Genel-iş sendikasının örgütlü olduğu CHP’li belediyelerde İstanbul başta olmak üzere peşpeşe grevler yaşandı. Fakat Genel-iş Genel Merkezi, şube yöneticilerini atlayarak ve işçilerin onayını almadan, onların iradesini yok sayarak TİS’leri imzaladı. Gerek ücretlerde gerekse sosyal haklarda, işçilerin talepleri ile imzalanan sözleşme arasında neredeyse yarı yarıya fark var.
Önce Kartal belediye işçileri greve gitti, ardından Ataşehir, Maltepe ve İzmir-Buca belediye işçileri… Kartal belediye işçilerinin grevi, kısa sürede etkisini gösterdi. CHP ve belediye yönetimi grevi bitirmek için işten atma tehdidi dahil her türlü baskıyı devreye soktu. “Kayyum gelecek” söylentisi yaydılar. CHP meclis üyeleri grev kırıcılığına soyunarak, çöp toplamaya girişti. CHP’nin diğer belediyeleri de Kartal’ın çöpünü toplayarak grev kırıcılığı faaliyetini daha da genişletti. Fakat ne yaptılarsa işçilerin kararlılığını kıramadılar. Satış sözleşmesini de kabul etmeyen işçiler fiili grevle direnişlerine devam ettiler.
Genel-İş’in İstanbul-Anadolu yakası 1, 2, 3 ve 4 no.lu şubeleri de, Kartal Belediyesi’nin önünde toplanarak satış sözleşmesini kabul etmeyeceklerini ve 4 şube olarak süresiz iş bırakacaklarını açıkladı; fiili greve başladı. Bu grevli dayanışma, CHP yönetimini panikletti. Bir günlük fiili grevin ardından; “belediyenin Ocak ya da Şubat ayında, Kartal Belediye işçileri ile ek protokol imzalayacağı, aylardır ödenmeyen mesai alacaklarının bir kısmının ödeneceği ve işten atılan işçilerin geri alınacağı” sözünün verilmesinin ardından, Genel-iş Anadolu yakası şubeleri direnişin bittiğini, işbaşı yapılacağını açıkladı.
Ataşehir, Maltepe ve Buca belediye işçilerin grevlerinde de, Genel-İş Genel Merkezi yine işçilerin iradesini yok sayarak satış sözleşmesine imza attı. İşçiler buna karşı tepkilerini, fiili grevle ortaya koydular. Buralardaki fiili grevler daha kısa sürdü. Genel İş’in Buca belediyesindeki işçi temsilcileri ise, satış sözleşmesine tepki olarak istifa ettiler.
SODEM-SEN’in misyonu
CHP’li belediyelerde TİS görüşmeleri, belediye adına SODEM-SEN (Sosyal Demokrat Kamu İşverenleri Sendikası) tarafından yürütülüyor. Bu ayrıştırma yöntemiyle işçiler, doğrudan belediye başkanı ile karşı karşıya gelmiyorlar. CHP’li belediye başkanının hem kendisini seçen kitleye, hem de sefalet ücreti dayattığı işçiye “sizinle bir sorunum yok, benim elimde değil” diyebilmesinin zemini oluşturuluyor. Böylece işçilere ağır koşullar dayatılırken, belediye başkanı kendisini aklayıp, hiçbir sorumluluk üstlenmeden, kenara çekilebiliyor.
CHP’li bürokratlar basının önünde “işçi dostu” görünüp emekten yana nutuklar atarken, kendi belediyelerinde işçi sömürüsünü pervasızca sürdürebiliyorlar. Ve CHP ile işbirliği halinde belediyelerde örgütlenen işbirlikçi-uzlaşmacı sendikacılar, işçilerin aidatları ile kasalarını şişirirken, gece yarısı sözleşmeleri ile işçileri satma olanağını kullanıyorlar.
CHP elinde bulundurduğu tüm belediyelerde tek bir sözleşme dayatıyor. SODEM-SEN, sözleşmeyi imzaladıkları belediyeyi değil, doğrudan CHP’nin Genel Merkezi’ni temsil ediyor ve onun adına masaya oturuyor. Sözkonusu belediyelerde hangi sendika örgütlü olursa olsun, imzaladıkları sözleşme değişmiyor.
