MİT Tırları ile ilgili yaptıkları haber yüzünden tutuklanan Can Dündar ve Erdem Gül, Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile tahliye oldular.
Dündar ve Gül, üç ay önce tutuklanmışlardı. Davacı ise Cumhurbaşkanı ve MİT’ti. Erdoğan, “bunun bedelini ödeyecekler” diye tehditler savurmuştu. Ardından haklarında dava açıldı ve “casuslukla” suçlanarak hapse atıldılar. Savcılığın hazırladığı 450 sayfalık iddianamede, iki kez ağırlaştırılmış müebbet isteniyordu. Delil olarak ise Dündar ve Gül’ün gazetede yazdıkları gösterilmişti.
Bu gazetecilerin tutuklanması, ülkede ve dünyada büyük bir tepkiye yol açtı. Gazeteciler, “umut nöbeti” adı altında Silivri Cezaevi önünde nöbet tuttular. Her yerden destek ve dayanışma mesajları geldi. Tahliye edilmelerinde bu eylemlerin ve dayanışmanın büyük bir rolü oldu. Onlar da çıktıkları andan itibaren bunu dile getirdiler. Ve ilk olarak “Cumartesi anneleri”nin eylemlerine katılıp onlara teşekkürlerini sundular.
Can Dündar ve Erdem Gül, Ergenekon davasından tutuklanan gazetecilerden farklı olarak başından itibaren dik bir duruş gösterdiler. Özellikle Can Dündar, cepheden bir tavır aldı. İçerde iken de bu yönde yazılarını sürdürdü. Onun bu dik duruşu, destek ve dayanışmayı arttırırken, düşmanlarının da hışmını üzerine topladı.
Tahliye “Erdoğan’a rağmen” yapılmıştı. Bunu hazmedemeyen Erdoğan “Anayasa Mahkemesi’nin kararına saygı duymuyorum, tanımıyorum” dedi ve yeniden tutuklanmalarını istedi.
Dündar ve Gül, Erdoğan’ı uluslararası mahkemede yargılayacak olan bir suçu deşifre etmişlerdi. Bilindiği gibi bunu açığa çıkaran polis ve savcılar “paralelci” diye suçlanıp içeri atıldılar. Ancak Dündar ve Gül, oluşan kamuoyu üzerine tahliye edildi. Erdoğan’ı yasaları ve kurumları çiğneme pahasına öfkelendiren de bu oldu.