16 Nisan tarihinde HDP’Nin çağrısıyla, aylardır abluka altına alınmış olan Kürt kentleri Cizre ve İdil’e bir dayanışma ziyareti gerçekleştirildi. Dergimiz Proleter Devrimci Duruş temsilcisinin de katıldığı bu ziyarette, bölge halkıyla ve temsilcileriyle görüşmeler yapıldı, taziye ziyaretleri gerçekleştirildi, vahşet bodrumları başta olmak üzere, yıkılan evler gezildi.
Dayanışma ziyaretine katılan bütün kurumların ortak imzasıyla hazırlanan raporu yayınlıyoruz.
Cizre, İdil ve yıkılan bütün ilçelerimizle dayanışmayı yükseltelim!
Çok sayıda sosyalist parti, kurum ve işçi-emekçi kitle örgütü temsilcilerinden oluşan bir heyet olarak, 16 Nisan 2016 tarihinde Halkların Demokratik Partisi’nin daveti üzerine Şırnak’ın Cizre ve İdil ilçelerini ziyaret ederek bu kentlerde son aylarda yaşanan zulüm ve vahşeti kendi gözlerimizle gördük, olayları yaşayan insanlardan dinledik, dayanışma ifade ettik, yitirilen insanların ailelerine taziye ziyaretinde bulunduk.
Bu ziyaretimizde, Türkiye’nin, 7 Haziran 2015 seçimlerinde meclis çoğunluğunu yitiren AKP tarafından nasıl adım adım Suriyeleştirildiğine somut olarak tanıklık ettik. Belediye başkanından evinin kapısına çıkmış ev kadınına kadar uzanan bir yelpazede, olayların doğrudan mağduru olmuş insanlardan yaşadıklarını dinledik. Saptamalarımızı ve çağrımızı bu basın açıklamasıyla Türkiye’nin batısında yaşayan ve düzen medyası tarafından her gün asılsız haberlerle bilinci köreltilmeye çalışılan işçi-emekçi halkla ve ezilenlerle paylaşıyoruz.
Sokağa çıkma yasağı adı altında sürdürülen ablukalar, şu an Cizre ve İdil’de saat 21:30 ile 04:30 arası saatlerde, Yüksekova, Nusaybin, Şırnak, Silopi ve Sur’da da tam zamanlı olarak devam etmektedir.
Toplamda 5 kez sokağa çıkma yasağı ilan edilen Cizre’de son yasak 14.12.2015’te ilan edildi. 123 gündür devam eden ablukada kimliği belirlenen 172 kişi ve kimliği henüz belirlenmeyen 79 kişi ile birlikte toplam 251 kişi yaşamını yitirdi. Daha önceki ablukalarda yaşamını yitiren 32 kişi ile birlikte Temmuz 2015’ten bu yana 283 kişi hayatını kaybetti. Bu insanların çoğunluğu sivil halktan oluşmaktadır.
Cizre’de vahşet bodrumlarında yakılarak tanınmaz hale getirilen 79 ceset hâlâ morgda bekletilmekte, bu insanların kimliklerinin DNA yoluyla belirlenmesi için çalışmalar sürdürülmektedir.
İdil’de ilk sokağa çıkma yasağı 16.02.2016’da ilan edildi. 55 gündür devam eden ablukada bu güne kadar kimliği belirlenen 46 kişi yaşamını yitirdi. Abluka boyunca hastanelere 61 cenaze getirildi; 45’i defnedildi. 16 kişinin cenazesi ise henüz kimlik tespiti yapılmadığından dolayı hastanelerde bekletilmektedir. İdil’de abluka boyunca hayatını kaybeden insan sayısı 62’dir. Özellikle “operasyonların tamamlandığı” ilan edilen 20. günden sonra 42. güne kadar süren tam günlü sokağa çıkma yasağı döneminde halkın evlerine yönelik kapsamlı bir tahribat gerçekleştirilmiştir.
