HTŞ-SGD anlaşması ne anlatıyor

Dünya kamuoyu Suriye’deki Alevi katliamına kilitlenmişken, beklenmedik haber SGD’den geldi. Suriye haber ajansı SANA, HTŞ ile SGD’nin anlaşmaya vardığını duyurdu ve anlaşmanın maddeleri, el sıkışma fotoğrafları ile birlikte basına verildi.

İmzalanan anlaşmanın maddeleri şöyle açıklandı:

1-Tüm Suriyelilerin dini veya etnik kökenine bakılmaksızın liyakate dayalı temsiliyet ve siyasi katılım hakkının güvence altına alınması

2-Kürt toplumunun Suriye’nin ayrılmaz bir parçası olarak tanınması ve anayasal haklarının güvence altına alınması

3-Suriye topraklarının tamamında ateşkes sağlanması

4-Kuzeydoğu Suriye’deki tüm sivil ve askeri kurumların, sınır kapıları, havaalanları ve petrol-gaz sahaları da dahil olmak üzere devlet yönetimi altında birleştirilmesi

5-Tüm yerinden edilmiş Suriyelilerin, devlet koruması altında kendi memleketlerine dönüşünün sağlanması

6-Suriye’nin Esad yönetiminin kalıntılarına ve ülkenin güvenliği ile birliğine yönelik tüm tehditlere karşı mücadelesinin desteklenmesi

7-Bölünme çağrılarına, nefret söylemine ve çatışma çıkarmaya yönelik girişimlerin reddedilmesi

8-Anlaşmanın yıl sonuna kadar uygulanmasını sağlamak amacıyla uygulama komitelerinin çalışmaya başlaması…

 

SGD, Alevi katliamına nasıl yaklaşıyor?

Bu anlaşmanın imzalanması esasında çok şaşırtıcı değildi. Hem SDG hem de HTŞ, ABD ile işbirliği yapıyorlar; ikisi de ABD’nin Suriye planlarının bir parçası olarak hareket ediyor… HTŞ, ABD’nin öne itmesiyle 27 Kasım günü Esad yönetimine karşı harekete geçmiş; ABD’nin Rusya ile imzaladığı anlaşma doğrultusunda Şam’ı ele geçirmişti. Bu süreçte SGD, yine ABD’nin talimatıyla HTŞ’nin ilerlemesi karşısında geri çekilmiş, Menbiç ve Tel Rıfat gibi stratejik kentleri terkederek Fırat’ın doğusuna geçmişti. İkisi de ABD ile işbirliği yapan bu güçlerin, bir anlaşma imzalayarak iktidar paylaşması, beklenen bir şeydi.

Beklenmedik olan, Aleviler bu kadar büyük bir katliam yaşarken bu anlaşmanın imzalanmasıydı. 8 Aralık 2024 tarihinden bugüne, -özellikle son 4 gün içinde- binlerce Alevi alçakça katledildi; çocuk-kadın demeden vahşi işkencelerle öldürüldü. Tıpkı 2014’teki IŞİD’in yaptığı gibi, cihatçı çeteler pervasız, dizginsiz bir saldırı düzenledi. Sadece Lazkiye’de değil, Halep’ten Şam’a kadar Alevi köyleri, mahalleleri cihatçı HTŞ katillerinin saldırılarına maruz kaldı. Son 4 günde, 57 Alevi köyünün yokedildiği, sokakların cesetlerle dolduğu, cenazelerin kaldırılmasına bile izin verilmediği anlatılıyor.

Ve bütün bu süreç boyunca, “Suriye’nin demokratik yüzü” SGD’den hiçbir tepki gelmedi, tek bir “kınama” açıklaması bile yapmadı. Ve ardından bu anlaşma gündeme geldi.

Alevi katliamları nedeniyle HTŞ dünya kamuoyunda hedef haline gelmişken; Suriye’deki cihatçıların varlığı yeniden tartışılmaktayken, Alevilerin yaşadığı katliamın durdurulması için dünyanın pek çok bölgesinde eylemler yapılırken ve bütün bu kitle baskısı nedeniyle BM, Suriye’ye bir heyet göndermeye karar vermişken SGD’nin yaptığı bu anlaşma, HTŞ’nin meşruiyet tazelemesine neden oldu. Halkların nefret unsuru HTŞ, SGD lideri ile verdiği mutlu pozları ile aklandı, itibar kazandı. Alevilerin yaşadığı katliam ikinci plana atıldı, herkes bu anlaşmayı ve anlaşmanın sonuçlarını konuşmaya başladı.

Üstelik anlaşmanın 6. maddesinde, “Esad yönetiminin kalıntılarına ve ülkenin güvenliğine yönelik tüm ‘tehditlere’ karşı mücadele” konusunda SGD’nin HTŞ’ye destek vereceğini söylemesi, HTŞ’nin Alevi katliamını onaylayan ve bu konuda birlikte hareket edeceklerini duyuran bir cümle olarak algılandı. Çünkü HTŞ ve destekçileri, Alevi katliamını “Esad artıkları’nın isyanı” şeklinde lanse etmişlerdi. Aynı dilin kullanılması dikkat çekiciydi.

Günlerdir süren vahşi katliam sürecinde SGD’den tek bir açıklama gelmemesi büyük bir tepki oluşturunca, kerhen bir açıklama yapıldı. MSD (Demokratik Suriye Meclisi) Özerk Yönetim Dış İlişkiler Dairesi Eşbaşkanı İlham Ahmed, “Mazlum Abdi ve Ahmed Şara arasında imzalanan anlaşmanın kıyı bölgesinde olayların ve Suriye toprakları üzerindeki tüm operasyonların durdurulması amacını taşıdığını” söyledi. İlham Ahmed zevahiri kurtarmaya çalıştı, fakat Alevileri ikna edemedi.

