Geleceğimizin köprüsü tarihimiz

tarihimizson

1 Eylül 1939- II. Emperyalist paylaşım savaşı başladı. Savaş sonrası Birleşmiş Milletler tarafından  “Dünya Barış Günü” olarak kabul edildi.

 

1 Eylül 1987- Didar Şensoy öldü

1986’da kurulan İHD’nin kurucu üyelerindendi.Ankara’da tutsak yakınlarının yaptığı eylemde polisin saldırısı sonucu yaşamını yitirdi.

 

2 Eylül 1969- Vietnam Devrimi’nin önderi Ho Chi Minh öldü

 

6-7 Eylül 1955- İstanbul ve İzmir’de müslüman olmayan azınlıklara ırkçı saldırılar düzenlendi.

 

8 Eylül 1943- Julius Fuçik idam edildi

Nazi işgali yıllarında yeraltı faaliyetini örgütleyen Çek komünisti Fuçik, Berlin’de idam edildi. İçerdeki günlerini “Darağacından Notlar” adlı kitabında topladı.ve dışarıya ulaştırdı. Faşizme karşı direnişin sembollerinden oldu.

 

9 Eylül 1976- Mao Zedung öldü

Çin devriminin önderi ÇKP ve Mao, Çin’i işgal eden Japonya’ya ve ABD emperyalistlerine, onların işbirlikçilerine karşı uzun süren bir mücadele yürüttü ve zaferle sonuçlandırdı. Mao, ML’den etkilenmekle birlikte felsefi olarak Konfonçyüs’e dayandı. Devrim sonrasında ise, bir çok konuda revizyonist bir çizgi izledi. Milli burjuvaziyi palazlandırarak, devlet kapitalizminin yollarını döşedi. Mao’dan sonra ÇKP’nin başına geçen Deng Siao Ping, bu süreci daha da ileri götürdü ve bugünkü emperyalist Çin’i yarattı.

 

10 Eylül 1920- TKP kuruldu

Türkiye’nin ilk komünist partisi Türkiye Komünist Partisi Mustafa Suphi önderliğinde Bakü’de kuruldu. Emperyalizme karşı mücadele vermek için Türkiye’ye gelen Mustafa Suphi ve 15 yoldaşı, Kemalist gericilik tarafından Karadeniz’de katledildi.

 

12 Eylül 1977- Steve Bico katledildi

Güney Afrika Cumhuriyeti direniş örgütlerinden SASO’nun kurucusu Bico, ırksal ayrıma karşı mücadele ettiği için ağır işkenceler altında katledildi.

 

14 Eylül 1973- Victor Jara katledildi

Şili’li müzisyen Victor Jara, askeri cunta tarafından gözaltana alındığında direniş marşları ve şarkılarını stadyumda çalmaya devam etti. Ancak faşistler, Jara’nın ellerini kırdılar. Bu kez gitarsız şarkılarını söylemeyi sürdürdü. Bunun üzerine katledildi.

 

20 Eylül 1985- Ruhi Su öldü

Türkiye’de halk müziğinin önemli sanatçılarından biridir. Türküleri, marşları, onun sesinden tanıdı genç nesiller. Devletin icazetinde müzik yapmayı reddettiği için, hedefe çakıldı. Beş yıl hapis cezasına çarptırıldı. Kanser tedavisi için yurtdışına gitmesi gerektiğinde, 12 Eylül rejimi pasaport vermedi. 73 yaşında aramızdan ayrıldı.

 

20 Eylül 1992- Kürt aydını Musa Anter katledildi

 

21 Eylül 1995- Buca Cezaevi’nde katliam

Acılan ateş sonucunda DHKP-C tutsakları Turan Kılıç, Uğur Sarıaslan ve Yusuf Bal şehit düştü.

 

22 Eylül 1976- Profilo direnişi

 

23 Eylül 1973- Şair Pablo Neruda öldü

Şili’li ozan, yazdığı şiirler, kitlelere direnme ruhu ve coşku taşımıştır. Şiirleri dünya dillerine çevrildi ve 1971 yılında Nobel ödülü kazandı.

