PKK ile devrimci örgütlerin birliği üzerine

arka-logo

PKK ile birlikte toplam 10 örgütün “Halkların Birleşik Devrim Hareketi” adıyla biraraya geldiği, PKK liderlerinden Duran Kalkan tarafından duyuruldu. 12 Mart 2016 tarihinde yapılan açıklamada, Aralık ayından itibaren sürdürülen görüşmelerin sonunda, böyle bir “ortak mücadele örgütü” kurulduğu açıklandı. Cemil Bayık da Aralık ayında verdiği bir demeçte, “Türkiye’nin içinden ve dışından gelen başka örgütlerle birlikte yakında bir devrimci direniş cephesinin kuruluşunu ilan etmeyi öngörüyoruz” demişti.

Bu bir “direniş cephesi” midir, yoksa açıklamada belirtildiği gibi “güç ve eylem birliği” mi, tam olarak anlaşılmıyor. İsmiyle, amblemiyle, “ortak mücadele örgütü” tanımlamasıyla, cephesel bir birliğe daha yakın görünüyor. Elbette örgütsel biçimleniş modelinden daha önemli olan, sözkonusu birliğin içeriğidir. Ancak “cephe” ile “güç ve eylem birliği” arasında sadece biçimsel değil, özsel farklar da vardır. Ve ona göre ele almak gerekir.

* * *

Sözkonusu birliğin hangi temeller üzerinde yükseldiği, 12 Mart’ta yapılan açıklama ile sunuldu. Birlik metnine damgasını vuran, Kürt ulusal hareketinin görüşleridir. Ülkedeki ve bölgedeki tüm gelişmeler, Kürt hareketinin bakışaçısı ile ele alınmış ve onu merkeze koyarak değelendirilmiştir. Metni uzun uzun ele alma niyetinde değiliz. Ancak birkaç örnek vermekle yetineceğiz.

Metnin daha ilk cümlesi Emperyalistler ve gerici ulus-devlet yapıları, Ortadoğu’da yaşanan tüm kitlesel katliamların baş sorumlusudur” (abç)diye başlıyor. Ortadoğu’da yaşanan emperyalist savaştan, emperyalistler ve işbirlikçileri sorumludur. Bölgedeki devletlerin Türkiye gibi “ulus-devlet” ya da Irak gibi “federal” olmasının burada bir önemi yoktur. Ayrıca “ulus devlet” olunca, otomatikman “gerici”; “federal” olunca “ilerici” olacak diye bir kaide de yoktur.

Keza birçok yerde “Kürt özyönetimi” öne çıkarılmakta, hatta “Türkiye’de halk iktidarını ve Kürdistan’da demokratik özyönetimleri kurarak” halkların özgür geleceğinin kazanılacağı iddia edilmektedir. Kürt ulusal hareketinin sosyalizme karşı bir alternatif olarak öne sürdüğü “özyönetim”in teorik olarak yanlışlığı bir yana, Türkiye gibi faşizmin hüküm sürdüğü koşullarda pratik olarak da mümkün olmadığı kanıtlanmış durumdadır. Kaldı ki Kürt hareketi, faşizm koşulları değişmese bile, AB’nin yerel yönetimler yasasının uygulanmasının “özyönetim” için yeterli olacağını birçok defa belirtmiştir.

Bildiğimiz kadarıyla birlik metnine imza atan 10 örgüt içinde devrimin niteliğini “sosyalist devrim” olarak saptayanlar da var. Bunlar nasıl oluyor da “Türkiye’de halk iktidarı, Kürdistan’da özyönetim” olarak tanımlanan bir yönetim şeklini savunabiliyorlar? Bir yandan “halkların birleşik devrimi” derken, Kürdistan’ı Kürt ulusal hareketinin bakışıyla ele almak, sosyalizm hedefinden ise hiç sözetmemek, en temel ilkelerden uzaklaşmak değil midir?

Yok eğer önemli olan “ilkeler” değil, her ne olursa olsun “birlik” deniyorsa, elbette bu da bir tercihtir. Ancak bugüne dek birçok kez denenen bu tercih, ne yazık ki, hüsranla sonuçlanan kötü bir miras bırakmıştır.

Metinde, ilkesel düzeyde kendini ortaya koyan bir başka sorun, işçi ve emekçi hareketini, Kürt hareketinin eklentisi, uzantısı olarak ele alan yaklaşımdır.