Yaşanan olaylar tam bir vahşet görünümünü almıştır. Özellikle Cizre’de yaralı insanlar günlerce binaların bodrumlarında mahsur kalmış, buralarda sağlık bakımına muhtaç bekleyen yaralılara sağlık hizmeti verilmesi engellenmiş, böylece savaş hukukunun dahi en temel kurallarının uygulanmasını, devlet kendi vatandaşından esirgemiştir. Bu bodrumlarda daha sonra insan hakları örgütlerinin temsilcileri yanmış bedenlerin bulunduğuna tanıklık etmiştir. Heyetimiz Cizre’yi ziyaret ettiğinde bodrumlar büyük ölçüde kapatılmıştı. İdil’de ise, ölülerin cenaze araçları mevcut olduğu halde traktör römorklarında taşındığı bildirilmiştir.
Hem Cizre’de, hem İdil’de, tahribat bununla sınırlı değildir. Birçok evin patlama sonucu veya dozerlerle yıkıldığı gözlenmiştir. Kimi durumlarda dışarısı en ufak bir tahribat görmemiş birçok evin içi bütünüyle yakılmış durumda idi. Halkın anlattığına göre, başka hiçbir tür hasarın görülmediği ayakta kalan evlerin içinde ise beyaz eşya, televizyon, gardrop gibi eşyalar sahiplerince paramparça edilmiş halde bulunmuştur. Sokağa çıkma yasağı döneminde sadece elektrik ve internet dâhil çeşitli iletişim araçlarının kesilmesiyle yetinilmemiş, her iki ilçede de kanalizasyon ve su şebekeleri büyük ölçüde çalışmaz hâle sokulmuştur.
Maddi tahribata manevi bakımdan aşağılama eşlik etmiştir. Geçmişte teşhir edilmiş “Esedullah Tim” ve “JÖH” ya da “PÖH” imzalı çeşitli yazılamaların örneklerine heyetimiz de tanık olmuştur. Tarihi Cizre sokaklarında devasa harflerle şu yazılama okunuyor: “Türk adımız/Oğuz boyumuz/Avşar soyumuz”. İdil’de bir duvara ise boylu boyunca şu yazılıdır: “Allah tektir/Ordusu Türktür”! Mardin-Cizre karayolundaki polis kontrol noktalarında “Osmanlı şehidi ölmez” türü sloganlar veya üç hilalli faşist simgeler görmek sıradan olaylardır! Yaşanan ablukaların arkasındaki ırkçı motivasyonu bu yazılamalar açıkça ortaya koymaktadır.
Bütün bunlara rağmen, iktidar, halkı teslim almayı başaramamıştır. Bugün bölgede devletin varlığı, zırhlı araçlardan, silahlı güçlerden ve karakollardan ibarettir. Yerel halkın ifadesiyle, kaymakamın ya da savcının bile söz geçiremediği bir güç bölge halkının zihninde ve vicdanında derin yaralar açmıştır.
Ne var ki, Cizre ve İdil’in ve muhtemelen kuşatma altında kalmış öteki Kürt kentlerinin hakikatinin tek boyutu bu zulüm değildir. Aynı zamanda direniştir. Cizre’de polisin ve askerin işi beklenenden çok daha geç, 80 gün içinde belirli bir aşamaya ulaşmıştır. Sokağa çıkma yasakları sırasında ve sonrasında halkın gösterdiği direncin en belirgin yönü ise, 1990’lı yılların büyük göçünün tekrarlanmamış olmasıdır. Cizre’de nüfusun yüzde 80’inin geri dönmüş olduğu belirtiliyor. İdil’de ise ailelerin çoğunun ya köylerine yakınlarının yanına sığındığı ya da civar il ve ilçe merkezlerinde (Mardin, Midyat vb.) geçici olarak barındığı söyleniyor.