 

24 Eylül 1969- ’68 Hareketinin gençlik önderlerinden Taylan Özgür polisler tarafından katledildi.

 

25 Eylül 1996- Diyarbakır Cezaevi’nde katliam

Tutsaklara demir çubuklarla ve silahlarla saldıran devletin işkencecileri, 10 PKK’li tutsağı katletti.

 

25 Eylül 2012- Halk ozanı Neşet Ertaş öldü

 

26 Eylül 1999- Ulucanlar Cezaevi’nde katliam

F Tipi Cezaevleri’ne tutsakların taşınmasının öngünlerinde devlet, Ulucanlar’da yaptığı katliamla bir prova gerçekleştirdi. Özel yetiştirilmiş işkenceci katiller silahlarlarla tutsaklara saldırdı ve  işkencelereden geçirerek vahşice katletti. Saldırıda Önder Gençaslan, Zafer Kırbıyık, İsmet Kavaklıoğlu, Habip Gül, Ümit Altıntaş, Aziz Dönmez, Ahmet Savran, Abuzer Çat, Mahir Emsalsiz ve Halil Türker şehit düştü.

 

28 Eylül 1864- I. Enternasyonal kuruldu 

 

29 Eylül 1902- İşçi sınıfının romanını yazan Fransız yazar Emile Zola öldü. En ünlü yapıtı, maden işçilerinin yaşamını ve örgütlenmesini anlattığı “Germinal” daha sonra sinemaya da uyarlandı.

 

16 Eylül 1976- DGM direnişi gerçekleşti

Dönemin “Milliyetçi Cephe” Hükümeti, ülkede ve dünyada işçi-emekçi hareketinin büyüdüğü ve direnişlerin kazanımla sonuçlandığın bir dönemde, DGM (Devlet Güvenlik Mahkemeleri) yasasını yeniden gündeme getirdi. Yasa, örgütlenme ve eylem özgürlüğünü kısıtlıyor, sınıfa saldırıyı kolaylaştırıyordu.

Bunun üzerine işçiler toplantılar yaptılar, çeşitli eylemlerle tepkilerini ortaya koydular. Fakat tasarı meclisten geçti. Ve şalter indi!

17 Eylül’de 500 işyerinde 300 bin işçi direnişe katıldı. DİSK yöneticleri, her gün öğleden sonra sessiz yürüyüş yapmayı planlayıp, “genel yas” ilan ederken, işçiler sokaklara çıktı. Türk-İş’ten de Yol-İş, Harb-İş, Yapı-İş, Petrol-İş iş bıraktılar, fabrikalara yiyecek dağıtımı yaparak sınıf kardeşlerine destek oldular. Memur dernekleri dayanışma örnekleri gösterdi. Üstelik eylemler büyük şehirler dışında Sakarya’dan Kayseri’ye, Mersin’den Balıkesir’e, Diyarbakır’dan Antalya’ya uzanmıştı. Ereğli Demir Çelik işlemiyor, TPAO MHP’li işçilerle çatışıyor, Gaziantep Deterjan fabrikasında işçiler ölüm orucuna yatıyordu…

Fabrikalarda her gün değerlendirme toplantıları yapılıyor, komiteler direnişi yönetiyordu. On binlerce işçi ilk defa motorlarla Beşiktaş’tan Taksim’e akıyordu. Ve burjuvazi beş günde dize geldi!

İşçiler, 16-21 Eylül ’76 tarihlerinde yaşanan bu direnişi büyük bir coşkuyla yürüttü ve sonucunda da büyük bir mutluluk yaşadı. Beş gün boyunca, birçok ilde birden ayağa kalktıklarında, önlerinde hiç bir gücün duramayacağını gördüler. Ve bu güvenle “DGM’yi Ezdik Sıra MESS’de” dediler.

