Cumartesi Anneleri 1000. hafta eylemi yapıldı

Cumartesi Anneleri’nin 1000. hafta eylemi 25 Mayıs’ta Galatasaray Meydanı’nda yapıldı. Eyleme gelenleri polis, iki arama noktası kurarak alana aldı. Eyleme Proleter Devrimci Duruş okurlarının da aralarında olduğu devrimci kurumlar, siyasi partiler katıldı. Eylemde basın açıklamasının okunmasının ardından, kayıp yakınları yaşadıkları süreçleri anlattı ve hesap soruluncaya kadar eyleme devam edeceklerini, Galatasaray Meydanı’nda olacaklarını belirttiler. Eylem yaklaşık 1 saat sürdü.

 

Kayıpların peşinde 29 yıl

Cumartesi Anneleri’nin mücadelesi, 1995 yılında yaşanan Gazi Direnişi’nin yarattığı büyük mücadelenin üzerinden başladı. Gazi Direnişi kazanımla sonuçlandıktan bir süre sonra, Hasan Ocak gözaltında kaybedildi. Ailesinin yaptığı çeşitli eylemlerin ardından, 15 Mayıs 1995’te Hasan Ocak’ın işkence yapılmış bedeni, kimsesizler mezarlığında bulundu. Ve onun için yapılan eylemler, gözaltında kayıplara karşı adalet arayan ailelerin mücadelesiyle birleşti.

Bu doğrultuda ilk kez küçük bir grup aile, 27 Mayıs 1995’te, Galatasaray Lisesi önünde eylem yaptı. Kayıp yakınları, Arjantin’de 1976-1983 yılları arasında faşist cunta döneminde kaybedilen ve katledilen çocukları ve torunları için eylem yapan Plaza de Mayo Anneleri’nin (Mayıs Anneleri) eylemlerinden örnek almışlardı. Ellerinde kayıpların fotoğraflarıyla, sessiz bir oturma eylemi yaptılar. Ardında Cumartesi günleri, onların buluşma ve eylem günü oldu.

Eylemler bir istikrar göstermeye başlayınca, “Cumartesi Anneleri” ismiyle anılmaya başladılar. Ahmet Kaya o günlerde, “Beni Bul Anne” şarkısını seslendirdi. Eylem büyüdü, kayıp yakınlarının sessiz öfkesi, binlerce kişilik eylemlere dönüştü.

Cumartesi Anneleri’nin gücünden korkan devlet, 1999 yılında eylemler saldırmaya başladı. Saldırılar nedeniyle eylemlere ara verildi.

2009 yılında AKP, “darbeci generallerle hesaplaşma, asker vesayetine karşı mücadele” gibi söylemlerle Ergenekon Davası’nı başlattı. Bu süreçte bazı devrimci-demokrat kesimler, gerçekten 12 Eylül’le bir hesaplaşma yaşanabileceği, geçmişin “derin devlet”inin yargılanabileceği umuduna kapıldılar. Klikler arası yaşanan bir çatışmanın, “demokrasi”yi geliştireceği beklentisi oluştu. Bu süreçte, 31 Ocak 2009’da Cumartesi eylemleri yeniden başladı.

Şubat 2011’de, dönemin başbakanı Erdoğan, Dolmabahçe’deki çalışma ofisinde Cumartesi Anneleri’nin temsilcileriyle görüştü. Görüşmede Cumartesi Anneleri’nin etkin isimlerinden Berfo Ana (Berfin Kırbayır), 12 Eylül darbesinin ardından Ardahan’da gözaltına alınıp kaybedilen oğlu Cemil Kırbayır’ı anlattı. Görüşmenin ardından, Nisan ayında TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, “gözaltında kaybedildiği iddia edilen kişilerin akıbetinin araştırılması” amacıyla çalışmalara başladığını duyurdu. Ardından 350 sayfalık bir rapor hazırladılar ve sonuç bölümüne şunu yazdılar: “Komisyonumuz Cemil Kırbayır’ın gözaltında işkence gördüğüne, bu işkence sonucunda hayatını kaybettiğine ve cesedinin, ölümüne sebebiyet veren sorgulamaları yapan kamu görevlilerince ortadan kaldırıldığına inanmaktadır.”