“Bugün Rojava devrimini, Kürt özyönetim direnişlerini ve halklarımızın Birleşik Devrim mücadelesini savunmak ve sürdürmek demek, tüm ezilenlerin, emekçilerin, aydınların, demokratların ve tüm halkın can güvenliğini ve geleceğini savunmak demektir.”

“İşçi ve emekçi” kavramı zaten genel bir “ezilenler” kategorisi içinde eritilmektedir. Bununla da kalmayıp, “ezilenlerin, emekçilerin,… tüm halkın” geleceği, “Rojava devrimi ve Kürt özyönetim direnişlerini savunma” koşuluna bağlanmıştır.

* * *

Kuruluşu ilan edilen “birlik”e, ulusal hareketin damgasını vurması, bu tür ideolojik-siyasi sorunların dışında, “eylem çizgisi” başta gelmek üzere pratikte yaşananlarla, her adımda yeni zorlukları getirecektir. Açıklamanın yapıldığı günden bir gün sonra, 13 Mart’ta Kızılay’da gerçekleşen bombalı saldırıda olduğu gibi… Birliğin içinde yeralan birçok örgütün bugüne dek bu tarz eylemleri doğru bulmadıkları, hatta eleştirdikleri biliniyor. Fakat PKK ile birlik içinde yeralmak, her birine ayrı bir sorumluluk yüklemektedir.

PKK’nin halka zarar veren eylem çizgisi, yeni de değil. Önceki yıllarda alışveriş merkezlerine ve kitlelerin bulunduğu yerlere bombalı saldırılar yaşanmıştı. Halen semtlerde yapılan gösterilerde, araba ve marketleri yakıp yıktıklarını biliyoruz. PKK’nin bu eylem çizgisi, destek ve dayanışma eylemlerine katılan devrimci-demokratları zor durumda bıraktığı gibi, şovenizmin güçlenmesine de katkı sunuyor.

Geçmişten bu yana devrimci örgütler PKK’nin eylem tarzını eleştirdiler. Ancak değişen bir şey olmadı. Son olarak Kızılay’daki patlama bunu bir kez daha gösterdi. Fakat bu kez içlerinde bebeklerin, devrimci-demokrat gençlerin olduğu 36 insanın ölümü, büyük bir tepkiye açtı. Kürt hareketine yakın olan kurum ve kişiler bile ne diyeceklerini şaşırdılar. Kısık da olsa eleştirmekten kendilerini alamadılar.

Bunun bir de “devrimci örgütlerle birlik” duyurusunun ertesinde gerçekleşmesi, şaşkınlığı arttıran diğer faktör oldu. Birlik içinde yeralan bazı örgütler, bu eylemi kınadıklarını açıkladılar. Fakat aynı çatı altında olup da sadece kınamanın artık yeterli olmayacağı bilinmelidir. PKK’nin yaptığı her şeyden onlar da sorumlu tutulacaklardır. Sözkonusu olan, -“cephesel” ya da “güç birliği”- merkezi bir birlikse, bunun sorumluluğu çok daha fazla artmış demektir. Başta kendi kitleleri olmak üzere, tüm devrimci-demokrat kesimlere inandırıcı açıklamalar yapma zorunluluğu doğurur.

* * *

Bölgemizde emperyalist savaşın, ülkede kirli savaşın ve işçi-emekçi tüm halka, ilerici aydınlara dönük faşist saldırıların arttığı bir dönemde, devrimci birliklerin hayati bir ihtiyaç olduğu tartışılmaz. Bugüne dek çeşitli biçimler altında yerel ve merkezi güç ve eylem birlikleri yapılmıştır da. Ne var ki, çoğu kez büyük umutlarla gerçekleşen birlikler, beklentileri karşılamamış ve hayal kırıklığı yaşatmıştır. Bunun en önemli nedeni, bu birliklerin ilkeler temelinde ve pratikte pişerek sağlam bir şekilde kurulmamış olmasıdır. PKK ekseninde kurulan “HBDH” için de benzer bir durum sözkonusudur.

Bugün ihtiyaç duyulan birlik, Kürt halkının sorunlarını kucakladığı gibi, işçi ve emekçilerin taleplerini de kapsayan; savaşa ve faşizme karşı tüm halkı birleştiren ve devrimci bir çizgide dövüştüren bir birliklerdir.Dün olduğu gibi bugün de, yerel-merkezi bu tür birliklerin kurulması çabamız sürecek, devrimci-demokrat-yurtsever güçlerle ilkelerimize ters düşmeden eylem birliklerinde ısrarımız devam edecektir.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …