Geleceğimizin köprüsü tarihimiz

tarihimizson

1 Temmuz 1876- Rus anarşisti Bakunin öldü.

 

2 Temmuz 1993- Sivas katliamı

Pir Sultan Abdal Şenliği etkinlikleri için Sivas’ta bulunan aydınlara, devlet destekli gericiler tarafından planlı bir saldırı düzenlendi. 33 aydın, Madımak Oteli’nde yakılarak katledildi.

 

2 Temmuz 1963- Fransız emperyalistleri Cezayir’den kovuldu.

 

4 Temmuz 1848- Komünist Manifesto yayımlandı.

 

6 Temmuz 1995- Ünlü mizah yazarı Aziz Nesin öldü

 

7 Temmuz 1993- Şair ve yazar Rıfat Ilgaz öldü.

“Kırılacak dal değiliz karayellerde / Savrulacak yaprak değil / Köküz, gövdeyiz ölümsüz / İzimizden gelenlerle” demiştir bir şiirinde. Ve gerçekten de öyle yaşamıştır.

 

8 Temmuz 1960- Kongo’da ayaklanma

Belçika sömürgecilerine karşı başlayan ve Kongo halkının büyük katılımla desteklediği ayaklanma, kısa sürede başarıya ulaştı. Fakat sonra binlerce Belçika askerinin işgaliyle kanla bastırıldı. Devlet Başkanı Lumumba katledildi.

 

10 Temmuz 1991- HEP Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın, kontrgerilla tarafından kaçırılarak katledildi.

 

12 Temmuz 1949- Bulgar Komünist Dimitrov,  yaşamını yitirdi.

 

12 Temmuz 1992- Devrimci Sol Savaşçıları katledildi.

Niyazi Aydın, ıbrahim Erdoğan, ıbrahim ılçi, Cavit Özkaya, Hasan Eliuygun, Nazmi Türkcan, Fitnöz Dikme, Birol Karakaya, Zeynep Eda Berk, Yücel Şimşek, Ömer Coşkunırmak, Buluthan Kangalgil adlı devrimciler ıstanbul ve Ankara’da gerçekleştirilen ev baskınlarında katledildiler.

 

14 Temmuz 1982- Diyarbakır Cezaevi’nde Ölüm Orucu

PKK MK üyeleri Kemal Pir ve Hayri Durmuş, PKK savaşçıları Ali Çiçek ve Akif Yılmaz, 12 Eylül cuntasının zindanlardaki uygulamalarına karşı başlattıkları ÖO’da şehit düştüler.

 

14 Temmuz 1889-  III. Enternasyonal kuruldu.

 

17 Temmuz 1986- Tutsak yakınlarının ve aydınların önderliğinde İnsan Hakları Derneği İHD kuruldu

 

18 Ağustos 1944- Komünist önder Ernst Thaelmann,  Naziler tarafından katledildi.

 

20 Temmuz 2015- Suruç katliamı

Kobane’ye yardım götürmekte olan SGD’li gençlerin Suruç’ta yaptığı basın açıklaması IŞİD’in bombalı saldırısına uğradı. 33 genç öldü, onlarcası yaralandı. Bu katliam,  Kürt kentlerine dönük katliamların ve imha saldırısının başlangıcı oldu.

 

20 Temmuz 1979- Nikaragua devrimi gerçekleşti.

 

24 Temmuz 1968- ‘68 öğrenci liderlerinden Vedat Demircioğlu katledildi.

 

25 Temmuz 1991- İstanbul Paşabahçe Fabrikasında 640 işçinin işten atılmasına karşı fabrika işgal edildi.

 

26 Temmuz 1953- Küba’da Fidel Castro’nun liderliğinde Moncada Kışlası basıldı.

 

27 Temmuz 1996- ‘96 ÖOeylemi  zaferle sonuçlandı

Devrimci tutsakları baskı altına almaya yönelik yayınlanan genelgeye karşı başlatılan Açlık Grevi eylemi 45. günden itibaren ölüm orucu’na dönüştürüldü. 27 Temmuz’a kadar süren eylem boyunca Tahsin Yılmaz, Osman Akgün, Ulaş Hicabi Küçük, Ayçe ıdil Erkmen, Müjdat Yanat, Altan Berdan Kerimgiller, Hüseyin Demircioğlu, Hayati Can, Ali Ayata, ılginç Özkeskin, Aygün Uğur ve Yemliha Kaya şehit düştüler.

