Son aylarda üniversitelerde ve yurtlarda faşist saldırılar yoğunlaştı. Polis ve Özel Güvenlik Birimleri’nin yanı sıra sivil faşist saldırılar da hız kazandı. Devlet destekli sivil faşist saldırıların ağırlıklı olarak Kürt öğrencilere yöneldiği görüldü. Devlet bir taraftan “barış” diyerek Kürt ulusal hareketini tasfiye etmeye kalkarken, bir taraftan da Kürt öğrencilerin üzerine sivil faşistleri salıyor. Üniversitelerdeki newroz kutlamalarına resmi-sivil güçleriyle engel olmaya çalışıyor. Artan bu saldırılara karşı birleşik ve örgütlü bir mücadelenin örülmesi, yaşamsal bir önem kazanmış durumda.
Eskişehir’de Osmangazi Üniversitesi’nde yemek fiyatlarını protesto eden öğrencilerin eylemine Özel Güvenlik Birimleri ve polis saldırdı. Eylemin ardından okuldan ayrılan üç öğrenci de sivil faşistlerin saldırısına uğrayarak yaralandı, yaralanan öğrenciler gözaltına alındı. Bu saldırıyı protesto etmek için Osmangazi ve Anadolu Üniversitesi öğrencileri, 14 Mart’ta eylem yaptılar. Rektörü istifaya davet eden öğrenciler, “Bu öğrencilerden sadece 10 tanesi OGÜ’lü” açıklaması yapan rektörü, kimliklerini çıkartarak protesto ettiler. Öğrenciler, meşru haklarını savunduklarını ve yemek zammının geri alınmasını istediklerini belirttiler. Kendilerine saldıran faşistlerin ellerini kollarını sallayarak gezmeye devam ettiklerini, saldırıya uğrayan öğrencilerin de gözaltına alındıklarını vurguladılar. Eyleme 2 bine yakın öğrenci katıldı, Eğitim-Sen ve SES de destek verdi.
Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü’nde ise 18 Mart’ta Çanakkale savaşı’nı bahane ederek panel düzenlemek isteyen faşistleri engelleyen devrimci ve ilerici öğrencilere, polis, gaz bombaları ve tazyikli suyla saldırdı. Öğrenciler saldırıya barikat kurarak cevap verdi. Saatlerce süren çatışmalarda öğrencilerden gözaltına alınanlar oldu. Saldırının sorumlularından olan ve polisi kampüs içine çağıran rektör Murat Tuncer, yine öğrencileri suçlu ilan etti. Öğrenciler 20 Mart’ta Beytepe Kampüsü’nde saldırıları ve rektörü protesto etmek için eylem yaptı.
20 Mart’ta ise Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde Newroz’u kutlamak isteyen öğrenciler saldırıya uğradı. Devrimci ve yurtsever öğrenciler tarafından gerçekleştirilen eylemde açılan “Öcalan’a özgürlük, Kürtlere statü” pankartını bahane eden polis, gaz bombaları, tazyikli su ve plastik mermilerle öğrencilere saldırdı. Saldırı yüzünden sınavlar iptal oldu. Saldırılara karşı öğrenciler kampüs içine ve sokaklara barikatlar kurdular. AÜ öğrencileri saldırıları Yüksel Caddesi’nde yaptıkları eylemle protesto ettiler.
Aynı gün İstanbul Üniversitesi’nde faşistler Newroz’u kutlamak için hazırlanan öğrencilere saldırdı. Bıçaklar, demir çubuklarla gerçekleştirilen saldırıda 4 öğrenci yaralandı. Polis, faşistleri koruma altına alırken öğrencilere saldırdı. Saldırıda gözaltılar yaşandı. Öğrenciler buna rağmen Newroz’u kutladılar.
Tokat’ta 20 Mart’ta iki Kürt öğrenci saldırıya uğradı. Tokat’ta konser düzenlemek isteyen ilerici ve devrimci öğrencilere yönelik günlerce süren tehditlerin ardından sivil faşistler iki öğrenciye saldırarak ağır yaraladı. Devrimci ve ilerici öğrenciler ise saldırıları protesto etmek için Tokat Valiliği önünde eylem yaptı. Eylemde saldırıların planlı olduğu, hatta yerel basında saldırı haberine özellikle yer verilmediği belirtildi. Bu saldırıların ilk olmadığı ve son da olmayacağını belirten öğrenciler, Tokat halkının da destek vermesini ve saldırganların yakalanmasını istediler.