 

9 Eylül 1984- Yılmaz Güney yaşamını yitirdi

Türkiye Devrimci Hareketi’nin ender sanatçılardan biridir Yılmaz Güney. Sinema salonlarında bilet satışıyla başlayan sanat hayatı, Fransa’da Cannes film festivalinde taçlandırılan bir başarıya dönüşmüştür.

Kendi deyimiyle “sanatı bir silah gibi” kullandı ve devrimci sanatı şöyle tanımladı: “Devrimci sanat, toplumsal, siyasal, kültürel değişimleri ve kavgayı, hem tanık olarak anlatan, hem de onu etkileyen sanattır. Sadece tanık olmak, izlemek ve yansıtmak yeterli değildir, aynı zamanda bu süreci etkileyen bir yönü olmalıdır.”

Söylediği gibi tanık olmak ve yansıtmakla yetinmedi, süreci etkileyen bir kişi oldu.

Halkın yaşadığı yoksulluğun, sömürünün, acının, baskının içinde geliyordu. Onu yetiştiren toprağı iyi tanıyordu. Ne burjuvaziye duyduğu sınıf kini, ne de devrime beslediği ateşli tutku bir an bile sönmedi. “Asıl dayanağımız kendi topraklarımızdır. Umut  kendi topraklarımızda ve kendi halkımızdadır” diyerek ifade etmişti bunu.

Eserlerinin düşündüren, sorgulatan, dönüştüren ve yol gösteren özelliği, kaynağını tam  da buradan alıyordu. Tüm  filmlerinin ortak paydası UMUT’tu. Umut ise devrimde, sosyalizmdeydi.  Bu yüzden faşizmin ona yönelen saldırıları hiç bitmedi. Filmleri yasaklandı, yakıldı. Yaşamının 12 yılını cezaevlerinde geçirdi. Fakat o, duvarlardan taşan bir yaratıcılıkla senaryo, öykü, roman yazdı, cezaevinden dışardaki filmlerini yönetti.

12 Eylül yıllarında cezaevinden firar ederek Fransa’ya kaçtı ve yaşamını burada sürdürdü. Ülkesinden hiçbir dönem kopmadı, verdiği eserlerle hep halkını anlattı. Yol ve Duvar filmlerini bu dönemde yaptı. Yol filmi, Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülü aldı. Ama yıllarca Türkiye’de yasaktı.

Ağır cezaevi koşulları sağlığını aşırı derecede bozmuştu, kansere yakalandı. 1984 yılında hastalığı yenemeyerek genç yaşta ve en verimli yıllarında aramızdan ayrıldı.

Ölmeden önce “üşüyorum, beni komünarların battaneyesine sarın” demişti.Şimdi Paris’te komünarların yanında yatıyor. Komünarların battaniyesiyle ısınıyor.

 

Eylül ayında şehit düşen İhtilalci Komünistler

8 Eylül 1981- Selma Aybal

Osman’ın, Fatih’in iyi bir öğrencisiydi. 18 yaşında baskı komitesinde çalışıyordu. Darbenin en zor ve karanlık günlerinde dahi, fabrikaları, emekçileri yoksun bırakmadı ihtilalcilerin bildirilerinden….

Fakat hain Adil Özbek sayesinde yoluna pusu kurmuştu polisler… Yaralı halde işkenceye aldılar onu. İşkence tezgahında ölümüne sustu.

 

9 Eylül 1979-Vedat Çataltepe

Genç yaşında tanıştığı örgütüyle kısa sürede bütünleşti. Semtinde sivil faşistlere karşı nöbet halindeyken karşısına çıkan gece bekçisinin açtığı ateş sonucu şehit düştü.

 

29 Eylül 1980-Osman Yaşar Yoldaşcan

 

 

Bunlara da bakabilirsiniz

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …

Ser verip sır vermeyen yiğit: İSMAİL GÖKHAN EDGE

İsmail Gökhan Edge, Diyarbakır işkencehanelerinde sır vermedi, ser verdi. O, 1953 yılında Eskişehir’de doğdu. İzmir …