1 Mayıs’ın üzerinden günler geçmesine rağmen tartışmalar, değerlendirmeler devam ediyor. Bu bile, 2024 1 Mayısı’nın farkını; birçok cepheden değerlendirilmesi, sonuçlar çıkartılması gereken yönlere sahip olduğunu gösteriyor.
Devletin korkusu, barikatı; düzen muhalefetinin işbirlikçi rolü; sendikaların sınıftan kopuk, bürokratik-uzlaşmacı karakteri; reformist partilerin icazet sınırlarını aşmayan pasifizmi; kimi devrimci hareketlerin sürüklenişi, birleşik-devrimci bir duruşun gösterilememesi vb. her biri kendi içinde açılması gereken pek çok başlık bulunuyor.
Diğer yandan her siyasal kurumun 1 Mayıs’ta aldığı tutum, onun niteliğini ortaya koyduğu gibi, geleceğine dair önemli veriler de sunuyor. Birçok kurum, kendi 1 Mayıs politikasını savunma, meşrulaştırma, doğruluğunu kanıtlama çabası içinde. Bunun üzerinden polemikler yapılıyor. Bütün bunlar anlaşılır ve doğal görülebilir. Fakat bir rahatsızlığın, sıkıntının, içine sinmemiş olmanın da dışavurumudur aynı zamanda. Onun için aradan geçen zamana rağmen 1 Mayıs tartışması bitmiyor. Bu yönüyle olumlu olduğu bile söylenebilir.
* * *
Tartışmaların ana hattını, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama iradesi ile Saraçhane’nin tercih edilmesi arasındaki fark oluşturuyor. Her tercih, bir vazgeçiştir! İstemi, temennisi, duygusu ne olursa olsun; nesnel olarak böyledir. Ve her tercih, bir siyasal bakışın, duruşun göstergesidir. İnsanları olduğu gibi, siyasal hareketleri de tercihleri belirler.
Başından itibaren Saraçhane tercihi, Taksim’den vazgeçildiğinin ilanıydı. Bunu ilk bildiren de DİSK oldu. DİSK ve CHP, bu 1 Mayıs’ta Taksim istemini sömürmenin ve soğurmanın uğursuz rolünü oynadılar. Aklı başında hiç kimse (bırakalım siyasi kurumları) DİSK ve CHP’nin 2024 1 Mayısı’nda Saraçhane’den Taksim’e yürüyeceğini düşünmemiştir. Saraçhane’ye gidenler, bunu bilerek gittiler. Yani 1 Mayıs’ı Saraçhane’de bir mitingle kutlamaya razı oldular. Ama ortada bir miting bile yoktu!
(Geçerken belirtelim; 2004 1 Mayıs kutlaması da fiili bir şekilde Saraçhane’de yapılmıştı. Fakat o günkü Saraçhane, Çağlayan “çukuru”na, Beykoz “çayırı”na tepkinin ve Taksim’e açılan yolun başlangıcıydı. Dolayısıyla 2004’te Saraçhane ileri bir mevziydi, 2024’te ise geriye çekmenin manevrası oldu. Şöyle de söyleyebiliriz; Maltepe’nin dayatıldığı ve kabul edildiği koşullarda, Saraçhane “ileri” bir adımdır; fakat Taksim isteminin yükseldiği günümüz koşullarında Saraçhane -veya herhangi bir yer- onu “geri”ye çekmektir. Politika, somut koşulların somut tahlili üzerinden yapılır ve her 1 Mayıs kendi somutunda değerlendirilir.)
2024 1 Mayısı’nda Saraçhane’de önce CHP’nin şovu, ardından DİSK’in fiyaskosu gerçekleşti. Bu durum, en başta hoşnutsuz biçimde Saraçhane’ye gidenleri öfkelendirdi. Bir miting bile yapılmadan oradan ayrılmak istemediler. Üstelik Okmeydanı-Şişli hattında 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyen gruplar eylemler yapmış ve 200 civarında gözaltı yaşanmıştı. Keza Saraçhane’ye girişte yine Kaypakkaya flamaları bahane edilerek polis saldırısı ve gözaltılar olmuştu. Bütün bunların devrimci-demokrat kitlede hoşnutsuzluk yaratması kaçınılmazdı.
