Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde 2018’de meydana gelen ve 7’si çocuk 25 kişinin hayatını kaybettiği, 328 kişinin yaralandığı tren kazasıyla ilgili davada karar açıklandı. Kararda, 4 kamu görevlisi taksirle ölüme sebep olmaktan tutuklandı.
“Karar olumlu, ancak eksik”
Dönemin TCDD 1 Bölge Müdürü Nihat Aslan 15 yıl; Bölge Müdürlüğü Halkalı 14’üncü Demiryolu Bakım Müdürlüğü’nde müdür olarak görev yapan Turgut Kurt 16 yıl 3 ay; TCDD 1’inci Bölge Müdürlüğü’nde Bölge Bakım Servis Müdürü Mümin Karasu 17 yıl 6 ay; Çerkezköy Yol Bakım ve Onarım Şefi Özkan Polat 13 yıl 9 ay ceza aldı ve tutuklandılar. Ayrıca görevli mühendisler de 9 ile 10 yıl arasında ceza aldılar.
Bu türden davalarda genellikle makinistler göstermelik biçimde tutuklanır, sonrasında onlar da serbest bırakılır, onlarca kişinin öldüğü tren kazaları, yıllarca uzatılarak unutturulur; sorumluların hiçbiri cezalandırılmadan davalar bitirilirdi. Uzun bir sürenin ardından ilk defa doğrudan kamu görevlilerinin, TCDD müdürlerinin yargılanması ve ceza alması şaşırtıcıydı. Aileler ve avukatlar, kararın “olumlu, ancak eksik” olduğu açıklamasını yaptı. Kazada 9 yaşındaki oğlu Oğuz Arda Sel’i kaybeden Mısra Öz, “yöneticiler yargılanmadığı sürece Çorlu tren katliamı davası kapanmaz” dedi; dönemin TCDD Genel Müdürü İsa Apaydın ve sonrasında genel müdür olan Ali İhsan Ugun’un da yargılanması gerektiğini belirtti.
Kaza değil katliam
8 Temmuz 2018’de Edirne’den İstanbul-Halkalı’ya gitmek için hareket eden, 362 yolcu ve 6 personelin olduğu tren, Çorlu’da raydan çıkarak devrilmişti. Bu yaşanan bir kaza değil, doğrudan devlet görevlilerinin sorumluluğunu taşıyan bir katliamdı.
İlk sorumlu, demiryollarında özelleştirme politikası izleyen Erdoğan hükümeti, Ulaştırma Bakanlığı ve görevlerini yerine getirmeyen TCDD genel müdürleriydi. Bu özelleştirmeler nedeniyle, rayların güvenliğinden sinyalizasyon sistemine kadar, hemen hiçbir konuda yeterli denetimler, gereken tamiratlar, zorunlu yenilemeler yapılmıyordu. Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS), katliamın hemen arkasından hazırladığı raporda, demiryollarında yaşanan sorunları açıkça anlatmıştı. Bu rapora göre;
Kazanın gerçekleştiği kemer tipi menfez 101 yaşında olup, kullanım ömrünü tamamlamış bir menfezdi. O gün yaşanan yoğun yağış, menfezin altını boşaltmış, demiryolu yerden yüksekte-boşlukta asılı kalmıştı. Kaza, kaçınılmazdı.
Personel sayısını ve maliyeti azaltma sebebiyle, yol kontrolü yapan yol bekçilerinin sayıları azaltılmış, mesai ücreti vermemek için hafta sonu çalışma kaldırılmıştı. Kaza tatil günü meydana geldiği için, o gün yol kontrolü yapan bir personel yoktu. Bu nedenle yağan yağmurun sözkonusu menfeze verdiği zarar tespit edilemedi, kaza göz göre göre yaşandı.
Kazadan 17 gün önce, ödenek yetersizliği gerekçesiyle bakım ihalesi iptal edilmişti. Bu karar doğrudan TCDD yetkilileri tarafından alınmıştı.
1995 yılında Dünya Bankası finansmanı ile, demiryollarındaki personel sayısının yüzde 50 düşürülmesi, prestij trenleri dışında tren işletilmemesi “tavsiyesi” sözkonusuydu. 1 Mayıs 2013 tarihinde çıkartılan yasa ile demiryollarında özelleştirme, parçalanma süreci başlatılmış, bu yasa ile demiryollarının yapısı değiştirilmiş, “kamu hizmeti” statüsünden “kar eden kurum” statüsüne geçirilmişti.
Özelleştirme politikaları sonucunda 2003 yılında TCDD personel sayısı yaklaşık 36 bin iken, 2017’de personel sayısı yaklaşık 18 bine indirilmişti. Keza teknolojiye ve bilime bütçeden kaynak ayrılması gerekirken, YHT (Yüksek Hızlı Tren) dışındaki diğer hatlar bakımsızlığa, çürümeye terk edilmişti.
“Personel azaltılması” politikası ise, liyakatli kadroların işten çıkartılıp yandaşların işe alınması biçiminde yürütüldüğü için, birikim ve tecrübe eksikliği de kazaların sebepleri arasındaydı.
6 yıllık mücadele
Bugün TCDD müdürlerinden bazılarının yargılanması ve ceza alarak tutuklanması, eksik de olsa bir başarı olarak kabul ediliyor. Ancak bu noktaya da kolay gelinmedi.
Oğuz Arda Sel’in annesi Mısra Sel ve ÇHD’li avukatlar başta olmak üzere, kazada yakınlarını kaybedenlerin 6 yıl süren mücadelesinin sonucudur bu. Bu mücadelede her mahkemede polis baskısı ile karşı karşıya kaldılar, Mısra Sel doğrudan hedef haline getirildi, hakkında cumhurbaşkanına hakaret, mahkemeye hakaret gibi suçlardan davalar açıldı. Bütün bunlara rağmen yürütülen kararlı mücadele, kısmi cezaların gelmesini sağladı. TCDD üst düzey yetkilileri ve Ulaştırma Bakanlığı yetkilileri başta olmak üzere, diğer sorumluların yargılanması ise, bu mücadelenin daha da büyütülmesi ile mümkün olacaktır.