24 Mart gecesi, İstanbul’un Sarıyer ilçesine bağlı Bahçeköy Öğrenci Yurdu’nda sivil faşistler, Kürt öğrencilerin odasını bastı. Fakat birleşik mücadele ile, saldırı püskürtüldü.
30 Mart günü, Muğla Üniversitesi’nde başlayan faşist saldırı, yurtta da devam etti. Sivil faşistler, devrimci demokrat öğrencilere saldırdı. Diğer yerlerde olduğu gibi, burada da devletin resmi güçleri, sivil faşistlerin önüne kalkan olurken, devrimci öğrencileri gözaltına aldı.
Bahçeköy Öğrenci Yurdu’nda faşist saldırı
İstanbul-Sarıyer’deki Bahçeköy Öğrenci Yurdu’nda 24 Mart pazar gece saat 00.45 sularında faşistlerin Kürt arkadaşlara saldırdıklarını duyarak yatağımdan fırladım. Giriş kata indiğimde kız bloğunun kapısı kapalıydı. İdare, dışarı çıkmayı yasaklamış. Kapıları açarak dışarı fırladım. Dışarıda 6 polis ekibi aracı ve çok sayıda polis vardı. Gördüğüm arkadaşlara olayı sorduğumda, 25-30 kişilik faşist grubun odalarını bastıklarını söylediler. O arada bir arkadaşın burnu kanıyordu. Peçetelerle onun kanını dindirmeye çalıştık. Yurttaki diğer arkadaşlara da durum bildirdik.
O günlerde yurda Diyarbakır’dan misafir öğrenciler gelmişti. Faşistler, hem yurtta kalan Kürt öğrencilere hem de misafirlere saldırmışlar. Yurtta kalan arkadaşlar, faşistleri odalarından kovup kapı önünde kavga sürerken, misafir öğrencilerin de saldırıya uğradıklarını öğreniyorlar. Bir arkadaş misafir öğrencilerin odasına doğru koşuyor, o sırada 20 kişi üzerine saldırıyor. Diğer öğrencilerin polisi araması üzerine çok sayıda polis ekibi ve ambulans yurda geliyor. Saldırganların lideri olan bir faşist, birkaç yumruk yedikten sonra ellerinden kurtularak kaçıyor.
Olayı haber alan diğer öğrenciler, odalarından dışarı çıkıyorlar. Biz aşağıyken yukarıdan bağırtılar duyuyoruz. Yukarı çıkmak isteyince, polisler erkek bloğunun kapısını kapatarak bizi içeri almadılar. Polisler takviye güç istiyor. Yurt bahçesinde aşağı yukarı 15 ekip arabası gelmiş durumda. Katlardaki cam kapılar kırılıyor. Faşistler kendilerini odalarına kilitliyorlar. Öğrenciler “Faşizme karşı omuz omuza”, “Yaşasın halkların kardeşliği” sloganlarını atarak yangın merdiveninden aşağı iniyorlar.
Aşağıda 20-25 kişi oluyoruz. Bu olaylar olurken faşistler polislerin arasından dışarı kaçıyor. O sırada yurt yönetimi de bizi sakinleştirmeye çalışıyor. “Yurt kanunlarında 30 kişiyle oda basmanın cezası nedir” diye soruyorum, “yurttan atılmaktır” diyor. “O zaman gerekeni yapın” diyorum. “Tamam arkadaşlar gereken yapılır” diyerek, bizi dağıtmaya çalışıyorlar, ayrılmıyoruz yerimizden.