 

1 Ağustos 1969- Demirdöküm Fabrikası’nda işgal

İstanbul Silahtar’da Demirdöküm fabrikasında çalışan yaklaşık 2500 işçi üyesi oldukları Türkiye Maden-İş’in işveren tarafından tanınmaması üzerine fabrikayı işgal ettiler. Günlerce süren direniş sonucu sendikalarını kabul ettirmeyi başardılar.

 

2 Ağustos 1989- Eskişehir sürgünü

“1 Ağustos genelgesi” olarak bilinen uygulamalara karşı  başlatılan açlık grevlerinin 35. gününde işkenceli bir sevkle Aydın’a götürülen tutsaklardan Hüseyin Eroğlu ve Mehmet Yalçınkaya katledildi.

 

5-6 Ağustos 1945- Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atıldı.

2. Emperyalist Paylaşım Savaşının bitmesine az bir zaman kala ABD, Japonya’nın üzerinde, atom bombasının gücünü ve etkisini denedi. 500 bine yakın insanın ölmesine, bir o kadarının sakat kalmasına sebep oldu. Atıldığı bölgede çocuklar sakat doğdu, doğal yaşamı yok eden etkisi yıllar sonra bile görüldü.

 

9 Ağustos 1901- Amerika’nın yerlileri olan Kızılderililerin elindeki son topraklara da el kondu.

 

9 Ağustos 2009- Filistinli şair Mahmud Derviş  67 yaşında hayata gözlerini yumdu.

 

10 Ağustos 1942- Köy Enstitüleri kuruldu.

 

12 Ağustos 1999- Can Yücel öldü

 

11 Ağustos 2008- DHKP-C’nin kurucusu ve önderi Dursun Karataş şehit düştü.

 

13 Ağustos 1913- Alman komünisti Bebel Öldü. Lenin’in “işçilerin en yakın ve en çok sevdikleri lider” olarak tanımladığı Bebel, Alman komünist hareketinin önderlerindendir. “Kadın ve Sosyalizm” adlı kitabı en bilinen eseridir.

 

15 Ağustos 1984- Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla PKK, gerilla savaşını başlattı.

 

15 Ağustos 1975- Gençlik hareketinin önderlerinden Harun Karadeniz öldü.

 

18 Ağustos 1944- Alman Komünist önder  Thaelman katledildi.

 

19 Ağustos 1936-F. Garcia Lorca kurşuna dizildi

Yazdığı şiirlerle faşizme karşı halka direnme gücünü ve bilincini aşılamaya çalışan Lorca, Franco yönetimi tarafından kurşuna dizildi.

 

20 Ağustos 1981-Devrimci Yol militanı Mustafa Özenç idam edildi.

 

21 Ağustos 1944- Varşova’da Nazi işgaline karşı ayaklanma başladı

 

23 Ağustos 1927- ABD’de işçi önderleri Sacco ile Vanzetti idam edildiler.

 

25 Ağustos 1944- Paris, Nazi işgalinden kurtuldu.

Fransız Komünist Partisi tarafından başlatılan direniş, Sovyetler Birliği’nin Nazi ordusunu püskürtmesi üzerine, anti-faşist birliklerle büyük bir ayaklanmaya dönüştü ve işgal altındaki Paris kurtuldu.

 

25 Ağustos 1948- Demokratik Kore Cumhuriyeti ilan edildi

1919’da Japonya işgaline karşı bğımsızlık savaşı veren Kore’de 1930’lardan sonra Komünist Parti’nin önderliğinde ulusal kurtuluş mücadelesi başladı. ABD Kore’nin güneyini işgal edince, referandumla Kuzey’de 1948’de Cumhuriyet ilan edildi.

