Can Atalay’ın vekilliği için olağanüstü toplanan TBMM’de kan aktı. AKP’li vekiller, kürsüde konuşmakta olan TİP Milletvekili Ahmet Şık’a linç girişiminde bulundu. AKP’nin meclis idare amiri Alpay Özalan, daha önceki kavgalarda olduğu gibi, bu olayda da başı çekti; Ahmet Şık’a yumruklu-tekmeli bir saldırı düzenledi. Ardından diğer AKP’liler yığıldı ve linç girişiminde bulundular.
Bu saldırıyı durdurmak isteyen DEM Parti Grup Başkan Vekili Gülistan Koçyiğit’e de saldırdılar. Koçyiğit’in kaşı yarıldı ve kanadı. AKP’li vekillerin muhalif kadın milletvekillerine büyük bir kinle saldırdığı görüldü.
Meclis zaten olaylı açılmıştı. Genel Kurulu CHP’li Gülizar Biçer Karaca’nın yönetmesi gerekirken, TBMM Başkanı Kurtulmuş, Bekir Bozdağ’ın yönetmesini istedi. Muhalefet partileri bu durumu hukuksuz bulduklarını söylediler. Üstelik Can Atalay’ın milletvekilliğini düşüren kararı da Bekir Bozdağ okumuştu. Anayasa Mahkemesi ise, bu kararı “yok hükmünde” saydı. Bunun üzerine yeniden toplanan Genel Kurulu, bir kez daha Bekir Bozdağ’ın yönetmesi, sadece “usul” yönünden değil, işin özüne de aykırıydı.
MHP’li vekiller oturuma katılmadı, AKP’liler ise yoklama tamamlandıktan sonra salona girdiler. Saldırı dahil her şeyin önceden planlandığı ortadaydı. Öyle ki, meclisi yöneten Bekir Bozdağ, AKP’li saldırgan vekillerin geldiğini görünce, “gong”u çalıp oturumu kapattı. Genel Kurul devam ederken saldırı olduğunda, “disiplin cezası” alacaklarını bildiklerinden, her şeyi ölçüp biçerek saldırıya geçtiler.
Kapitalist sistemde meclisler her zaman “burjuvazinin ahırı”dır. TBMM, bu “ahır”ın en açık görüldüğü meclislerden biridir. Hal böyleyken hala “halkın iradesini” yansıtmasından bahsediliyor! TBMM hiçbir dönem “halkın iradesi”ni yansıtmadı, hele AKP’li yıllarda bu durum “kör gözüm parmağına” şeklini aldı. Uzun süredir meclis, AKP’nin hileyle-terörle devam ettirdiği “iktidarı”nı meşrulaştırmaktan başka bir işlev görmüyor. Seçimler de, meclis de buna hizmet ediyor…
Üstelik AKP ve MHP’li vekiller, mecliste terör estiriyorlar. Daha önce de birçok saldırı düzenlemişlerdi. Bir milletvekili kürsüde konuşurken öldü. Son saldırı ise planlı ve daha azgın bir saldırıydı. Meclis kürsüsünün merdivenleri kana boyandı. Ardından görevliler o kanları silmeye girişti. Ama o kanlar silmekle geçmeyecek şekilde tarihe kazındı bir kere…
Başta TİP ve DEM Parti milletvekilleri olmak üzere tüm muhalif partiler, bu duruma daha fazla boyun eğmeden, meclisi terketmelidir. Saldırıyı başlatan Alpay Özalan’ın “disiplin cezası” almasını istemekle bu iş kapatılamaz! AKP-MHP yönetimine daha fazla meşruluk tanımamalı, bu suça ortak olunmamalıdır.
Can Atalay için bu kaçıncı AYM kararı, kaçıncı meclis oturumu… Her defasında yeniden bir “umut” yaratılarak bu sorunun çözüleceği vaat edilerek halk kandırılıyor. Bu meclisten “demokrasi” beklemek, ham hayaldir! Can Atalay’ın vekilliği kabul edilsin-edilmesin meclisten çekilmek gerekir. Yeni bir seçim ve siyasi partiler yasası yapılmadan da seçimlere gidilmemelidir.
Devletin “yönetim krizi”ni çözmek, kendine “devrimciyim, demokratım” diyenlerin işi olamaz! Esasında burjuva muhalefetin bile bu duruma daha fazla katlanmaması gerekir. AKP-MHP yönetimine “meşruluk” tanımaktan vazgeçilmeli, bir an evvel meclisten istifa edilmelidir!
Çözüm, halka dönmektir. Halk hareketiyle birlikte bu gerici-faşist yönetime son vermektir!