Artan saldırılara karşı tek seçenek birleşmektir.
Kürtler neden küresel ve bölgesel bir saldırı altında yaşıyor. Dünyanın ‘barış melekleri, demokrasi kahramanları, hümanizm sevdalıları, insan hakları savunucuları, neden Kürtlere yapılanlara ‘sağır sultanlar’ gibi duyarsız.
Bir bütün olarak Kürtlerin olduğu coğrafyalarda, terör, savaş, ölüm ve imha ve ihanet bir kader gibi yaşanıyor. Küresel güçler arasındaki çıkar çatışması, Kürtlerin geleceği üzerinden pazarlığa dönüşüyor. Bir yanda Erdoğan yönetimi, Kürtlere saldırıları en uç noktaya götürüyor; diğer yanda Avrupa devletleri ve diğer kimi küresel güçler, Kürtlerin demokratik kurumlarına saldırıyor. Kürtlerin demokratik ve sosyal kurumlarına ve diasporasına düşmanca baskılar yapılıyor. Arşivlerine el koyuyorlar, medyası çalıştırılamaz hale getiriliyor. Açıkçası Avrupa devletleri Kürtlere baskı ve yasak konusunda pervasızca davranıyor. Kürtlere saldırırken kendi anayasa kurallarını bile tanımıyorlar…
Avrupa’da özellikle Fransa’da Kürtlere saldırılar zirve yapmış durumda. ‘Demokrasinin beşiği’ gibi görülen Fransa, Kürtlere karşı anlaşılmaz bir saldırıda bulunuyor. 23 Nisan 2024 tarihinde PKK’ye yönelik operasyon adı altında hukuki olmayan geniş çaplı bir saldırı yapıldı. Demokrasi ve insan hakları, küresel güçlerin çıkarları ile çelişmiyorsa vardır, çıkarları ile çelişiyorsa yoktur! Fransa’da Kürt halkı ‘demokrasinin’ saldırıları altında! Son bir aydır, üç yurtsever Türkiye’ye teslim edildi. Birkaç gün önce Kürtlerin demokratik, kültürel ve sosyal kurumlarına yeni baskınlar düzenlendi.
Türkiye’nin ABD, Türkiye ile Irak ve İran ziyaretleri, yine KDP ile yapılan anlaşmalar, tüm bunlara bağlı olarak Erdoğan’ın Irak ve Barzani’leri ziyaret etmesi, bu saldırı konseptinin hayata geçirilmesine dönük girişimlerdir. Metîna’ya yapılan işgal saldırısı ise, askeri boyutunu oluşturmaktadır. Erdoğan’ın ziyaretlerine paralel olarak Fransa’da ve Belçika’da Kürt medyasına ve demokratik kurumlarına baskınlar düzenlendi. Baskınların metodu düşmanca nitelikte oldu. Belçika’daki baskından kısa bir aralıktan sonra, Fransa’da demokratik kültürel Kürt kurumları da polis baskınına uğradı ve Drancy Demokratik Kürt Toplum Merkezi’ne operasyon yapıldı ve altı kişi gözaltına alındı. Dernek üyelerinin evine eş zamanlı baskınlar düzenleyen Fransız devleti, geçen hafta üç Kürt mülteciyi de hukuksuz ve zorla Türkiye’ye teslim etmişti. Bu saldırıların tesadüf olmadığı son derece açık.
Kürt öldürmek cezasız hale geldiği gibi, Kürtlere saldıranlar ödüllendiriliyor. Polis araçları sokaklarda Kürt çocuklarını eziyor, ezenlere ödüller veriliyor… Türk Genelkurmay Başkanlığı geçtiğimiz günlerde “2015’ten bu yana, sınırların dışında ve içinde 38 bin 191 Kürt öldürdüğünü açıkladı.” Gerek içerde, gerekse dışarda Kürtler savaş altında yaşıyor. Savaş trolleri aralıksız kirli propaganda yapıyor. Erdoğan’ın ziyaretleri de yeni bir saldırının hazırlıkları içindir.
Belçika’da bulunan Medya Haber ve Sterk TV stüdyoları yüzlerce polisle işgal edildi. Bu operasyonların ulusal hareketi silah bırakmaya yönelik adımlar olduğu açıktır. İstanbul’da, Ankara’da ve Kürdistan illerinde operasyonlar yapıldı. Öyle görünüyor ki, bu saldırılar durmayacak… Erdoğan’ın seçim yenilgisi, Kürtlerden intikam almaya dönüştü. Kürt halkı ve dostları, bu küresel boyuttaki saldırıya hep birlikte direnerek yanıt vermelidir. İkinci bir yol bulunmuyor. Kürt halkının bir düşmanı yok, onlarca düşmanı var. Kürtler kendi ulusal bilincini alanlara yansıtmalı. Kürtler AVRUPA halkını dayanışmaya çağırmalı. Avrupalı devrimciler, ilericiler ve demokratlar, Kürtlere yapılan saldırılara sessiz kalmamalı.
Fransa’dan bir PDD okuru