasyon karşısında dipsiz bir kuyu olacaktır” diyerek, emeklilere “ölüm sınırı”nda verilen parayı bile çok gördüklerini ilan etti.
Zenginliği dillere destan olan Ankara-Keçiören Belediye Başkanı, aynı zamanda AKP’nin Ankara büyükşehir belediye başkan adayı Turgut Altınok ise, “emekliye bir şey vermek için seçim mi gerek” diyen bir emekliyi, hiç sıkılmadan azarladı; “başka hükümet olsaydı emekliler maaş bile alamazdı” dedi. AKP’li belediyelerden aldığı ihaleler sonucu servetine servet katan MHP’li Aksaray milletvekili Ramazan Kaşlı da, “Emekliler okul önlerinde simit satsınlar, gelir sağlasınlar” diyerek akıl hocalığı yapmaya kalkıştı.
Halk arasında “tok olan açın halinden anlamaz” denir. Gerçek anlamda tok olanlar susmak bilmiyor ve her fırsatta emeklileri aşağılamaya devam ediyorlar. Emeklilerin çalışırken dişini tırnağına takıp, yaşlılığının güvencesi olarak yıllarca ödediği primlerin nerede ve kimlere harcandığı konusunda tek kelime etmeyenler, bakanından milletvekiline kadar hep bir ağızdan konuştukça konuşuyor… Emekli olmak için kötü çalışma koşullarına ve düşük ücrete rağmen ömrünü tüketerek çalışanlar için, ölüm fermanı yazıyorlar adeta. Yavuz hırsız misali, emekliye verilenle yetinmesini, hatta şükrederek başka hiçbir talepte bulunmamasını salık veriyorlar.
Son “müjde” banka promosyonu üzerinden yapıldı. Promosyon, banka ile düzenli aylık alan kişi arasında olan ve zaten hak edilmiş bir ödemedir. Çalışanlara ya da emeklilere düzenli yatırılan paralar öylesine büyük bir rant konusudur ki, bankalar bu aylığı ele geçirebilmek için yarışırlar. Ancak kamu bankaları, emeklilerin promosyon hakkını gaspediyordu bugüne kadar. Erdoğan’ın müjdesi, kamu bankaları üzerinden aylık alanlara bir vaat. Yine halkın parasını halka “müjde” diye sunuyor.
Ama artık emekliler “yok ve yük” sayılmaya dur diyecek ve sadakalara prim vermeyecek. Halk mağduriyet yaşarken, bütün kaynakların sermayeye, tarikatlara ve yandaşlara akmasına sessiz kalmayacak, “bütçede para yok” safsatasını elinin tersiyle itecek. Emekliler “sosyal yardım” değil, kamucu sosyal güvenlik sisteminin kurulmasını istiyorlar. Bu nedenle de sosyal güvenlik yasasının şirketlerin değil, çalışanların, emeklilerin ve toplumun yararına yeniden düzenlenmesi için baş kaldırıyorlar. Seçim gezisine çıkan her adayın karşısına dikilip vaatlere karnının tok olduğunu, alım gücünün yükseltilmesi gerektiğini söylüyorlar.
Her şeyden önce de sendikal örgütlenmelerinin önündeki engellerin kalkması ve toplu sözleşmeli sendika hakları için savaş veriyorlar. Emeklilerin işvereni durumundaki Sosyal Güvenlik Kurumu ile masaya oturup yaşam koşullarının iyileştirilmesini sağlamak için mücadele ediyorlar. Sendikalarıyla bankaların karşısına geçip bankaların asıl muhatabının emekli sendikaları olduğunu ve üç yıllık değil, altı aylık sürelerle yüksek artışlı promosyon istiyorlar. Torunlarına verecekleri harçlık bile olmayan bayram ikramiyelerinin ise, her yıl dört defa bir aylık tutarında olmasını talep ediyorlar. Emekli aylıklarının enflasyon hesabına bağlanmamasını, TÜİK’in enflasyon hesabını beklemek istemediklerini haykırıyorlar. Yaşam standartlarının iyileştirilerek aylıklarının buna göre sürekli güncelleştirilmesini istiyorlar.
Emekliler insanca onurlu bir yaşam için baş kaldırıyor, üzerine sel gibi gelen dalgaları durdurmaya çalışıyor. Bunlara henüz set çekemeseler de kendilerini ezdirmeyeceklerini ortaya koyuyor. 16 milyon emekli, doğru temelde örgütlenmiş niteliksel gücünü birleştirdiklerinde, karşısına dikilen herkesi ve her şeyi yıkıp geçecektir.