Bu anlaşmanın Kürt hareketine neyi kazandırdığı bir tarafa, “HTŞ’nin Alevi katliamının sessiz ortaklığı”nı yüklediği açıktır. 2014 yılında IŞİD’e karşı direnirken tüm dünya halklarının sevgisini, saygısını, desteğini kazanmış olan Kürt hareketinin, ABD’nin dümen-suyuna girdikten sonra başka halklara karşı nasıl yabancılaştığının, cihatçı katliamlarına ses çıkaramaz hale geldiğinin somutlanmasıdır.

 

Anlaşma ne diyor?

Bu anlaşmanın HTŞ’yi güçlendirmek dışında Kürt hareketine ne kattığı henüz belirsiz. En başta “özerklik” türü kavramları kullanmadığı, “entegrasyon”dan sözettiği için AKP hükümetinin desteğini alacak bir içeriğe sahip olduğunu söyleyebiliriz.

Diğer taraftan, SGD’nin hiçbir şey kazanmadan petrol yataklarını, bölgesindeki askeri üsleri, sınır geçişlerini HTŞ’ye devretmesi ihtimali yok. Anlaşmanın sorunları çözmek yerine belirsizliği büyüttüğünü söyleyebiliriz.

Bütün belirsizlikler içinde bazı olasılıklar görülüyor: Birincisi, bu anlaşma asıl olarak Türkiye’yi rahatlatmak ve Alevi katliamı konusunda dikkatleri dağıtmak amacıyla imzalanmıştır. Uygulamaya geçirilmesi zamana yayılacak ve birçok maddesi işlevsiz hale gelecektir.

İkincisi ise, SGD Suriye devletinin içinde eriyen değil, Suriye yönetimi üzerinde daha baskın olan bir konuma yükselecektir. SGD’nin silahlı güçlerinin 100 bin kişi, HTŞ’nin ise 20 bin kişi olduğu söyleniyor. 100 bin kişinin 20 bin kişiye “teslim olması” ihtimal dahilinde olamaz. Keza farklı ülkelerden katillerin toplanarak oluşturduğu ve tek meziyetleri kan dökmek olan HTŞ’nin, devlet yönetme beceresinin olmayacağı, SGD’nin bu konuda çok daha birikimli olduğu da ortada. Bu koşullarda devlet yönetiminde ağırlığın SDG’ye bırakılması, Suriye’nin bir “Arap devleti” olmaktan bir “Kürt devleti”ne dönüştürülmesi sözkonusu olabilir. ABD’nin ve İsrail’in onaylayacağı bu plan, Türkiye’nin ve Arap ülkelerinin tepkisini çekecektir; bu nedenle düşük bir ihtimaldir.

Üçüncü ve daha büyük ihtimal ise, Suriye’nin “Libyalaşması”dır. SDG ile HTŞ’nin anlaşması, görece daha kolaydır. Ancak Türkiye destekli şeriatçıların iktidardan pay alması o kadar kolay olmayacaktır. Diğer yandan eski Suriye ordusundan kalan grupların şu süreçte direnişe geçmesi, Rusya’nın Suriye’ye dönük planlarını yeniden hareketlendirecektir. Keza SGD ile HTŞ’nin anlaşması, İran’ın yakında hedefe çakılacağının işareti olacaktır. Bu koşullarda Suriye’nin kıyı şeridini ele geçirmek için vahşi bir paylaşım savaşının başlaması, Rusya ve İran’ın da sürece yeniden dahil olmasını getirecektir.

Anlaşmada belirtilen “liyakate dayalı temsiliyet” kavramının fazlasıyla göstermelik olduğu açık elbette. Keza “yerinden edilmiş Suriyelilerin memleketlerine dönmesi” ifadesiyle Kürt hareketinin Afrin’e dönme hedefinin vurgulandığı maddeler var.

Ortadoğu’da çok anlaşma imzalanır, pek azı hayata geçer. Bu anlaşmanın gerçekten bir uzlaşma metni mi, yoksa HTŞ’ye zaman ve itibar kazandırmak, Türkiye’yi yatıştırmak için bir yapılan göstermelik bir belge olarak mı kalacağı zaman içinde belli olacaktır. Ancak bu anlaşmadan geriye, Alevilerin Kürt hareketine karşı güvensizliklerinin derinleşmesi kalacağı kesindir.

Anlaşma ile SDG’nin, dolayısıyla Kürtlerin kazandığı izlenimi verilmekte, Kürtlerin sevinç gösterileri yaptığı görülmektedir. Yüzyıllardır baskı ve şiddet gören ezilen bir ulusun, kendi kendini yönetmesi ve bunun resmileşmesi, tabi ki sevindirici bir gelişme olurdu. Fakat bu anlaşmada böyle bir netlik yoktur. Daha önemlisi, başka ezilen toplulukları zora sokmadan, emperyalistlerin ve gerici-faşist iktidarların ömrünü uzatmadan bunun gerçekleşmedir. Aksi bir durum, ezilen bir ulus da olsa kimseye özgürlük getirmez.

Bunlara da bakabilirsiniz

Fransa’da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü yürüyüşü

1857’de NewYork’lu çoğu kadın 40 bin dokuma işçisi, kapitalist sömürü sisteminin işçilere uyguladığı düşük ücret …

İsviçre’de 8 Mart coşkusu

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, İsviçre’de coşkuyla kutlandı. Zürih’te ve Basel’de yapılan etkinlikler, polisin …

8 Mart eylemleri…

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için, pek çok kentte kutlamalar yapıldı. Yapılan eylemlerde, feministlerin …