Bugün Cizre ve İdil’de halka Rojava yardım faaliyetinin uzantısı olarak gıda yardımı yapılmakta, GAP Belediyeler Birliği’nin de katkısıyla su ve kanalizasyon şebekeleri onarılmakta, Rojava Derneği’nin koordine ettiği yardım kampanyasıyla ihtiyaçlar için para toplanmakta, “kardeş aileler” kampanyasıyla çeşitli ihtiyaçlara yanıt aranmaktadır. Öte yandan halkın acil ihtiyaçları arasında, yörenin yaz aylarında iklim özellikleri göz önüne alındığında, kasten tahrip edilen buzdolaplarının ve klimaların tedariki başta gelmektedir. Buzdolabı, çamaşır makinesi, klima gibi beyaz eşyaların temini de yardım kampanyasının önemli bir ayağıdır. Her ne kadar kaymakamlıklar yasadışı biçimde belediyelerin yetkilerini gasp etmeye ve yardım çalışmalarını polis zoruyla engellemeye çalışsa da halkın ısrarı ve yoğun emeğiyle bu ilçelerde yaşam gün be gün yeniden kurulmaktadır.
En büyük sorun ise özellikle Cizre’de geçmişin mimari dokusunun ortadan kaldırılması planıdır. Belediye ekiplerinin tetkikleri sadece 1200’ün biraz üzerinde evin kullanılamayacak halde olduğunu ortaya koymuş olmasına karşılık, merkezi devlet mercileri 3200’e yakın konutun “kamulaştırılmasını” ve yıkılarak kentsel dönüşümden geçirilmesini öngörmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, Ahmet Davutoğlu’nun Sur ile ilgili olarak açıkladığı yağma planının bir benzeri Cizre için hazırlanmaktadır.
Biz sosyalistler, Türkiye halklarının bağrında var olan dayanışma duygularının en ileri ifadesi olarak, Kürt halkının yalnız olmadığını, onun bu zor gününde yanında olduğumuzu, bugün somut ve acil ihtiyaçlarının karşılanması çabasının yanı sıra yüz yıldır ezilmekte olan Kürt halkının mutlaka eşit koşullarda, özgürce yaşayacağı bir düzenin yaratılması mücadelesinde de yanında olduğumuzu beyan ederiz.
Bu vesileyle, ’68 kuşağı gençliğinin Zap Suyu’na Köprü kampanyasının tarihsel önemini bir kez daha anımsatarak bizler, bütün sol sosyalist kesimleri, Gezi gençliğini, işçi sınıfı ve emekçi halkı, bütün demokrat, ilerici insanları bu zor zamanında Cizre, İdil ve yıkıma uğrayan bütün ilçelerle dayanışmaya çağırıyoruz. Bu dayanışma, hem zorbalara karşı halkların birliğini geliştirecek, hem de Kürt halkının yaralarını sarma çabasına maddi ve manevi destek verecektir. Devletin tahrip ettiği birlikte yaşam duygusunu, ancak halkların dayanışması onarabilir. Bizler de güçlerimizi bu dayanışma çalışması için seferber edeceğiz.
Saygıyla duyururuz.
18.04.2016
Cizre-İdil dayanışma heyeti üyeleri
Selma Gürkan (EMEP Genel Başkanı)
Nejla Kurul (SYKP Eş Genel Başkanı)
Sibel Uzun (EHP Genel Başkanı)
Sungur Savran (DİP Genel Başkanı)
Nuri Günay (Halkevleri Genel Sekreteri)
Fadime Çelebi (ESP Genel Başkan Yardımcısı)
Hakan Aktaş (Devrimci Parti Genel Başkan Yardımcısı)
Kezban Konukçu (SODAP Sözcüsü)
Erkan Vergili (DHF temsilcisi)
İbrahim Eren (Partizan temsilcisi)
Vefa Serdar (Mücadele Birliği Platformu Temsilcisi)
Oğuz Yüzgeç (SGDF Eşbaşkanı)
Ülkü Gündoğdu (Kaldıraç Temsilcisi)
Semra Demir (AKA DER Genel Başkanı)
Zarife Çamalan (Alınteri temsilcisi)
Gülümser Seyitcemaloğlu (Proleter Devrimci Duruş gazetesi temsilcisi)