Bu rapor, kayıplar için mücadele veren kesimlerde büyük bir umut yarattı. Devletin ilk defa bir kişinin gözaltında katledilip kaybedildiğini kabul ettiği sonucu çıkartıldı ve Cemil Kırbayır’ın bulunup ailesine teslim edileceği beklentisi oluştu. Ancak beklenti boşunaydı. AKP, konumunu sağlamlaştırmak, diğer kliklerle savaşında destek oluşturmak, “Ergenekoncu” adı verilen kesimi tasfiye etmek için, “12 Eylül darbecilerinin yargılanması”, “kayıplar konusunun gündemleştirilmesi” gibi göstermelik ve hiçbir sonuç getirmeyen adımlar atmış; kendi yerini sağlamlaştırdıktan sonra da bu göstermelik adımları da yoketmişti. 2011’de Erdoğan’la yapılan görüşmeden 11 yıl sonra, 2022’de Cemil Kırbayır’ın dosyası zamanaşımı nedeniyle kapatılıncaya kadar, aileler umut taşımaya devam etmişlerdi.

Cumartesi Anneleri’nin eylemleri 25 Ağustos 2018’e kadar kesintisiz devam etti. 25 Ağustos’taki 700. hafta eylemi, kaymakamlık tarafından yasaklandı. Devlet biber gazı ve plastik mermi ile saldırdı kayıp yakınlarına. Saldırıda 80 yaşındaki anneler dahil, onlarca kişi gözaltına alındı. Dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bu eylemleri “istismar ve kandırmaca” olarak tanımladı “anneliğin terör örgütlerine kılıf yapılmasına göz yummayacaklarını” açıkladı.

AYM (Anayasa Mahkemesi) 2018’de yaşanan bu müdahalenin ve sonrasında Galatasaray Meydanı’nın kapatılmasının, hak ihlali olduğuna karar verdi. Ancak bu karar, Cumartesi eylemlerine dönük polis saldırısını durdurmadı. Her eylem, polisin saldırısı, gözaltı ve ters kelepçe ile karşılandı.

Bir süre sonra eylemler İHD binasının önüne çekildi. Ancak burada da polis baskısı ve kuşatması devam etti.

Yaklaşık 5,5 yıl sonra, 11 Kasım 2023’te, 973. hafta buluşmasında devlet, küçük bir grubun Galatasaray Lisesi önünde eylem yapmasına izin verdi. Sonraki haftalarda, küçük gruplar halinde Galatasaray eylemleri devam etti. Bu eylemlerde polis bariyeriyle kapatılan meydana giremeyen kayıp yakınları, polis bariyerlerinin üzerinden karanfil attılar.

Kayıp yakınlarının ve Cumartesi İnsanları’nın ısrarlı ve kararlı mücadelesi, devletin geri adım atmasına neden oldu. Keza son dönemde farklı direnişler de mücadele dinamiklerini yükselten bir etki yaratıyordu. Mesela 1 Mayıs’ta Taksim hedefiyle Şişli ve Saraçhane’de yaşanan direniş, seçimlerin ardından Van’daki kayyum girişimine karşı kitlesel eylemler ve kayyum saldırısının püskürtülmesi, açlık ve yoksulluğa mahkum edilen kitlelerin giderek kabaran öfkesi gibi unsurlar, yeni kitlesel patlamalar oluşması ihtimalini güçlendiriyordu. Bu koşullarda AKP, kayıp aileleri ile yeni bir çatışma dinamiği oluşturmayı göze alamadı ve 1000. hafta eylemine saldırmayacağını baştan duyurdu.

Bu koşullarda güçlü ve kitlesel bir katılımla 1000. hafta eylemi gerçekleştirildi ve gözaltında katledilen, kaybedilenler için adalet talebi bir kez daha güçlü bir biçimde haykırılmış oldu.

Bunlara da bakabilirsiniz

Sendikalar işçi sınıfının temel örgütlerindendir; GÜCÜMÜZ ÖRGÜTLÜLÜĞÜMÜZDÜR!

İşçi sınıfının mücadelesi ve uzlaşmacı-işbirlikçi sendikaların durumu, son dönemde yeniden öne çıktı, gündemin ilk sıralarına …

pdd-arka-logo-1

Teori; elde silah dövüşenlerin, yüreğindeki ateşi kalemine akıtanların işidir!

Teori, Fransızca kökenli bir kelime. Türkçe karşılığı “kuram” fakat birçok yabancı kelimede olduğu gibi teori …

Yumuşama, normalleşme, çözüm derken… Yine kayyum saldırısı

Bahçeli’nin 1 Ekim’de yeni yasama yılının açılışında, DEM Parti milletvekilleriyle tokalaşması ile başladı her şey… …