Her devrimci-ilerici kurumun içinde militan unsurlar bulunur; hatta reformist partilerin içinde bile… Özellikle gençlik, yapısı gereği hem daha atılgandır, hem de bu partiler tarafından henüz bozulmamıştır. Bozdoğan Kemeri’nin önüne ilk olarak gençlerin gelmesi tesadüf değildir. Hatta EMEP gibi, Taksim’e her zaman karşı çıkan bir partinin gençleri bile çatışma bölgesine gelmiştir.
Devlet, 1 Mayıs günü Beşiktaş’ı ulaşılamaz kılarak, bunun sonucunda Beşiktaş’ta toplanacak kurumların önemli bir kısmının Saraçhane’ye akmasına zemin hazırlayarak, kendi açısından büyük bir hesap hatası yaptı. Bu durum Saraçhane’yi hem nicelik hem nitelik olarak değiştirdi. En fazla binlerin geleceği sanılırken (sendikalar üyelerini bile getirmeye çalışmadı) onbinler toplandı. DİSK ve CHP, Saraçhane’deki kitleyi istediği gibi yöneteceğini sanıyordu, ama kaldırdıkları taşı ayaklarına düşürdüler. Devrimci kurumlar barikat önünde çatışırken DİSK’in dağılma kararı alması, işçiler tarafından da yuhalandı. DİSK ve CHP, işçi ve emekçilerin ruh halini de doğru tahlil edememişti.
Özcesi, Saraçhane’de DİSK ve CHP’nin planının tutmaması, bir dizi nesnel ve öznel faktöre bağlıdır. Bunların sonucu olarak polis barikatının önünde saatlerce çatışmalar yaşanmış, DİSK ve CHP savunmaya çekilmiştir. Fakat bu durum, Saraçhane’ye giden devrimci-demokrat kurumları rahatlatan bir ortam yarattı. Hatta kimisi, buradan hareketle 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamakta ısrar eden ve Şişli çevresinde eylem yapan devrimci kurumları eleştirmeye kalkıştı.
Sapla samanın birbirine karıştığı bu koşullarda, 2024 1 Mayısı’nın temel noktalarının altını çizmek ve ayrımları belirtmek bir zorunluluk oldu.
* * *
2024 1 Mayısı’na damgasını vuran direniş olmuştur. Bu Saraçhane’yi de içine alacak biçimde böyledir. Nitekim 1 Mayıs sonrası yaptığımız değerlendirmelerde bu gerçeği vurguladık. Şunu da belirtelim; İstanbul’da 1 Mayıs’ın Okmeydanı-Şişli ile Saraçhane’de cereyan etmesini, “bir yerde direniş diğer yerde teslimiyet” yaşanmış gibi, “iki ayrı 1 Mayıs” olarak (“üç 1 Mayıs” diyenler de oldu) değerlendirmeyi de doğru bulmuyoruz. İstanbul’da 1 Mayıs, alansal olarak farklı yerlerde gerçekleşti, fakat hepsine direniş damgasını vurdu. “İki 1 Mayıs” veya “iki kent” gibi tanımlamalar birbirine zıt olgular için kullanılır; bu 1 Mayıs öyle değildi. Saraçhane’yi “teslimiyet” şeklinde kodlamak, haksız ve sübjektif bir değerlendirme olur. Bununla birlikte sonuçtan bakarak Saraçhane’ye gidişi haklı göstermek, dahası Saraçhane ile Okmeydanı-Şişli bölgesindeki direnişi aynılaştırmak-eşitlemek de doğru bir yaklaşım değildir.