Arkadaşlardan birisinin kafası yarılmış, üstü başı kan olmuş, polisler kolundan tutup ambulansa bindirmeye çalışıyor. Arkadaş binmemek için ısrar ediyor. Gidip müdahale ediyoruz. Polis amiri, bizi sakinleştirmeye çalışıyor. “Ben de askerliğimi o tarafta yaptım” diyor. O sırada iki ambulans, yaralı faşistlerden 3 kişiyi, bizim arkadaşlardan 2 kişiyi farklı hastanelere götürmek için yola çıkıyor. Arkadaşlara bu cümlelere kanmamak gerektiğini söylüyorum. “Hep birlikte marş söyleyelim halay çekelim” diyorum, çoğunluk marş bilmediği için türkü söylemeye karar veriyoruz. Bankları birleştirerek oturuyoruz, hep beraber Kürtçe türkü söylüyoruz. Polis müdahale ediyor “söylemeyin” diye. Kararlı bir şekilde türkü söylemeye devam ediyoruz. Yurt müdürü geldi yanımıza. Gözü ilk kızlara takıldı. “Sizin ne işiniz var burada, çabuk yataklarınıza çıkın dedi. “Faşistlere gereken yapılmadan yukarı çıkmayacağımız” diyoruz. Müdür küplere biniyor. “Çabuk yukarı çıkın” diyor. Çıkmayacağımızı tekrarlayınca çekip gidiyor.
Sonra polisler ve idare yönetimi geliyor içeri girmemizi istiyorlar, “gereken yapılacak” diyorlar. Bir süre daha dışarıda kaldıktan sonra, giriş kapısına geliyoruz. Erkek arkadaşlar idare bölümüne geçiyor, yukarı çıkılmıyor. Biz de kızlar bloğuna çıkıyoruz. Katlardan dışarıya bakıyoruz. Dışarıda polislerden başka bir şey görülmüyor.
Ertesi gün durumu Orman Fakültesi’ndeki arkadaşlara da söyledik. “Hep birlikte hareket edelim” dedik. Okuldaki diğer devrimci demokrat arkadaşlara haber verdik. Öğleden sonra faşistler kalabalıklaşmaya başlayınca, herhangi bir saldırı durumuna karşı akşam toplu çıkış yapmaya karar verdik. Herhangi bir saldırı girişimi olmadı, ama olsa da hazırlığımızı yapmıştık.
Bahçeköy Öğrenci Yurdu genelde İ.Ü.Orman Fakültesi öğrencilerinin ve İTÜ’lü öğrencilerin yoğun olduğu bir yurt. Başka üniversitelerden öğrencilerin yanı sıra yabancı uyruklu öğrencilerle birlikte yaklaşık 750 öğrenciyi barındırıyor. Orman Fakültesi ve Bahçeköy semtinde eskiden beri faşistlerin yoğun olduğu biliniyor. Saldıran gruptakilerin büyük bölümü, Orman Fakültesi’ndeki faşist öğrencilerden oluşuyor. Fakat faşistler böyle bir direnişle karşılaşacaklarını düşünmüyorlardı. Faşistlerin etkinliklerini artırmak için yeltendikleri bu saldırı, dayak yiyerek kaçmalarıyla sonuçlanınca, tam tersi bir durum yarattı. Faşistlerin morali bozuldu. Orman Fakültesi’nde de faşistlerin yurtta dayak yediği haberi yayıldı. Ertesi gün yurtta kalan erkek ve kız arkadaşlarla aynı masada toplandık. Sohbetler edip gücümüzü ve birlikteliğimizi dost düşman herkese gösterdik.
Saldırıdan iki gün sonra faşistlerin kız arkadaşlarıyla konuştuklarını duyduk. 8-9 kız öğrenci güvenlik kulübesinde toplantı yapıyorlardı. Hem erkek, hem kız arkadaşlara durumu bildirip, kız bloğunda gerçekleşecek herhangi bir saldırıya karşı hazırlık yaptık. Bildiğimiz, tanıdığımız muhalif kişilere haber verip, onlara da böyle bir durumda müdahale etmeleri gerektiğini söyledi. Sonra birkaç kişi gece geç saatlere kadar oturduk. O gece herhangi bir saldırı olmadı. Faşistler de kendi üzerlerindeki yenilgi havasını dağıtmak için, bir iki kere yurt bahçesine inip mehter marşı çaldılar, sonra dağıldılar.
Yurtta gerginlik devam ediyor. Faşistlerin de bizim de safımız çok net. Aldığımız karar gereği onlardan birşey gelmeden biz saldırıya geçmeyeceğiz, ama ister kız bloğunda olsun, ister erkek tarafında, bir daha böyle bir saldırı olursa, elimizden kurtulamayacaklar. Hem moralimiz yüksek, hem de faşistleri inlerinde yenmenin tadını çıkarıyoruz.
Proleter Devrimci Gençlik