 

14 Ağustos 1956- Bertolt Brecht Öldü

Yazdığı şiirler ve oyunlar, bugün bile dünyada milyonlarca işçi ve emekçi tarafından bilinen Brecht, Alman faşizmine karşı mücadele içinde yer almış, sanatla devrimi, sanatçıyla parti ilişkisini güçlü bir biçimde tanımlamış bir şairdir. Gerek şiirlerinde, gerekse tiyatro eserlerinde, faşizme karşı mücadele, yeraltı savaşımı ve direniş önemli bir yer tutar. Sanatını mücadelenin içinde yoğurarak, gittikçe olgunlaştı ve faşizme karşı mücadelede şiirlerini bir silaha dönüştürdü. O, savaşın yıkımı karşısında direnci, inancı aşıladı. Sade ama son derece güçlü bir anlatıma sahip olan eserleri, bugün de değerinden bir şey kaybetmemiştir.

Yüreğini ve hayatını getirmiyorsan beraberinde / Hiç zahmet etme, aramıza katılmak için / Katılmanla ayrılman bir olur / Rahat bir yer arıyorsan / Sıcak sudan soğuk suya girmeyecekse elin / Hiç zahmet etme / Yaranın en güzel çiçek olduğu / Bu meydana gelmeye / Bu yol ancak baş koyanlar içindir / Burada sen yemekte en sonuncu / Edinmede en sonuncu / Uykuda en sonuncu /Ama ölmede birinci olmalısın.”

 

24 Temmuz 2002-Adnan Yücel yaşamını yitirdi

Kavganın şairi Adnan Yücel, 1953 yılında Elazığ’da doğdu. İşçi bir ailenin çocuğuydu. İlk ve ortaöğrenimini Elazığ’da yaptı. Daha sonra Diyarbakır Eğitim Enstüsü Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi ve Çağdaş Türk Edebiyatı üzerine yüksek linans yaptı. Bir süre çeşitli liselerde edebiyat öğretmeni olarak çalıştı. Ölmeden önce Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde öğretim görevlisiydi.

Adnan Yücel, 1974 yılında yazdığı ilk şiiriyle dikkat çekti ve çeşitli sanat dergilerinde şiirler yazdı. Birçok şiir kitabı yayınladı. En bilinen kitabı, başta Mehmet Fatih Öktülmüş olmak üzere 12 Eylül yıllarında direnen ihtilalci komünistleri anlattığı “Yeryüzü Aşkın Yüzü Olacak” adlı kitabıdır. Adnan Yücel, bu kitaba ayrı bir önem afetmiş, onun yaşamında ve sanatında ayrı bir yeri olduğunu belirtmiştir. Çok beğenilen ve yayılan bu şiirleri için, “yazana değil, yazdırana bakın” diyecek kadar da mütevazıdır.

Daha sonraki dönemde yükselen Kürt hareketine ilişkin yazdığı “Ateşin ve Güneşin Çocukları” şiir kitabı da, ölümsüz eserleri arasında yer aldı. Acıya Kurşun İşlemez, Rüzgarla Bir, Çukurova Çeşitlemesi, Sular Tanıktır Aşkımıza gibi birçok şiir kitabı vardır.

O, bu kitaplarında ölüm orucu direnişini ve bu direnişte şehit düşenleri de anlatmıştır.

Direnişin şairidir O. Ve ÖO şehitlerinin en fazla yaşandığı bir Temmuz ayında aramızdan ayrılır. Fakat şiirleri ve adı hep yaşayacak…

 

Alnınızda dalgalanan bayraklar adına

Bayraklarda yaşayan ölümsüzler adına

Durmak yok bu koşuda

teslim olmak yok!

Ağıt yok dilimizde

dizlerde titreme yok!

Kaç güneş sönerse sönsün içimizde

Hep aydınlıkta yakalayacağız ölümü

Ya şafak sökerken

Ya güneş yükselirken

Sizin sesiniz olup sizi haykıracağız

Biz kazanacağız!

Biz kazanacağız!

BİZ KAZANACAĞIZ!…

 

ENGELS… Işıl ışıl parlayan bir meşale

“Eski hikayeler, dostluğun birçok örneği ile doludur. Avrupa  proletaryası diyebilir ki, kendi bilimi, birbirleri ile olan ilişkileri, eskiler arasında insan dostluğu konusunda en dokunaklı hikayeleri bile geride bırakan iki  bilim adamı ve savaşçı tarafından yaratılmıştır.”