Birincisi; Okmeydanı-Şişli bölgesindeki çatışmalar, devletin Taksim yasağını tanımamanın, yasaklara rağmen Taksim’e yürüme iradesinin ortaya koyuluşudur. Devrimcilerin Taksim hedefinden vazgeçmeyeceğini dosta-düşmana gösteren bir meydan okumadır. Örgütlüdür, iradidir. (Bu eylemlerin tek eksikliği, birleşik bir tarzda yapılamamış olmasıdır. O yönde çaba sarfedilmiş, yer ve saat belirlenmiştir; fakat 1 Mayıs günü tahmin edilenin ötesinde polis kuşatması ile karşılaşmak, her kurumun biraraya geldiği anda eylemi başlatmasını biraz da zorunlu kılmıştır.) Saraçhane direnişi ise, kendiliğindendir, tepkiseldir. Saraçhane’ye gitmeye karar verenler, DİSK ve CHP’nin planını bozmak için önceden biraraya gelip kararlar almış ve o kararlar doğrultusunda hareket etmiş değillerdir. Bunu gidenler de kabul etmektedir zaten. Hal böyleyken meseleyi, Saraçhane’ye gidenlere “güvenmemek” üzerinden ele almak, abesle iştigaldir. Kurumlar arası ilişki, güven-güvensizlik gibi ahlaki kriterlerle değil, ilkeler-kurallar çerçevesinde siyasi kriterlerle sürdürülür. Karar almaktan özellikle kaçınılan, sözle yetinilen, sadece güvene dayalı bir birliktelik olmaz. Bu koşullarda karar alınmasını istemek kadar doğal ve doğru bir şey de olamaz.
İkincisi; Saraçhane’deki direniş, Okmeydanı-Şişli eylemleri üzerinden olmuştur. Bir başka ifadeyle bu eylemler olmasa, Saraçhane’de bir direniş ya sınırlı kalacak ya da hiç olmayacaktı. Ama daha önemlisi, 2024 1 Mayısı’na direnişin damga vurması, asıl olarak Taksim hedefinden şaşmadan, bunun için her tür bedeli göze alarak eylem yapanlar sayesindedir. DİSK ve CHP’yi zorlayan da, Saraçhane’ye giden birçok kurumda iç rahatsızlığı yaratan ve barikatlara yönelten de, her koşulda Taksim’e gitme kararında olanların varlığıdır. Direnişin her zaman ayrıştırıcı ve zorlayıcı bir rolü vardır. 2024 1 Mayısı’nda da bu rolü oynamıştır.
Üçüncüsü; bu 1 Mayıs’ta en çok neden DİSK ve CHP’nin konuşulduğunu sormak gerekiyor. Çünkü İstanbul 1 Mayısı’nın Taksim’de (veya çevresinde) değil de, Saraçhane’de yapılmasını sağlayan, diğer sendika ve meslek odaları dahil, birçok devrimci kurumu Saraçhane’ye götürmeyi başaran onlar oldu. Tersten sorarsak; neden 2024 1 Mayıs Taksim Platformu değil de DİSK ve CHP konuşuluyor? Hatta Platform’un adı bile geçmiyor! Bir tarafta DİSK ve CHP, diğer tarafta Platform konumlanmadı çünkü. Oysa 2024 1 Mayısı böyle bir saflaşmaya sahne olabilirdi. Platformu oluşturan kurumlar, önceki kararlarının arkasında durabilse, özgüvenli olabilse, görselliği-görünmeyi değil de doğru olanı esas alsa, çok farklı 1 Mayıs yaşanabilirdi. En önemlisi 2025 1 Mayısı başta olmak üzere geleceğe iyi bir miras bırakmış olurdu.
2024 1 Mayısı’nda Saraçhane’ye gidenler, -DİSK ve CHP hakkında ne söylerse söylesinler- 1 Mayıs’ta yine onların belirleyiciliğini kabul etmiş, sürüklenmiş oldular. Saraçhane’de kendiliğinden gelişen direniş, bütün bu gerçeklerin üstünü örtmez, örtemez. Platform, başta DİSK olmak üzere sendikaların 1 Mayıs üzerindeki tahakkümünü kırmak istiyorsa, en başta kararlı bir duruş sergilemeli ve özgüvenli bir biçimde aldığı kararların arkasında durmalıydı. Ayrı bir odak haline gelmenin yolu, bağımsız-özgüvenli-devrimci bir duruştan geçiyor.
Platformu oluşturan kurumlar başta olmak üzere tüm devrimci, demokrat kurumların 2024 1 Mayısı’ndan çıkarması gereken birçok ders bulunuyor gerçekten de. “Mümkün olan mücadele, verilmekte olan mücadeledir” savunmacılığından, kendiliğindenciliğe-sürüklenişe mazeretler uydurmaktan, sonuca bakarak sebepleri haklı kılmaya çabalamaktan sıyrılarak, gerçekleri görüp kabullenmeye, hata ve eksikleri aşmaya ihtiyaç vardır.