Örneğin Gaziosmanpaşa, Tuzla, Bayrampaşa, Eyüpsultan, Beykoz, Üsküdar belediyelerinde Hizmet-iş örgütlü. Buralarda da neredeyse aynı sözleşmeye imza atılmış. Diğer yandan Hizmet-iş’in örgütlü olduğu AKP’li Bağcılar, Bahçelievler, Ümraniye, Kağıthane, Pendik ve Esenler, Kağıthane ve Ümraniye belediyelerinde imzalanan yüzde 40’lık ücret artışı, Genel-iş’le aynı orana denk geliyor. İki sendika sözbirliği etmişçesine davranıyor adeta. Başka bir ifadeyle CHP elindeki bütün belediyelere merkezi sözleşme dayatıyor, her iki sendika da bunu kabul ediyor. Ve belediyenin CHP ya da AKP’nin elinde olması, işçilerin durumunda bir değişiklik yaratmıyor.
Asgari ücret’in 30 bin TL olmasını savunan CHP, kendi belediyelerinde ücretleri 30 bin TL civarında tutmayı hedefliyor belli ki.
Genel-İş CHP’nin arka bahçesi olursa…
CHP’li belediyelerdeki son TİS süreci, Genel-iş Genel Merkezi’nin işçinin çıkarını değil, CHP’nin çıkarlarını esas aldığını gösteriyor. Bu, yeni bir durum da değil. Geçmişe dayanan bir arka planı, bir tarihsel zemini var.
CHP’nin DİSK üzerindeki etkisi, uzun yıllardır sürüyor. DİSK içerisinde en fazla üyeye sahip Genel-İş’in örgütlenme alanlarını ise, ağırlıklı olarak CHP’li belediyeler oluşturur. Ayrıca DEP’in belediyelerinde de Genel-İş örgütlü.
Genel İş, bu partilerin yönlendirmesiyle, sözkonusu belediyelerde örgütlenebiliyor. Emek harcamadan, kavgasını vermeden yetki sahibi oluyor. Böyle olunca, işçilerin talebinden ziyade, belediye yönetimlerinin çıkarlarını esas alıyor. Çünkü “bu sendikayı biz getirdik, bizim sayemizde buradasınız” yanıtını alacağını biliyor. Dolayısıyla ipler CHP’nin eline geçiyor.
Ayrıca bazı Genel-İş yöneticileri, CHP’nin bazı birimlerinde yöneticilik de yapıyor. Bir işçi sendikası yöneticisi, işçinin patronu konumunda olan bir yerde yönetici olursa, hele oradan ticari ilişkiler, kişisel ikballer elde ederse, doğal olarak önceliği işçiler değil, çıkarları olur. Bu çark sökülüp atılmadan, işçilerin çıkarları savunulamaz.
Kazanmanın yolu:
Taban örgütlerini güçlendirmek
Patronlar örgütlü ve merkezi davranıyor. CHP bile kendi belediyelerinde merkezi sözleşmelerle hareket ediyor. Onlar böyle davranırken, işçilerin örgütü olan sendikaların çoğu işçilerin yanında değil, patronların işbirlikçisi durumundalar.
Belediyelerde grev sürecine girildiğinde, yasal süreci son gününe kadar beklemeden 4 şubede aynı gün greve çıksaydı, satış sözleşmesi önlenebilirdi. Farklı tarihlerde greve çıkılması, birleşik mücadelenin örülmesini ve grev sürecini zayıflatan bir rol oynadı.
İşçi sınıfının kapitalizme karşı mücadelesinde, sendikaların başına çöreklenmiş işbirlikçi sendikacılar da hedef tahtasındadır. İşbirlikçi, bürokrat sendikacılar sendikaların başında kaldıkça, belediye işçilerin örneğinde olduğu gibi, ihanetler, TİS satışları bitmez.
Sınıf mücadelesini ilerletmek, yeni haklar elde etmek için, işyeri komitelerini işlevli kılmak ve sürekliliğini sağlamak gerekiyor. Taban komitelerini çoğaltmak, birbiriyle koordineli hale getirmek ve sendika yönetimlerini devrimci işçilerden oluşturmak, başarının olmaz olmazlarıdır.
Sınıf bilinciyle örgütlenmiş işyeri komiteleri, herhangi bir ihanet ve satış sürecinde inisiyatifi devralıp işbirlikçi sendikacılara rağmen grev ve direnişi büyüterek yola devam etmelidir.