Lenin, Marx ve Engels’in yoldaşlığını böyle tanımlar, Marx ve Engels’in yakaladıkları uyumun nasıl etkin bir silaha dönüştüğünü, en amansız saldırıları nasıl püskürttüğünü görüyoruz bu dostlukta. Fransa’da birlikte oluşturdukları ilk eser olan “Kutsal Aile”nin ardından hiç kopmayan, ayrılıkların ve fırtınaların körüklediği bir yoldaşlık, yaratılan ölümsüz kitapların da yatağıydı aynı zamanda. Marksizmin bu iki ustası, tüm yaşamlarını sosyalizmin gelecekteki mutlak zaferini kanıtlamaya adamışlardı. Bugün de kapitalist barbarlığa son verecek olan proletaryanın en değerli yol göstericileri olmaları bundandır.

Engels, 1820 yılında Wuppertal’de doğdu. Dindar bir işadamı olan babasına rağmen keskin zekası ve gözleme yeteneği ile yeryüzündeki çelişkilerin üzerine gitti. Henüz 19 yaşındayken oluşturduğu ilk yazı denemesi olan Wuppertal Mektupları’nda yoksulluk ve vahşetin resmini çizmiş, 6 yıl sonra ortaya çıkaracağı bilimsel eserin; “İngiltere’de Emekçi Sınıfların Durumu” kitabının ilk adımlarının atmıştı.  Engels’in berrak ve ele aldığı konuyu herhangi bir boşluk bırakmamacasına ısrarla işleyen kalemi onun en çarpıcı özelliğiydi. Tükenmeyen enerjisi ile beyni derin bir bilgi hazinesine dönüşüyor, en güzel ürünleri veriyordu. “Sen gerçek bir ayaklı ansiklopedisin” diyordu Marx ona. Son derece düzenli bir sistemle çalışıyor, “gezegendeki her şeyle” ilgileniyor, 12 dil konuşuyor, 20 dilde okuyordu.

Marks ve Engels, gizli Alman Komünist Birliği’ni kurduktan sonra, dünya proletaryasına güç ve esin kaynağı olan Komünist Manifesto’yu armağan ettiler. Sonrasında Engels, tarihi materyalizm ve Marks’ın iktisadi teorisinin ışığında genel bilimsel sorunları, geçmişin ve bugünün değişik olgularını kapsayan eserler çıkardı. Askerliğini Prusya’da sıradan bir topçu eri olarak yapan Engels, askeri bilgi ve birikimini sürekli arttırıyor, bu yönünün de sınıf savaşımının hizmetine sokuyordu. Tarihin materyalist bakış açısıyla irdelendiği eserlerinin yanı sıra bilimsel birçok konuda eserler sunan Engels, Marx’ın ölümünün ardından Kapital’in 2. ve 3. cildini yayınlatmayı da üstlendi.

Kararlılığı, yakınmazlığı, dogmatizme karşı devrimci ısrarcılığı ile, hem bir devrimci proletarya militanı hem de bugün hala ışıl ışıl parlayan bir meşale oldu.

 

Temmuz Ayında Şehit Düşen İhtilalci Komünistler

1980 Temmuz- Kenan Özbilek

Sivil faşistlerin saldırısına polisin destek vermesiyle yaşanan çatışmada yaralandı. Yaralı halde işkenceye alındı ve katledildi. Onun bu şekilde ölümü üzerine Yoldaşcan, “İhtilalci komünist böyle savaşır, böyle ölür” diyerek hayranlığını ifade etti. Ve bu söz Kenan Özbilek’in afişlerine yazıldı, duvarlara nakşedildi.

 

29 Temmuz 1991- Yunus Durmaz

Düşmanla giriştiği bir çatışma sonrası, uzaklaşırken, elinden düşen bombanın yakında oynayan çocuklara zarar vermemesi için üstüne kapandı ve o anda yaşamını yitirdi.

 

26 Temmuz 1996- Tahsin Yılmaz

27 Temmuz 1996- Ulaş Hicabi Küçük

27 Temmuz 1996- Osman Akgün

‘96 Ölüm Orucu eyleminde ölümsüzleştiler.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …